| Konu: | BDP GRUBUNUN, BDP GRUP BAŞKAN VEKİLİ BİNGÖL MİLLETVEKİLİ İDRİS BALUKEN TARAFINDAN DERİN DEVLET YAPILANMALARININ KÜRTLERİN YOĞUNLUKLU YAŞADIĞI COĞRAFYADAKİ GÜNCEL UZANTILARININ DEŞİFRE EDİLMESİ, AÇIĞA ÇIKARILMASI AMACIYLA 3/1/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 9 OCAK 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 09.01.2014 |
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de konuşmama başlamadan önce, on sekiz yıl önce polisler tarafından katledilen Metin Göktepe'yi anarak başlamak istiyorum. Kendisini saygıyla minnetle anıyoruz, ailesine ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de derin devlet tartışmaları aslında on yıllardır süregelen tartışma konusu konumundadır. Özellikle Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı gelişen çatışmalı süreçte derin devletin Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgede faaliyet gösterdiği, bu faaliyetlerin de insanlık dışı uygulamalara imza attığı da bilinen bir gerçektir. 1990'lara atıfla tartışılan derin devlet yapılanması pratiğinin bölge insanına dayattığı olaylar, kaba hatlarıyla toplu mezarlar, faili meçhuller, yerinden edilmeler ve resmî ideolojinin yok saydığı Kürt kimliğinin sahiplenilmesinin ölüm sebebi sayılmasıydı.
Türkiye demokrasisi açısından derin devlet ile yüzleşildiği iddia edilmesine rağmen, bu durum Kürtler açısından iddia bile edilemez. Şöyle ki: O dönem var olan derin devlet uygulamaları günümüzde bölgede ne yazık ki uygulanmaktadır. Bölgede var olan toplu mezarlar açığa çıkarılmamış ve bu konuda ciddi bir adım atılmamıştır. Faili meçhuller eskiden devlet görevlilerinin kontra örgütlenmeleri tarafından gerçekleştirilirken, bugün kontralara ihtiyaç duyulmadan kamu görevlileri tarafından insanlar sokak ortasında vurulmakta -öldürülen- kamu görevlileriyle ilgili ciddi bir yasal işlem gerçekleşmemektedir.
Yine, siyasi bir sorunun güvenlik konseptine devredilmesi sonucu köyler hızla boşaltılmaktadır.
Kürtler için devlet-derin devlet ikileminde değişen herhangi bir şey de yoktur değerli arkadaşlar. Adına ister "derin devlet" ister "paralel devlet" diyelim, adını ne koyarsak koyalım, şu gerçeği unutmamak gerektiğini ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar: Türkiye'de barış ve çözüm sürecini engellemek isteyen bir güç vardır. Bu kanıya şöyle varabiliriz: Bugün 9 Ocak 2014, bir yıl önce 9 Ocak 2013 tarihinde Fransa'nın başkenti Paris'te 3 Kürt kadın, 3 Kürt devrimci, 3 Kürt yoldaşımız büyük bir komplo sonucu katledildiler; tam da 3 Ocak 2013 tarihinde Sayın Öcalan'la başlatılan sürece denk gelecek şekilde. Yani, 3 Ocak 2013 tarihinde siyasi heyetlerin adaya giderek Sayın Öcalan'la barış ve müzakere sürecini başlattığı süreçten bir hafta sonra, 9 Ocak tarihinde, bu 3 kadın arkadaşımız Paris'te katledildiler.
Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in uluslararası siyasi bir komplo ile katledilmesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Tabii ki bir yıl boyunca katliamın arkasındaki güçler açığa çıkarılmadı, suçlular ne yazık ki yargılanmadılar. Bu katliam çok boyutlu, çok aktörlü bir katliam olmasına rağmen, sadece tetikçi olarak nitelendirilen şahsın tutuklanması gerçek failleri saklama çabasıdır değerli arkadaşlar. Katliamın birinci muhatabı olan Türkiye ve Fransa'nın bu konuda sergilediği özel suskunluk, katliamın ortağı olduklarını bir kez daha teyit etmiştir.
