GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, 9/1/2014 TARİHİNDE MANİSA MİLLETVEKİLİ HASAN ÖREN VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, MECLİS TV YAYINLARININ KESİLMESİNİN HALKIN MECLİSİ DENETLEMESİNİN NASIL ENGELLEDİĞİNİN VE TBMM GENEL KURUL ÇALIŞMALARININ CANLI YAYINLANMASININ KAMUOYU ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN VE YAYINLARIN KESİLMESİ İLE YAPILAN TASARRUF MİKTARININ TESPİTİ İLE KESİNTİSİZ CANLI YAYIN YAPILMASI İÇİN YASAL DÜZENLEME YÖNTEMLERİNİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 14 OCAK 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:46
Tarih:14.01.2014

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şu an televizyonları başında bizi izleyen herkese selamlar, saygılar ama geldiğim bölgenin büyük çoğunluğunda elektrikleri olmadığı için insanlar şu anda bizi izleyemiyorlar. Bu önergeyle ilgili düşüncelerimizi beyan etmeden önce... Birkaç gündür bölgedeyim. Özellikle Erzurum, Ağrı bölgesinde, Muş'tan Van'a kadar bu TEDAŞ'ın özelleştirilmesinden sonra büyük bir mağduriyet var. Zaten doğayla mücadele eden bir halk, devletin ceberut yapısıyla mücadele eden bir halk, yoksul bir halk, bu özelleştirilmeden dolayı da insanların büyük bir çoğunluğunun borçlarından dolayı elektrikleri şu anda kesilmiş ve hepsi de icralık. Yalnız, Erzurum bölgesinde faizlerle birlikte para talep edilmektedir. Faizler de alabildiğine yüksek ama Van bölgesinde sadece borçlarıyla ilgili bir talep var. Ama ne yazık ki o bölgenin insanlarının büyük bir çoğunluğunun 1 tek lira ödeme şansı yoktur. Yani eğer bir sosyal devletten bahsediyorsak sosyal devlet vatandaşlarına daha huzurlu bir hayat sunmak için vardır ama burada bir ceberut devletle karşı karşıyayız ve müteahhitler -faizleriyle borcu- gidip hem elektrikleri kesiyorlar hem de bir taraftan hepsini icralık yapmışlar ve ciddi şekilde büyük bir mağduriyet vardır ve Hükûmet bu konuda derhâl pozitif bir ayrımcılık yapmalıdır. Bu mağdurların mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerektiğine inanıyorum.

İkinci bir konu: Yine, sevgili arkadaşlar, üniversitelerde uzun süredir Kürt çocuklarına saldırılar var. Birçok üniversitede saldırı var. Söyledik. Oradaki valilerle görüştük, buradaki İçişleri Bakanıyla, bütün yetkili birimlerle. Faşist odaklar Kürt çocuklarının üzerine saldırıyorlar ve aradığımızda vali de emniyet müdürü de söylüyor: "Evet, faşist çetelerin başında siyasi partilerin temsilcileri ve milletvekilleri var." Şimdi ben de buradan size sesleniyorum: Siz orada görevlisiniz. Hangi siyasi partinin temsilcisi arkasına faşist odakları alıp Kürt çocukların üzerine saldırıyorsa, elinizde belge, bilgi, resim varsa kamuoyuyla paylaşmalısınız çünkü onlarca Kürt çocuğu şu anda hastanelerde yaralıdır ve birçoğu hem saldırıya maruz kalıyor hem de okuldan uzaklaştırılıyor. Ve tekrar bu konuda Hükûmeti göreve davet ediyoruz. Ve özellikle son dönemlerde yani sekiz on aylık süre içerisinde, barış görüşmelerinin devam ettiği bir sürede bu Kürt öğrencilerine karşı bir linç kampanyası vardır. Bu, barışı sabote etmektir ve bu barışın önünü nasıl kesebiliriz... Yoksul Kürt çocuklarının üzerinde böyle bir acımasız saldırı vardır ve bu konuda da bütün yetkili birimleri göreve davet ediyorum.

