GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, 2/1/2014 TARİH VE 1954 SAYI İLE SAKARYA MİLLETVEKİLİ MÜNİR KUTLUATA VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN SAPANCA GÖLÜ'NDE SANAYİ KURULUŞLARININ KONTROLSÜZ SU ÇEKMESİ VE GÖLÜ BESLEYEN SULARIN TİCARİ FİRMALARCA ALIKONULMASI, DİĞER TARAFTAN BİRÇOK OLUMSUZ ÇEVRESEL FAKTÖR NEDENİYLE ÇOK ÖNEMLİ BİR KOT DÜŞMESİ MEYDANA GELMESİ VE GÖL SULARININ TEHLİKELİ ŞEKİLDE ÇEKİLMESİYLE BAŞLI BAŞINA BİR ÇEVRE FELAKETİNE DOĞRU GİTMEKTE OLAN GELİŞMELERLE İLGİLİ SORUNUN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 15 OCAK 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:47
Tarih:15.01.2014

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün AKP'nin sunduğu öneri üzerinde söz almış bulunuyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Nerede "AKP" yazıyor ya, nerede "AKP"?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Evet, "AKP" diyorum kardeşim, var mı!

AHMET YENİ (Samsun) - Nerede yazıyor? (MHP sıralarından gürültüler)

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - "AKP" diyorum, sizden mi soruluyor! Sizin söylediğiniz gibi mi cevaplayacağım!

AHMET YENİ (Samsun) - Resmî unvanı AK PARTİ!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - "AKP" diyorum!

AHMET YENİ (Samsun) - Resmî unvanı AK PARTİ!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - AKP tarafından sunulmuş olan öneri üzerinde söz almış bulunuyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Resmî unvanına bak!

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - O kadar şeye söylemedin, hırsızlığa söylemedin de ona mı laf atıyorsun?

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Bugüne kadar o kadar fazla değiştirildi ki bu...

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Adamda utanma olur azıcık!

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Bir önerge...

BAŞKAN - Lütfen sakin olalım, konuşmacıyı dinleyelim.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Ama ona kadar daha hırsızlığa şeye laf söylemediler, bir laf söyledi diye laf atıyor oradan.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Lütfen...

BAŞKAN - Lütfen... Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor, lütfen sakin olunuz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Salı günleri Danışma Kurulları toplandıktan sonra sürekli olarak gündemle ilgili bir öneri getiriliyor ve bu öneri her seferinde sürekli olarak değiştiriliyor. Yani her gün değiştirilen bir önergeyle karşı karşıya kalıyoruz. Bugün de 3 kere değişti, 3 kere değişti. 522, 517, 459, 380, 455 olarak, sürekli olarak değiştiriliyor. Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını gerektiren şey, bir öneri geldiği zaman onun değiştirilmeden o hafta tamamıyla sürdürülmesidir ama genelde bu hep böyle yapılıyor. Şimdi, hep böyle yapılıyor çünkü gerçekten gündemde AKP'nin kendi belirlediklerinin ötesinde, birilerinden aldıkları talimatla bunların ön plana çıkarıldığını görüyoruz.

Az önce Haşhaşilerden söz edildi. Bu konuda kısaca durmak istiyorum.

Haşhaşiler 1090 yılında ilk defa ortaya çıktılar, 11'inci yüzyılın sonlarında, Hasan Sabbah'ın ortaya çıkardığı bir tarikat ve siyasi örgüt. Bu örgütün asıl hedefi ve gayesi -İran'da çıkmıştır- Sünni ulema ve devlet adamlarına suikastlar düzenlemektir ve bu biçimde olmak üzere İran'dan daha sonra Suriye'ye de geçmiştir. Özellikle Fatımîler içerisinde rol oynamışlardır, çok önemli devlet adamlarına ve ulemaya suikastlar tertip etmişlerdir.

Şimdi, Sayın Başbakana kim Haşhaşileri örnek olarak vermişse sanıyorum ki büyük bir yanılgıya düşürmüşler çünkü Haşhaşilerin Türkiye gündeminde yer alan bir cemaatle ilgisini kurabilmek son derece zordur ama bundan aykırı olarak, eğer Haşhaşilere benzetmek istediğiniz bir örgüt varsa bugün İslam dünyasında bunu El Kaide olarak belirleyebilirsiniz, söyleyebilirsiniz. "Allahu ekber." diyerek insanların boğazını kesenlerle, yine, Haşhaşilerde yapılan suikastlarda tamamen bıçakla yapılan bir suikast görürsünüz, onlar da insanları sadece bıçakla suikasta tabi tutarlar ve canlı bombalardan farklı olarak da şunu yaparlar: Suikastta bulundukları kişileri öldürdükten sonra kaçmazlar, bulundukları yerde linç edilmeyi beklerler ve linç edilirler. Kendi kendilerini de öldürmezler çünkü İslam anlayışında kendi kendini öldürmek büyük suçtur ve cehenneme gitme yoludur. Bu sebeple de karşısındaki kişiler tarafından öldürülmeyi beklerler yani canlı bombalardan farkı da budur. Bu konuda Bernard Lewis dâhil olmak üzere pek çok makaleler de kaleme alınmıştır. Ancak, biz, diyelim ki Başbakanın söylediği tarzda cemaati Haşhaşi olarak nitelendirelim. Eğer cemaat Başbakanın söylediği gibi Haşhaşilerdense, Haşhaşi ise, o zaman on iki yıldır Başbakan Haşhaşilerle iş birliği yapmıştır. Dolayısıyla, Başbakanın on iki yıl sonra Haşhaşileri fark etmesi bir mucizedir demektir. On iki yıldır farkına varmayan Sayın Başbakan, on iki yıl sonra nasıl olmuştur da Haşhaşilerin farkına varmıştır?

