GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, TEKİRDAĞ MİLLETVEKİLİ CANDAN YÜCEER VE 22 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN LÖSEMİ HASTALARININ VE AİLELERİNİN YAŞADIĞI SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 21/11/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 9 OCAK 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:45
Tarih:09.01.2014

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, benden önce konuşan her iki hatip de aslında genel çerçeveyi çok iyi ortaya koydular. Doğrusu, merak ettiğimiz şey, iktidar partisinin bu konuya nasıl yaklaşacağı ve bu konuyla ilgili nasıl bir oy kullanacağı. Çünkü lösemili hastaların ve onların ailelerinin, hasta yakınlarının yaşamış olduğu sıkıntılara, hemen hemen, bu Mecliste çalışıp da bu Meclisin sorunlarını çözmeye çalışan, halkın sorunlarını çözmeye çalışan hiçbir milletvekili yabancı değildir, hepimiz biliyoruz, bu ailelerin sorunlarıyla zaman zaman hepimiz muhatap oluyoruz.

Bu konuda özel ve özgün bir çalışmaya ihtiyaç olduğu, Meclisin bu konuyla ilgili özel bir komisyon kurmasının son derece elzem olduğunun tespitinin hepiniz tarafından kabul edileceği kanaatindeyiz. Ama belirleyici olan, burada kullanacağınız oy ve bu konuya göstermiş olacağınız vicdani duyarlılık. Çünkü lösemi hastalığı sadece hastanın kendisini değil, hasta yakınlarını, aileyi ve aslında bir bütün olarak toplumun tamamını ilgilendiren çok önemli bir sosyal problemdir. Neredeyse her yıl 3 binden fazla yeni lösemi hastası, daha çok da çocuk yaşta olan yeni hasta grubu, bu mevcut sorunlarla boğuşmak zorunda kalan bir gerçeklikle önümüze gelmektedir. Toplamda da nüfusta 200 bini aşkın lösemi hastasının olduğu gibi bir durumla karşı karşıyayız.

Özellikle hekim olan milletvekili arkadaşlarımız daha iyi bilirler, bu hastaların ülkemizde karşılaştıkları çok ciddi sıkıntılar vardır. Yani tıbbi açıdan baktığımız zaman, bu hastalığın teşhisi noktasında ve tedavinin takibi noktasında gerekli olan bazı genetik testler var ve bu genetik testlerin tamamı çok büyük maddi külfetler gerektiriyor; çoğunlukla, en basit bu genetik testlerin fiyatları 2 bin, 3 bin euro gibi çok önemli rakamlara tekabül ediyor.

Yine, bu hastaların yatacağı hasta yatağıyla ilgili, hastanelerin hasta kabul kapasitesiyle ilgili ciddi sıkıntılar var çünkü lösemi hastalığı sadece hastalığın tedavisinin başlayıp bir enfeksiyon hastalığı gibi kısa sürede sonuç alınacak bir hastalık değil, çoğu zaman üç yıl, dört yıl, bunu daha aşan sürelerde bir takip süreci gerektiren ve çoğu zaman da ilaç tedavisinden bağımsız olarak ortaya çıkan komplikasyonlarla, bakım yetersizliğinden kaynaklanan birtakım sıkıntılarla hastaları kaybettiğimiz bir hastalık grubu. Yani, kullanmış olduğumuz hem ilaçlar hem de hastalığın kendi doğal seyrinde hastanın doğal bağışıklık sistemi tamamen çöküyor. Bu hastalar en basit bir enfeksiyona tamamen açık bir hâlde, savunmasız bir hâlde, çoğu zaman da diğer genel hastaların uğradığı polikliniklere uğruyorlar ya da onların yatmakta olduğu servislerde yatmak zorunda kalıyorlar ve bu da hem beklenen yaşam süresini hem de hastaların mevcut yaşam kalitesini önemli oranda akamete uğratıyor. O nedenle, bu hastaların özel olarak yatacağı servislerle ilgili, onların takip edileceği hasta yatakları ve hasta odalarıyla ilgili çok ciddi sıkıntıların bir an önce aşılması gerektiğini ifade etmek istiyoruz.

Tabii, bir diğer önemli problem, hematoloji uzmanlarının sayısındaki yetersizlik. Çoğu zaman metropol kentleri dışında -çok önemli olmasına rağmen- bölge hastaneleri düzeyinde bile bu hastaları takip edecek hematoloji uzmanlarının eksikliği yaşanmakta. Hematologların yan dal uzmanlığı olarak teşvik edilmesi gereken, pozitif ayrımcı yaklaşılması gereken bir noktadan ele alınması, bugüne kadar, maalesef, ne Sağlık Bakanlığının ne de bu politikaları uygulayan Hükûmetin aklına gelmedi. Ama, biz şunu özellikle ifade edelim: Bir Bingöllü hastanın, bir Diyarbakırlı, Hakkârili hastanın tedavi alabilmesi için illaki yüzlerce, binlerce kilometrelik yolu katetmemesi gerektiğini tekrar buradan ifade etmek istiyoruz.

