| Konu: | MHP GRUBUNUN, 10/10/2012 TARİH VE 6284 SAYI İLE HATAY MİLLETVEKİLİ ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN SURİYE'DE YAŞANAN OLAYLAR NEDENİYLE BAŞTA HATAY OLMAK ÜZERE BÖLGE İLLERİNİN SORUNLARININ BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 7 OCAK 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK, GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 07.01.2014 |
NAZMİ GÜR (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün aramıza 5 arkadaş daha katıldı, bunun sevincini yaşıyoruz. Umarım Parlamentoda olması gereken diğer vekilimiz de en kısa sürede aramızda olur ve böylece bu Parlamento, bu ayıptan da kurtulmuş olur. Tabii, biz, bu sevinci yaşarken Askerî Savcılığın Roboski'yle ilgili aldığı karar hepimizi derinden yaraladı, yüreklerimizi, vicdanlarımızı kanattı. Bu ülkede hukukun nasıl işlediği, hukukun üstünlüğünün nasıl bir masal olduğu, bir söylem olduğu ve dolayısıyla "hak", "hukuk", "adalet" gibi söylemlerin içinin ne kadar boş olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu. Ama inanıyorum ki biz, özellikle Roboski aileleri, halkımız, Türkiye'de vicdanı olan, burada Roboski aileleriyle birlikte hareket eden, onların acısını paylaşan gerek Parlamentoda gerekse de demokratik muhalefetle birlikte Roboski'nin hesabını soracağız. Bu hesap -bir hatibin söylediği gibi- yeni açıldı, kapanmayacak. Ta ki Roboski'nin emrini verenler, bu katliamın emrini verenler cezalandırılıncaya kadar bizler mücadelemizi sürdüreceğiz.
Değerli arkadaşlar, Suriye konusu, tabii, iki iki buçuk yıl öncesinden başlayarak yaklaşık üç yıldır Suriye'deki iç savaşın Türkiye'yi nasıl etkilediği, Türkiye'nin sadece dış politikasını değil ama içini de nasıl etkilediğini hepimiz defalarca bu kürsüde dile getirdik, âdeta dilimizde tüy bitti, Hükûmeti, yanlış uygulamalarını hep eleştirdik, doğru yolu da gösterdik, çözüm yollarını da gösterdik ama Hükûmet hep bildiğini okudu, Hükûmet hep bu konuda kulaklarını muhalefetin eleştirilerine, demokratik muhalefetin eleştirilerine kapattı; dik durma siyaseti üzerinden, özellikle Suriye'de çöken bir dış politika ve nihayetinde de Türkiye'yi hem ekonomik hem de büyük mülteci göçü nedeniyle -mültecilerin içeride kalanı, sadece kayda geçenler değil- kayıt dışı mültecilerin de yarattığı ciddi sorunlarla karşı karşıya getirdi.
Biliyorsunuz, biz uzun süredir hep şunu dile getirdik, dedik ki: "Hükûmet Suriye'de özellikle dış politika konusunda ciddi yanlışlar içinde, hatalar içinde. Bu konuda ayrımcı politikalar güdüyor, sadece Sünni eksenli bir politika güdüyor, El Kaide ve El Kaide bağlantılı örgütleri destekliyor. Bu, bir bumerangdır, günün birinde size döner, döndüğünde de size nasıl çarptığı belli olmaz." Hep bu uyarılarımızı dile getirdik. Fakat Hükûmet her nedense bu uyarılarımızı hiçbir şekilde dikkate almadı.