Sevgili arkadaşlar, araştırma önergemiz Meclisin daha şeffaf olmasıyla ilgili. Hayatın her alanında şeffaflıktan bahsediyoruz. Yani, halk eğer bu Meclisi seçiyorsa, milletvekiline oy veriyorsa milletvekilini denetlesin. Saat 19.00'a kadar yayın, 19.00 sonrası yayının olmaması yani bu parlamentoya ne kazandırır. Şimdi, bakın, bu konuda ana muhalefet partisi, diğer muhalefet partisi, BDP rahatsız ama sadece bu konuda rahatsız olmamalılar. Hani dürüstlükten, şeffaflıktan, adaletten, kim ki bu kürsüye çıkıyor, hırsızlıktan bahsediyor, şimdi ben de size söylüyorum: Seçimlere gidiyoruz. Hazineden 180 trilyon para aldınız, 100 trilyon para aldınız, 50-60 trilyon para aldınız, size haram olsun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Yüz kere, yüz kere... Yüz kere haram olsun.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Peki, bizim günahımız ne, bizim seçmenlerimizin günahı ne? Bizim seçmenlerimiz size, bu hazineye vergi vermiyor mu?

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - En büyük hırsızlık budur.

SIRRI SAKIK (Devamla) - En büyük hırsızlık budur işte. Bakın, kanunlarla hırsızlık yapılıyor, bunu gülüp geçiştiriyorsunuz.

Şimdi de bir demokratikleşme paketinin içerisine şunu monte etmeye çalışıyorsunuz: "Genel seçimlerde yüzde 3 oy alan hazineden para alır." Peki, kardeşlerim, biz sizinle birlikte yarın seçimlere katılmıyor muyuz? Belediye başkanlıklarını, il genel meclis üyeliklerini, belediye meclis üyeliklerini seçmeyecek miyiz? Sizin aldığınız 180 trilyon AKP, biz bir tek lira almıyoruz. Bunun adına nasıl hakkaniyet diyebilirsiniz? Cumhuriyet Halk Partisi, sesiniz çıkmıyor, MHP sesiniz çıkmıyor.

HASAN ÖREN (Manisa) - Destekliyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Aksine, sizden para alsınlar!

SIRRI SAKIK (Devamla) - İşte, buyurun çıkın onları da söyleyin. Bundan daha büyük bir hırsızlık olabilir mi? Yasayı kendinize göre dizayn edeceksiniz, Kürt Mehmet nöbete! Sonra, gelin seçimlerde birlikte yarışalım! Şimdi, eğer bir paket getiriyorsanız genel seçimlere endekslemeyeceksiniz. Diyeceksiniz ki: "Sevgili kardeşlerim, 2014 yılı 30 Mart seçimlerinde yüzde 3 mü..." Biz, aslında hiçbir rakamın olmaması gerektiğini... Ama "yüzde 3" de diyorsanız 2014 seçimlerinde yüzde 3 oy alan partiler hazineden pay alır. Ama hâlâ, yavuz hırsız misali, dönüp dolaştırıp genel seçimlerde, yine, yüzde 3'e indirgeyip Kürtleri mağdur etmeye çalışıyorsunuz.