Başta Türkiye ve Fransa olmak üzere Avrupa'nın da içinde yer aldığı bu uluslararası siyasi suikast çok boyutlu ve çok planlı bir suikasttır. Katliamın gerçekleştirildiği tarih ve 3 Kürt kadın devrimcinin seçilmiş olması çok bilinçli bir tercihtir. Çünkü, bu katliamların, demokratikleşmenin, çözüm sürecinin gündeme geldiği, bu yönlü adımların atılmaya başlandığı bir zamanda gerçekleşmiş olması, katliamın ardındaki karanlık güçlerin bu sürece baştan itibaren karşı olduğunun ve katliamlarla demokratikleşmenin ve demokratik çözümün engellenmek istendiğinin de göstergesidir. Bu katliamın aydınlatılması, aynı zamanda Kürtlere karşı yıllardır sürdürülen kirli savaşın faillerinin açığa çıkartılması demektir. Çünkü yıllardır Kürtlere yönelik kirli bir savaş yürüten zihniyet ile çözüm sürecini bitirmek için bu katliamı gerçekleştiren zihniyet aynıdır.
Yine, 3 Kürt kadın siyasetçinin seçilmiş olması da çok bilinçli ve çok amaçlıdır. Devrimci 3 Kürt kadın hem Kürt özgürlük mücadelesinin hem de kadın kurtuluş mücadelesinin önemli aktörleriydi; Leyla, Fidan ve Sakine. Sakine Cansız, Kürt özgürlük tarihinin ve hareketinin belleği ve kadın özgürlük mücadelesinin simgesiydi değerli arkadaşlar.(BDP sıralarından alkışlar) Yine, Fidan Doğan, Kürt özgürlük mücadelesinin önemli bir diplomatıydı; Leyla Şaylemez ise genç kadının temsilcisi, genç kadının enerjisini temsil ediyordu.
Kürt özgürlük hareketi, yıllardır üzerinde gerçekleştirilen komploları boşa çıkardığı gibi bu komployu da boşa çıkarmıştır. 9 Ocak 2013 tarihi Kürt özgürlük mücadelesi için bir yılgınlık yaratmak yerine direniş için bir milat niteliği kazanmıştır. Kürt halkı ve Kürt kadın hareketi olarak, katledilen yoldaşlarımıza mücadelelerini yükseltme sözü verdik ve bu sözümüzün arkasında durduk, katliamcı güçlerin Kürtlere vermek istediği mesajı yerle bir ettik.
Değerli arkadaşlar, katliamın 1'inci yıl dönümünde kadın özgürlük hareketi olarak bu alçakça katliamı bir kez daha nefretle kınıyoruz. Her gün bu komployu, bu katliamı lanetleyerek, faillerinden hesap sorarak bu mücadelemize devam edeceğimizin altını bir kez daha çizmek istiyoruz. Katliamın faillerini ortaya çıkarmak için bütün gücümüzle direneceğimizin de sözünü buradan bir kez daha vermek istiyoruz. Bu katliamın faillerinin ortaya çıkması demek, aynı zamanda, Kürtlere karşı yıllardır sürdürülen kirli savaşın faillerinin de açığa çıkartılması demektir. Katliamın Fransa'da, Paris'te gerçekleşmiş olması bu olayın sadece Fransa ile sınırlı olduğu anlamına gelmez. Bu katliamı aydınlatmada birincil muhataplar Türkiye ve Fransa'dır ama Avrupa da bundan azade değildir. Bu katliamda kim sessiz kalırsa, kim üstünü örtmeye çalışırsa faillerle aynı cephede yer alıyor demektir. Sessiz olan ortak olandır. Bir an önce bu sessizliğin bozulup faillerinin yargılanması gerekmektedir değerli arkadaşlar. Tam da içerisinde bulunduğumuz süreç açısından bu faillerin yargılanmasının sürece pozitif bir yansıması olacak ve sürecin ilerlemesi açısından da önemli olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, yaşanan acıların katmerleşmesi, halklar arasındaki güvenin zedelenmesi de birlikte yaşamın sağlanmasını ciddi ölçüde etkilemektedir. Tüm Türkiye kamuoyunun en yüksek temsil organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin derin devlet ve devlet uygulamalarını masaya yatırması, var olan resmî ideolojinin çarpıklığını ortaya çıkarması, birlikte yaşamayı baltalayacak tehlikelerin önüne geçilmesi amacıyla vermiş olduğumuz bu önergenin kabul edilmesi ve bir Meclis araştırma komisyonunun acilen kurulması gerektiğini bir kez daha ifade ediyor ve desteklerinizi beklediğimizi ifade ediyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum.