GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DENİZ UNSURLARININ; KORSANLIK/DENİZ HAYDUTLUĞU VE SİLAHLI SOYGUN EYLEMLERİYLE MÜCADELE AMACIYLA YÜRÜTÜLEN ULUSLARARASI ÇABALARA DESTEK VERMEK ÜZERE, GEREĞİ, KAPSAMI, ZAMANI VE SÜRESİ HÜKÜMETÇE BELİRLENECEK ŞEKİLDE ADEN KÖRFEZİ, SOMALİ KARASULARI VE AÇIKLARI, ARAP DENİZİ VE MÜCAVİR BÖLGELERDE GÖREVLENDİRİLMESİ VE BUNUNLA İLGİLİ GEREKLİ DÜZENLEMELERİN HÜKÜMET TARAFINDAN BELİRLENECEK ESASLARA GÖRE YAPILMASI İÇİN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 10.02.2009 TARİHLİ VE 934 SAYILI KARARIYLA HÜKÜMETE VERİLEN VE 02.02.2010, 07.02.2011, 25.01.2012 VE 05.02.2013 TARİHLİ 956, 984, 1008 VE 1031 SAYILI KARARLARI İLE BİRER YIL UZATILAN İZİN SÜRESİNİN ANAYASANIN 92'NCİ MADDESİ UYARINCA 10.02.2014 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UZATILMASINA DAİR TEZKERESİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:48
Tarih:16.01.2014

AK PARTİ GRUBU ADINA VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; deniz haydutluğu ve korsanlık eylemleriyle mücadele kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının yurt dışında görevlendirilmesine ilişkin yüce Meclisimizin 5 Şubat 2013 tarihli ve 1031 sayılı Kararı'yla Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin uzatılması maksadıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan tezkerenin gerekçelerini AK PARTİ Grubu adına açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime öncelikle deniz haydutluğu ve korsanlık sorunuyla ilgili kısa bir değerlendirme yaparak başlamak istiyorum. Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nin yıllık ortalama 22 bin ticari gemi geçiş kapasitesi önemli bir unsurdur. Bu geçişler yıllık yaklaşık 1,8 trilyon dolar tutarındaki hacmiyle dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 14'üne tekabül etmektedir. Aynı şekilde yıllık yaklaşık 315 milyar dolar hacmiyle dünya petrol ihracatının yüzde 26'sına karşılık gelmektedir. Avrupa'ya gelen petrolün yüzde 30'u, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'ya gelen toplam petrol ve petrol ürünlerinin ise yüzde 18'i bu bölgeden geçmektedir. Anılan bölgeden geçen Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı gemi sayısı dış ticaret hacmimizdeki artışın doğal bir sonucu olarak giderek artmaktadır. 2010 yılında bahse konu bölgeden geçiş yapan ticari gemi sayımız 280 iken bu sayı 2013 yılında 1.168'e çıkmıştır. Dış ticaret hacmimizin yüzde 20'sine tekabül eden yaklaşık 28 milyar ABD doları değerindeki ticaret hacmi anılan bölgeden geçmektedir.

Görüldüğü üzere, korsanlık ve deniz haydutluğu eylemlerinin vuku bulduğu deniz alanları uluslararası deniz ticaretinin başlıca güzergâhlarından biri olup Türk ticaret gemileri ve Türk mürettebatlı yabancı bayraklı gemiler tarafından da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Aden Körfezi'nde, Somali kara sularında ve açıklarında, Hint Okyanusu'nda seyreden ticari gemilere yönelik deniz haydutluğu, korsanlık ve silahlı soygun eylemleri sayıca azalsa da bir uluslararası güvenlik meselesi olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Söz konusu bölgede deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetleri hâlihazırda dört ayrı çerçevede yürütülmektedir. Bunların birincisi NATO'nun Okyanus Kalkanı Harekâtı, ikincisi Avrupa Birliğinin Atalanta Harekâtı, üçüncüsü Amerika Birleşik Devletleri önderliğindeki Birleşik Deniz Kuvvetleri ve son olarak da millî kontroldeki gemilerdir.