Diğer taraftan, on iki yıldır iş birliği yaptığı, her konuda iş birliği yaptığı, hatta ve hatta -demin söylendi ya- birtakım 7 iş adamının mallarına el konmuştu, hani en azından bloke edilmişti; bununla ilgili dosyaların açılmadığı söylendi, belgelerin veya delillerin ortaya konmadığı söylendi ya, peki, 2003 yılında 2007 Windows'la yazılmış bir CD'yi nasıl delil olarak gördüğünüzü sormak isterim o zaman.

Şimdi, iş kendi başınıza düşünce hemen işi farklı yöne çekmeniz ne kadar doğrudur? Dediğim gibi, Haşhaşi olarak gördüğünüz cemaate, iç içe olduğunuz cemaate 17 Aralıktan önce hiç bunları yakıştırmazken yani 16 Aralıkta hiçbir şey söylemezken, daha sonra, 17 Aralıktan sonra, birdenbire, örgüt, onların inlerine girmek, paralel yapılanma, virüs, illegal yapılanma, çete ve son olarak da korku imparatorluğu kurmakla suçladınız.

Beyefendiler, on iki yıl bunların farkına varmayan bir iktidarın görevini yerine getiremediği ortaya çıkar. On iki yıldır siz bunlardan haberdar olmayacaksınız, on iki yıldır siz uyuyacaksınız, on iki yıl sonra bunların örgüt olduğunun, çete olduğunun farkına varacaksınız. O zaman hiç orada durmayın, derhal ayrılın, istifa edin; bunların farkında olan insanlar devleti yönetsin. Dolayısıyla, bu gibi konuları konuşurken dikkatli olmak zorundasınız. Konuştuklarınızın kime gideceğini, nereye kadar ulaşacağını iyi hesap etmek zorundasınız ama edemediğiniz de görülüyor.

Dolayısıyla, burada, özellikle HSYK'nın değiştirilmesi veya bunu, bir şekilde, 2010 yılında referandumla kabul etmenize rağmen değiştirmeye kalkmanız toplum arasında gülünç duruma düşürüyor sizleri. Yani, hem demokratikleşme, özgür hukuk sisteminin gelmesi, bir ideolojiden veya bir otoriteden kurtarma gibi ifadelerle gerçekleştirdiğiniz Anayasa değişikliği, aslında bugün "Biz farkına varmamışız, yanlış yapmışız." diyecek raddesine getirmişsiniz.

Ne kadar çok yanlış yapıyorsunuz bu on bir yılda, şöyle bir düşünün kendi kendinize. Bir Başbakan, bir Hükûmet bu kadar çok yanlış yapar mı devleti yönetirken? Yanlış muhakkak ki yapılır ama bu kadar çok yanlış yapılır mı? Libya'da yanlış yapıyorsunuz, Suriye'de yanlış yapıyorsunuz, PKK'yla yanlış yapıyorsunuz, şununla yanlış, bununla yanlış yapıyorsunuz. Bu kadar yanlış yapamazsınız.

Siz içeri atacaksınız insanları uyduruk birtakım delillerle, sonra diyeceksiniz ki: "Orduya, millî orduya kumpas kuruldu." Kendiniz itiraf edeceksiniz. Madem kumpas kurulmuştu, dün neredeydiniz? Bugün mü aklınız başınıza geldi? Bunu muhalefet olarak sürekli söyledik. O zaman, eğer kumpas kurulduysa ve siz buna göz yumduysanız, savcısı olmuşsanız ve savunmuşsanız, içeride beş yıl suçsuz kalan insanların ve çocuklarının vebalini, kul hakkını nasıl ödeyeceksiniz? Nasıl kendinizi aklayacaksınız bu konuda? Siz bana ondan sonra "AK PARTİ deyin." diyorsunuz. Onun için size "AKP" diyorum. Dolayısıyla, bu gibi konularda yaptığınız hareketlerin sonra sizin başınıza ne belalar açacağını da hesap etmek zorundasınız ama bunu yapabilmek için önce devlet adamı kültürüne sahip olmanız gerekir, devlet adamı olmanız gerekir bunu anlayabilmek için, bunu doğru yapabilmek için.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)