Başka bir şey daha söyledik Hükûmete, biz dedik ki: "Suriye halklarını sakın ha, inançlarına göre, etnik kökenlerine göre, dillerine göre, dinlerine göre ayırmayın, böyle bir ayrımcılığa tabi tutmayın. Çünkü eğer siz gerçekten Suriye halklarını düşünüyorsanız, Suriye'de gerçekten demokratik kuralların yerleşmesini istiyorsanız sizin yürüttüğünüz politikaların yanlış olduğunu... Bir an önce bu politikalardan vazgeçin. Aslında, tam tersini yaparsanız Suriye halklarına gerekli yardımı ve gerekli desteği sunarsınız." Ama Hükûmet bu uyarılarımıza da maalesef kulak asmadı, bu uyarılarımızı da dinlemedi.
Şimdi, özellikle Kürtlerin durumu bizim için son derece önemli. Diyeceksiniz ki: "Kürtlerden başka Suriye'de halk yok mu?" Var. Suriye'deki bütün halklar, özellikle, rejimle ve ona karşı savaş sürdüren ya da sürdürdüğü iddia edilen El Kaide bağlantılı radikal İslamcı grupların cenderesi altında inim inim inliyor. Her iki taraf da gerçekten -biz hep söyledik- insanlığa karşı suç işliyor. Bu hem Birleşmiş Milletlerin kararlarına, raporlarına ve hem de uluslararası insan hakları örgütlerinin, bağımsız insan hakları örgütlerinin raporlarına yansıdı ve biz şunu söyledik: "Sakın ha! Bu iki tarafın da işlediği insanlık suçlarına karşı tavır alın, onlardan yana asla bir eğilim göstermeyin, onları eleştirin." Fakat ne hikmettir ki bu konuda da en ufak bir hareketlenme gösterilmedi.
Şimdi Hükûmetin karşı karşıya kaldığı son derece önemli sorunlar var. Mültecilere ilişkin sorunlar özellikle, hem mültecilerin yüz binlercesinin yarattığı toplumsal, sosyal ve ekonomik sorunlar, bir taraftan da Hükûmetin özellikle Türkiye'deki yoksulların boğazından keserek onlara, güya "Misafirlerimizi iyi ağırlayacağız." diye yardım etmesi; tabii ki bu insani bir duruştur. Biz bunu tabii ki takdirle karşılarız. Ancak Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalar sebebiyle Suriye'deki göç katbekat artarak Hükûmetin de beklentileri dışında... Çünkü Hükûmet yaklaşık 100-150 bin kişilik bir göç dalgası bekliyordu ama Hükûmetin de gücünün ötesinde bir göç alınca, bir mülteci akınıyla karşı karşıya gelince şimdi uluslararası camiaya Hükûmet "Biz bunların altından kalkamıyoruz, bunların yükü çok ağır. Bize destek verin." feryadını yükseltmeye çalıştı.
Bir yanıyla mülteciler. Diğer yanıyla özellikle El Kaide bağlantılı, El Nusra gibi örgütlere Hükûmetin, devletin sunduğu katkı, destek, hem politik destek hem silah yardımı hem lojistik yardımı... Özellikle Kürtlere karşı, Kürt bölgelerine karşı amansız bir savaş içine girdiler ve Türkiye hep bunların arkasında oldu. Biz bunun da yanlış olduğunu söyledik, dedik ki: Bakın, bunu yapmayın. Oradaki Kürtler size düşman değil, oradaki Kürtlerin size karşı hasmane bir tutumu söz konusu değil. Kürtlerin orada yaptığı tek bir şey var; kendi bölgelerini koruyorlar, kendi yerleşim alanlarını koruyorlar, köylerini, kasabalarını, şehirlerini koruyorlar, namuslarını koruyorlar, çocuklarını koruyorlar. Onların Türkiye'ye karşı hasmane bir tutumu yok, onlar Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmek istiyorlar. Siz eğer gerçekten Suriye halklarına destek sağlıyorsanız başta Kürtler olmak üzere Ermenilere, Süryani halkına ve diğer bütün halklara eşit mesafede yaklaşın, onları destekleyin, Suriye'deki demokratik muhalefeti destekleyin. Çünkü, AKP'nin desteklediği, oluşturduğu muhalefet -işte bugün de görüyoruz- Cenevre 2'ye doğru giderken âdeta gümledi, deyim yerindeyse, amiyane terimle, gümledi, birlikleri bozuldu çünkü çetelerden oluşmuş bir muhalefete demokratik muhalefet diyemezsiniz. Çetelerden oluşmuş bir muhalefetle Esed rejiminin karşısına Cenevre 2'de oturamazsınız, bir pazarlık söz konusu olmaz.