Ülkemiz, yüce Meclisimizin 10 Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Kararı'yla 17 Şubat 2009 tarihinden itibaren Birleşik Deniz Kuvvetleri bünyesinde oluşturulan Birleşik Görev Kuvveti'ne ve NATO'nun Okyanus Kalkanı Harekâtı'na katılmaktadır. Bu iki harekâtta dönüşümlü olarak bir firkateyn görevlendirmiştir. Böylelikle uluslararası toplumun deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetlerine destek sağlanmaktadır.

Ülkemiz bu çerçevede, 5 Mayıs-13 Ağustos 2009, 1 Eylül-29 Kasım 2010 ve 1 Eylül-11 Aralık 2012 tarihleri arasında CTF-151 komutanlığı görevini üstlenmiştir. Keza, 7 Aralık 2011-7 Haziran 2012 tarihleri arasında da Okyanus Kalkanı Harekâtı CTF-508'in komutanlığı görevini üstlenmiştir. CTF-151'in komutanlığını üstlenmesiyle, NATO dışında, ilk defa denizde çok uluslu bir koalisyon gücünün komutanlığı ülkemiz tarafından yürütülmüştür.

Ülkemiz, Okyanus Kalkanı Harekatı'na ve CTF-151'e bugüne kadar toplam 14 fırkateynle destek vermiştir ve hâlihazırda TCG-Gelibolu Fırkateyni, Okyanus Kalkanı Harekâtı'na iştirak etmektedir.

Bölgedeki Deniz Kuvvetleri unsurlarımızca deniz haydutlarına karşı 2009 Temmuz ayından bugüne kadar icra edilen 26 operasyonda, toplam 179 deniz haydudu etkisiz hâle getirilmiştir. Çeşitli ülkelere ait gemilere koruma ve refakat sağlanmıştır ve yapılan saldırı girişimleri engellenmiştir.

Bölgede görev icra eden fırkateynlerimiz, Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticaret gemilerinin yanı sıra Türk Kızılayı adına insani yardım taşıyan gemilerin emniyetli geçişlerinin sağlanması için de her türlü tedbiri almakta ve gerekli koordinasyonu sağlamaktadır. Bu çerçevede 2013 yılında Somali'deki kuraklık nedeniyle yaşanan açlık tehlikesine karşı, Türk Kızılayı adına, Somali'nin başkenti Mogadişu'ya insani yardım taşıyan 5 ticari gemiye, bölgede görevlendirilen fırkateynimiz refakat etmiş ve anılan gemilerin emniyetli intikalleri sağlanmıştır.

Aden Körfezi'nde Somali kara sularında ve açıklarında ve Hint Okyanusu'nda deniz haydutları ve korsanlar tarafından bugüne kadar 5 Türk bayraklı veya Türkiye bağlantılı gemi kaçırılmış, müteakiben serbest bırakılmıştır.

Bölgede icra edilen askerî harekât ve ticari gemilerin aldığı koruyucu tedbirler sayesinde, 2010 Mart ayından bu yana Türk bayraklı veya Türkiye bağlantılı herhangi bir ticari gemi kaçırılmamıştır. Son bir yıl içerisinde de Türk bayraklı veya Türk bağlantılı herhangi bir ticari gemi bölgede saldırıya uğramamıştır, sadece Türk bayraklı ve Türk bağlantılı 5 gemiye saldırı teşebbüsünde bulunulmuş, ancak bu girişimler başarıya ulaşmamıştır.

Bununla birlikte, Malta bayraklı Türk Genel Denizcilik firmasına ait ve personeli Hintli olan Cotton isimli tanker, deniz haydutluğuyla mücadele harekâtı icra edilmeyen Afrika'nın batısındaki Gine Körfezi'nde Gabon açıklarında deniz haydutları tarafından 15 Temmuz 2013 tarihinde kaçırılmıştır ve 24 Temmuz 2013 tarihinde ancak serbest bırakılmıştır.

Söz konusu saldırı, Aden Körfezi ve Somali açıklarında alınan güvenlik önlemlerinin bir sonucu olarak korsanlık faaliyetlerinin son dönemde Afrika'nın batısına, özellikle de Gine Körfezi'ne kayma eğilimine girdiği yönünde değerlendirilmektedir.

