| Konu: | DEMOKRASİ VE HUKUK KONUSUNA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 07.01.2014 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasi ve hukuk adına gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir ülkede eğer demokrasiyi geliştirmek, güçlendirmek istiyorsanız hukuku güçlendirmek zorundasınız. Demokrasiyi güçlendirirken hukuk da güçlenmeli. Hukuk tükenirken demokrasi güçlenmez.
Şimdi, son günlerde, bu ülkede bir kavga yaşıyoruz. Bu kavga, Tellioğulları ile Seferoğulları'nın sulak araziyi ele geçirme kavgası. Yani, Hükûmetle cemaatin rant dağıtan devleti ele geçirme kavgasını yaşıyoruz. Tabii ki cemaatle Hükûmet arasındaki bu kavga şöyle dursun, bizi bunun hukuk kısmı ilgilendiriyor. Böyle bir çatışmadan sonra çıkan en önemli konu, burada gerçekten hukukun bu iktidar tarafından nasıl katledildiğinin somut bir göstergesi. Yine, cemaatle iktidar arasındaki bu kavganın en somut göstergelerinden birisi, özgür toplumun temeli laiklik ilkesidir.
Değerli milletvekilleri, bu elimdeki kutu, bu kutudan insan korkar mı? Bu kutu... Bu kutunun içinde demokrasi ve hukuk olursa korkar. Aslında, diktatör anlayışa sahip insanlar demokrasiden ve hukuktan korkarlar ama bu boş kutu yani bunun içerisinde dolar falan yok, bu boş kutu. Fakat, Sayın Başbakan bu kutudan korkuyor, balkonundan bu kutuyu gösteren insanlar apar topar gözaltına alınıyor.
Şimdi, 17 Aralıkta cemaatle bu iktidar arasındaki çatlaktan, patlaktan sonra araya bir pislik yayıldı. Bu pislikten biz şunu gördük değerli arkadaşlarım: Gerçekten, Türkiye yolsuzluğa boğazına kadar batmış, bu siyasi iktidar yolsuzluğa boğazına kadar batmış. Sayın Başbakan bundan önceki yargı sorunlarıyla ilgili konuşurken hep yargıya övgüler düzüyordu; nedense bu yolsuzluk soruşturmasının üzerine giden hâkim ve savcıları, bu yolsuzluk soruşturmasını yürütmekle görevli polisleri çete olarak tanımlamaya başladı. Şimdi, çete var mıdır, yok mudur? Çete varsa bugün mü olmuştur? On iki yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi bu ülkeyi yönettiğine göre, çete ne zamandan beri bu ülkede vardır? Çete kimlerdir? Sayın Başbakan bunları açıklamalıdır, çete edebiyatının arkasına sığınarak yolsuzluğu örtme girişiminde bulunmamalıdır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan 12 Eylül referandumuyla ilgili diyor ki: "Bağımsız yargı teminat altına alındı." Ve yine Sayın Başbakan 12 Eylül referandumuyla ilgili diyor ki: "Biz üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne gittik." Yine "İşini yeraltında götüren karşısında yargıyı bulacak." diyor. İşte, şimdi, Başbakanın yakınına kadar dolaşan bu yolsuzluk işinde işini yeraltında götürmek isteyenler karşısında yargıyı buldular ama Sayın Başbakan bu yargının görev yapmasını engellemeye başladı. Daha önce, Sayın Başbakan demiş ki: "Bırakın mahkemeler işini yapsın, bırakın savcılar işini yapsın." Şimdi ben de diyorum ki Sayın Başbakana: Ey Sayın Başbakan, bırak, savcılar ve yargı işini yapsın. Elbette ki devlet içerisinde paralel bir örgütlenme, çeteleşme varsa bu çeteleşme açığa çıkarılmalıdır ama "Çeteleşmeyle hesaplaşacağım." adı altında, gerçekten yolsuzluklar bu ülkede örtülmemelidir değerli arkadaşlarım.
Türkiye'de, öteden beri yargıda sorunlar olduğunu biz söyledik. 12 Eylül 2010 yılındaki Anayasa değişikliğiyle ilgili iki tane madde vardı: Birisi HSYK, birisi Anayasa Mahkemesiydi. Diğer maddelerde muhalefet olarak bir itirazımız yoktu. Sayın Başbakan ve AKP'liler çıktılar, "Gerçekten bu Anayasa referandumuna 'hayır' oyu kullananlar darbecidir." dediler. Şimdi, Sayın Başbakan HSYK konusunda yanlış yaptığını söylüyor. Ben şimdi bu Meclis kürsüsünden söylüyorum: Acaba, Sayın Başbakan da darbeci bir anlayışa mı sahip oldu?
Değerli arkadaşlarım, hukukta çifte standart olmaz. Bakın, milletvekillerinin tahliyesi yapılıyor, bir karara bir yerde uyuluyor, diğerinde uyulmuyor ve bir karar bir başka karara hiç uymuyor. Örneğin, BDP'li milletvekili arkadaşlarımız aramıza geldi, hoş geldiler. Onlara yurt dışı çıkış yasağı konulmadı, iyi oldu, doğrusu da budur ama diğer 3 milletvekili yurt dışı yasağı konularak tahliye edildi. Yine, daha önce Mustafa Balbay'a ilişkin karar açık ve seçik BDP milletvekillerine uygulanması gerekirken aynı yargı bunu uygulamadı değerli arkadaşlarım.
Hukukta çiftçe standart olmaz. Bu hukuku bu hâle getiren de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından başkası değildir. AKP'nin alternatifi cemaat değildir, AKP'nin de cemaatin de alternatifi Cumhuriyet Halk Partisidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)