Şimdi, bu kadar açık ve net olarak bunlar ortadayken, bunlara bir çare bulmamız gerekirken dönüp dolaşıp kısır döngüler etrafında siyaset yapıyoruz. Asıl değişmesi gereken Siyasi Partiler Yasası'dır, Seçim Kanunu'dur. Eğer Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu değişirse, emin olun burası siyasi parti liderlerinin, aktörlerin bir parlamentosu değil, halkın parlamentosu olur. O zaman saat 19.00'da yayın kesilmez. Yani bir genel başkanın talimatıyla bu yayın kesilmemelidir. Bir Meclis başkanı, bir genel başkanın talimatıyla, eften püften gerekçeler uydurarak yayını kesmemelidir. Halk bu Parlamentoda çalışan milletvekilini denetleyebilmelidir, görebilmelidir. Kim, nasıl, ne yapıyor? Benim adıma vekil olan, benim adıma burada siyaseti dizayn eden siyasetçilerin ne yaptığını halkın bilmesi gerekmez mi? İşte, gelin burada siyaseti dizayn edelim, gelin burada Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu'na halkı dâhil edelim. Hepimiz seçimlere gidiyoruz ama hep görüyoruz, bütün genel başkanların kapılarında aday adayları kuyrukta. Ne işleri var burada? Eğer gerçekten halkı katacaksanız bu işe, herkes gidip örgütünün kapısında beklemeliydi, ön seçimler olmalıydı. Demokrasi böyle emrediyor ama bunun adı, sizin bu uyguladığınız yol yöntemin adı "demokrasi" değil, adı "Kenan Evren demokrasisi"dir.

Şimdi, bir taraftan oradan hesap soracağınızı söylüyorsunuz, Siyasi Partiler Yasası'na sığınacaksınız, yüzde 10'luk baraja sığınacaksınız; bir taraftan muhaliflerinizi yok etmek adına hazineden bir tek lira para vermeyeceksiniz, sonra da dönüp dolaşacaksınız, diyeceksiniz ki: "Ya bu ülkede demokrasi var, bu ülkede seçimler var." Nasıl bir seçim var? Kenan Evren'in de seçimleri vardı. Onlar da kendilerine göre demokrasiyi dizayn ediyordu. Aranızda bir fark var mıdır?

O vesileyle, bu Parlamento derhâl bu Siyasi Partiler Yasası'nı, bu Seçim Kanunu'nu, bu yüzde 10'luk barajı, bu hazinedeki barajı derhâl kaldırmalıdır. Bunu kaldırabilirseniz daha şeffaf bir Türkiye'de yaşayabiliriz. Eğer bugünkü yolsuzluklardan, bugünkü hukuksuzluklardan bahsediyorsak, emin olun, bunun mimarı kapalı bir rejimdir; kapalı bir Siyasi Partiler Yasası'nın ve Seçim Kanunu'nun uygulandığı ceberut anlayıştan kaynaklanıyor. Bunu değiştirebilirseniz şeffaf bir Türkiye'yi yaratabilirsiniz.

Bütçe denetlenemiyor, ordunun harcamaları denetlenemiyor, efendim, yargı ne yapıyor, denetlenemiyor. Dünün yargısı Kemalistlerin yargısıydı. Sonra yargıyı dizayn ettiniz, bilmem farklı bir cemaatin yargısı. Hayır, hepimizin yargısı olacak. Hukukun da, huzurun ülkesini birlikte... Var mısınız? Benim, senin yargın yok. Eğer böyle bir şey yapabilirseniz bu ülkede barışı, demokrasiyi hayata geçirebilirsiniz ve burada kardeşliği... Hepimiz artık başımıza gelebileceklerden korkuyoruz. Kim, ne, ne zaman, nerede, kimlerin talimatıyla gözaltına alınacak, nasıl tutuklanacak... Biz yıllardır bunun mağduruyuz, yıllardır bunları söylüyoruz ama sizin başınıza geldiği zaman feryat ediyorsunuz. Ama bu ülkede yaşıyorsanız, her fâni nasıl ki ölümü tadacaksa bizim yaşadığımız bu haksızlıkları er geç tadacaktır.

Onun için, demokrasi hepimize gerekli; hepimiz, demokrasiyi istiyorsak şeffaf olacağız, adil olacağız, adaletli olacağız. Bu ekranları halka kapatarak değil, bu Parlamentoda ne oluyorsa ne bitiyorsa halkın bilme hakkı vardır, en doğal hakkı da budur. Siz halka karşı haksızlık ediyorsunuz.

Bu araştırma önergesiyle ilgili olumlu oy kullanacağımızı söylüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)