Deniz haydutluğu, korsanlık ve silahlı soygunla mücadelede uluslararası iş birliğinin geliştirilmesine özel bir önem atfediyoruz. Bu alandaki çabaları da başından beri destekliyoruz. Türkiye, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve Uluslararası Denizcilik Teşkilatı bünyesinde yürütülen çalışmalara aktif olarak katılmaktadır ve katkıda bulunmaktadır.

Uluslararası toplumun, Somali açıklarındaki korsanlık ve deniz haydutluğuyla bu ülkenin kara sularını da kapsayacak şekilde yürüttüğü mücadelenin temel hukuki dayanağını oluşturan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının süresi, son olarak 18 Kasım 2013 tarihinde bir yıl daha uzatılmıştır. Diğer yandan Somali Cumhuriyeti'nin 13 Ocak 2009 tarihli kararı Türk gemilerine, Somali ana karası açıklarındaki tüm sularda -kara suları dâhil- deniz haydutluğu silahlı soygun olaylarına karşı fark gözetmeksizin müdahalede bulunma yetkisi vermektedir. Söz konusu yetki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin her yıl kabul ettiği uzatma kararlarıyla da yenilenmektedir.

Bu vesileyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı çerçevesinde bölgede görevlendirilen deniz kuvvetleri unsurlarının, deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişilere yönelik Somali toprakları üzerinde herhangi bir kara harekatında görevlendirilmediğini de burada önemle vurgulamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı kararı çerçevesinde korsanlıkla etkin mücadele amacıyla oluşturulan Somali Kıyıları Açıklarında Korsanlıkla Mücadele Temas Grubuna da kurucu üye olarak katılmıştır. Ayrıca, söz konusu temas grubu tarafından, Somali açıklarında korsanlıkla mücadele eden devletlerin inisiyatiflerini destekleme amacıyla tesis edilen emanet fonuna 50 bin dolar başlangıçta katkı sağlamıştır. Bu çerçevede, anılan fonun kurul üyeliğini de yapmıştır. 2013 yılında söz konusu fona 100 bin Amerika Birleşik Devletleri doları ilave katkı yapılmıştır.

Eritre, Etiyopya, Cibuti, Kenya ve Somali'yi içeren Afrika Boynuzu bölgesi, uzun yıllardır barış ve istikrardan yoksun, devletler arası ve kabileler arası çatışmalara sahne olan ve bu gelişmeler nedeniyle uluslararası camianın gündeminde yer almaya devam bir coğrafyadır. Orta Doğu ve Körfez'e yakınlığı, Afrika Boynuzu'nu, Afrika kıtasının stratejik bölgelerinden biri hâline getirmiştir. Tarihte, dünyanın güçlü ülkelerinin ilgi odağında tutmuştur ve ihtilaflara sahne etmiştir. Sömürgeci ülkelerce çizilen Afrika Boynuzu'ndaki ülkelerin sınırı, bugünkü sorunların da temelini oluşturmaktadır.

Bu anlayışın tersine, Osmanlı İmparatorluğu, Doğu Afrika'ya yönelen sömürgeci ülkelere karşı daha 16'ncı yüzyılda bölgeye deniz seferleri gerçekleştirmeye başlamıştır. Tarihte ve günümüzde, Türkiye, Batı sömürgeci anlayışını hiçbir zaman benimsememiştir. Türkiye'nin yaklaşımı, bölge insanının barış içinde kalkınması için çaba sarf etmek istikametindedir. Türkiye, eski Osmanlı coğrafyası olan Afrika Boynuzu bölgesindeki ülkelerle bugün de yakın ilişkiler içinde bulunmaktadır. Siyasi ve ekonomik ilişkiler, kökenleri geçmişe uzanan ortak tarih ve kültür zemininde her geçen gün gelişmektedir.