Değerli arkadaşlar, bir konu da insani yardım konusu. Bakın, Qamişlo'da, Kobani'de, Afrin'de, özellikle Afrin'de son derece ciddi -özellikle havaların da soğuk geçmesiyle, mevsim nedeniyle- insani bir dram yaşanıyor ve emin olun ne Türkiye'nin ne uluslararası camianın ne de Birleşmiş Milletlerin Kürtlere şimdiye kadar bir çöpü daha gitmemiştir, yardım diye bir çöpü dahi gitmemiştir. İşte biz bu ayrımcılığı hep eleştirdik.
Daha dün gece Suriye'deki Kürt kardeşlerimizle bir telefon görüşmesi yaptım, özellikle Afrin bölgesindeki yardım heyetiyle, yardım organizasyonuyla uğraşan kişilerle, sivil toplum örgütleri temsilcileriyle. Onların ...(x) bütün dünyaya duyulurken Türkiye'den duyulmaması gerçekten bizim açımızdan içler acısı bir durum.
Değerli arkadaşlar, Kürt bölgesinde sadece Kürtler yaşamıyor. Suriye'den, iç savaştan kaçan her halktan, her ırktan ve her inançtan insanlar daha güvenlikli olduğu için o bölgelere sığınmış durumda, nüfus neredeyse ikiye katlanmış durumda. Dolayısıyla, bir kez daha burada çağrımızı yineliyoruz. Türkiye'den özellikle Afrin'e, Qamişlo'ya, Kobani'ye yani Kürt bölgelerine yardım ulaştırılması için Hükûmetin bir an önce o bölgelerde yardım koridorları açması gerekiyor. O bölgede, özellikle sınırda sıfır nokta politikasına işlerlik kazandırması gerekiyor çünkü bizim, BDP'nin, belediyelerimizin topladığı, Kürt halkının Türkiye'de topladığı insani yardımlar kamplarda bekletiliyor. Ciddi bir şekilde zorlanıyoruz o yardımların ulaştırılması için, çocuklar aç, ilaç yok, insanlar soğuktan donmak üzere. Tabii ki kapıları kapatırsanız oradaki yaşanan insani dramın da sorumluluğunu üstlenmiş olursunuz. Bir an önce bizim çağrımıza kulak açın, özellikle Suriye Kürtlerinin ve Suriye'deki diğer bütün halkların bu insani yardımlardan gerçekten eşit bir şekilde yararlanabilmesi için harekete geçin, bu yanlışlarınızdan dönün. MİT'in denetiminde "Türkmenlere insani yardım gönderiyoruz." adı altında gizli saklı silah göndermekten vazgeçin. Radikal İslami grupları, El Kaide bağlantılı grupları desteklemekten vazgeçin. Radikal İslami grupları, El Kaide bağlantılı grupları, desteklemekten vazgeçin, Suriye'de Suriye halklarını, Suriye'nin demokratik muhalefetini destekleyin, Cenevre 2'de de Kürtler olmazsa Suriye'de bundan sonra ne barış ne de istikrar olur. Bunu da burada bir kez daha dile getirmek istiyoruz. Suriye Kürtlerinin mutlaka Yüksek Kürt Konseyi üzerinden...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NAZMİ GÜR (Devamla) - ...Cenevre 2'ye katılmaları gerekiyor. Hükûmetin de bu konuda gerçekten olumlu davranması gerekiyor, pozitif davranması gerekiyor.
Genel Kurulu sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)