Yine, bir diğer önemli sıkıntı, hastaların yaşadığı önemli sıkıntılardan birisi ilaç ulaşılabilirliği. Genelde hani bütün kanser hastaları için -bu aralar sık sık medyaya da düşüyor- devletten kaynaklı ya da ilaç firmalarından kaynaklı bazı sıkıntılardan dolayı çok hayati önemi haiz olan ilaçlara ulaşma noktasında hastalar ve hasta yakınları sıkıntı yaşıyorlar. Yine, lösemi hastaları için de çoğu zaman yurt dışından ilaç getirtme gibi pratik hayatı tehdit eden sorunlarla karşılaşıyoruz.

Bütün bu bahsettiğimiz tıbbi sorunların ele alınması ve bunların giderilmesi için bu verilen önerge son derece isabetli olmuştur. AKP Hükûmetinin değerli milletvekillerinin bu önergeye de "Muhalefetten geldi, o nedenle reddedelim." yaklaşımı üzerinden yaklaşmamalarını biz tavsiye ediyoruz.

Bakın, bu tıbbi gereklilikler dışında sosyal pek çok problem var çünkü bu hastaların, demin bahsettiğim gibi, tedavi süreçleri uzun olduğu için çoğu zaman hasta yakınları ve aileler de aynı sıkıntıları yaşıyorlar. Bu hastaların toplum içerisinde algısıyla ilgili bile ciddi bir problem var yani tedavisini gören bir lösemi hastasının toplum içerisinde takmış olduğu maske sanki bulaşıcı bir hastalık taşıyormuş gibi bazen bir izolasyona, bir dışlanmaya sebep olabiliyor.

Yine aynı şekilde, lösemili hastaların sanki iyileşme şanslarının olmadığına dair bir toplumsal kanaat, çoğu zaman bu hastalar ve bu aile bireyleri için, bu hasta yakınları için ciddi bir toplumsal baskı olarak önlerine geliyor. Biz, bu lösemi hastalarının bütün bu tedavi süreçlerinin karşılıksız ve ön şartsız bir şekilde devlet tarafından, sosyal devlet olmanın gereği olarak üstlenilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bazı ailelerimizin hiçbir sosyal güvencesi yok yani SGK'sından Emekli Sandığına ya da işte, çalışma koşullarına kadar hiçbir güvencesi olmayan aileler, çoğu zaman bu ağır, maddi külfeti ve manevi, travmatik, stres yükü yüksek olan bu süreçle boğuşmak zorunda kalıyorlar. Sosyal devletin burada mutlaka, ailelerin yaşamış olduğu bu sıkıntıları azaltma noktasında, bu yükü ailelerin omuzlarından alma noktasında devreye koyması gereken mekanizmaları olmalı. Çoğu zaman işsiz olan bu ailelerin yakınlarına birinci derece yakınlarına, belli bir noktada sosyal güvence getiren istihdam alanlarının sağlanmasına dair pozitif ayrımcı bir yaklaşımın mutlaka sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Aile fertleri ve diğer aile yakınları da çoğu zaman bu travmayı bire bir yaşıyorlar çünkü bir kardeşleri uzun süre aile içerisindeyken hastanede yatmak zorunda kalıyor. Birdenbire, ailede olan bir bireyin uzun süreli ailede olmama travmasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Yine diğer kardeşler açısından, anne ve babanın uzun süre hastanede vakit geçiriyor olması ya da uzun süre bu tedavi süreciyle ilgileniyor olması ailedeki diğer kardeşler için, diğer çocuklar için de ayrı bir travma, ayrı bir stres kaynağı oluyor. Dolayısıyla, bir bütün olarak ailedeki diğer çocukları, diğer fertleri ve anne babayı da içerisine alan rehabilitasyon programlarının mutlaka hayata geçirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Bizler, bu yaşanan sorunların çözülemez sorunlar olmadığına inanıyoruz. Yeter ki bu konuda bir irade ortaya koyalım, yeter ki bu konuda bir duyarlılığı harekete geçirelim. Bakın, daha bir ay olmadı, burada bir bütçe görüşmesi yaptık. Bu bütçe görüşmesinde gizli ödeneklere, örtülü ödeneklere milyon dolarları akıtmayı iyi becerdik yani toplumsal gösterilerde TOMA'lara, biber gazlarına ayrılan bütçeleri iyi ayarladık ama bu lösemili hastaların sorunlarını çözmeye yönelik ciddi bir rahatlama getiren hiçbir düzenlemeyi doğru dürüst bu Genel Kurulda bile tartışmadık. Yine, bu lösemili hastaların sorunlarını çözmeye çalışan sivil toplum örgütleriyle ilgili, sivil toplum ayağıyla ilgili destekleyici herhangi bir şeyi buralarda tartışmadık. O nedenle bu önerge bu yetersizliklerin tamamen giderilmesi açısından son derece isabetli olmuştur. Bu önergenin mutlaka bugüne kadarki iktidar partisinin yaklaşımından ayrık olarak ele alınması, bu konuda bir Meclis komisyonunun kurularak bu sorunların tespiti ve çözümüne dair ciddi bir yaklaşımın ele alınmasının son derece önemli olduğunu tekrar vurguluyor, partimiz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)