Daha geniş açıdan baktığımızda da Sahra'nın güneyindeki Afrika (SAGA) ülkeleriyle ilişkilerimizin güçlendirilmesi ve bölgeye yönelik hedeflerimiz doğrultusunda bu ülkelerdeki mevcut temsilciliklerimizin sayısının artırılmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda, Afrika politikamızın uygulanmasında önemli rol üstlenen yeni büyükelçiliklerimizin faaliyete geçmesi sağlanmıştır ve SAGA ülkelerindeki toplam büyükelçilik sayımız 35'e yükselmiştir. Tabii, Afrika'ya açılım politikamızla sağlanan büyümenin önemli bir göstergesi de bu adımlarımızın karşılıksız kalmamasıdır. Afrika ülkeleri de 2008 başında 10 olan Ankara'daki büyükelçilik sayısını, 2013 yılında 27'ye yükseltmiştir.

Ülkemiz, Afrika ülkeleriyle ulaşım imkânlarını da geliştirmek, iş adamlarının karşılıklı olarak birbirleriyle temaslarını kolaylaştırmak, Türkiye'nin Afrika halklarının dünyaya ulaşımında bir kavşak noktası olmasını temin etmek ve halklar arasındaki bağlantıların güçlendirilmesini teminen Türk Hava Yollarının Afrika'ya uçuşlarının sayısının artırılmasını da teşvik etmektedir. Türk Hava Yolları, hâlen Afrika'da, 23 ülkede 38 noktaya uçmaktadır. Böylece, Türk Hava Yolları Afrika'yı dünyaya bağlayan başlıca uluslararası hava yolu şirketlerinden birisi hâline gelmiştir. Keza, Afrika kıtası genelinde, kalkınma ve teknik yardım sağlanması alanlarında önemli bir dış politika aracı olan TİKA'nın, Kenya ve Somali dâhil, kıtada hâlen 9 ofisi bulunmaktadır.

Afrika Boynuzu'ndaki sorunların... Merkezî hükûmetlerin güçlendirilmesi, demokrasi geleneğinin yerleştirilmesi, halkın eğitiminin ve sosyal refahının artırılması, ekonomiyi ve altyapıyı iyileştirecek yatırımlara ağırlık verilmesi orta ve uzun vadede daha başarılı ve kalıcı sonuçlar elde edilmesini kolaylaştıracaktır.

Bu çerçevede Hükûmetimiz, korsanlık ve deniz haydutluğuyla mücadelede sürdürdüğü çabalara paralel olarak Somali'ye yardımlarını da hız kesmeden devam ettirmektedir. Zira, korsanlık meselesinin asıl çözümü denizde değil karadadır. Korsanlık meselesinin çözümü, ancak Somali'nin iç düzeninin sağlanması, refah ve huzura kavuşturulmasıyla mümkün olabilecektir.

Bu gerçekten hareketle, Somali politikamızda Somali'yi uluslararası gündemin bir parçası hâline getirmek, insani yardım, kalkınma ve altyapı projeleri, siyasi uzlaşma, güvenlik ve askerî alanlarında destek vermek Somali stratejimizin de önemli unsurlarıdır.

Bu çerçevede, Sayın Başbakanımızın Ağustos 2011'de Somali'ye gerçekleştirdiği ziyaret, Somali'yle ilişkilerimizde ve Somali'nin yeniden uluslararası gündemin odak noktasına yerleştirilmesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Mogadişu Büyükelçiliğimizin Kasım 2011'de yeniden açılması ve Mart 2012'de Türk Hava Yollarının Mogadişu seferlerine başlaması da Somali'nin yalnızlığının kırılmasına ve uluslararası toplumla bütünleşmesine hizmet eden adımlar olmuştur.

Türkiye şimdiye kadar Somali'ye insani ve ekonomik kalkınma alanında 300 milyon dolar yardım yaparak en önemli katkıyı sağlayan ülkelerden birisi hâline gelmiştir. Türkiye olarak, Somali'nin geleceğinin şekillendirileceği bu dönemde Somalili kardeşlerimizin yanında yer almaya, onları desteklemeye ve yeniden kalkındırmaya yönelik çalışmalarımıza da devam edeceğiz.

Bu çerçevede, Mogadişu Havaalanı'nın ve Mogadişu Limanı'nın işletmesinin Türk şirketlerine verilmesinden de memnuniyet duymaktayız. Görüleceği üzere, bir yandan korsanlıkla mücadeleye katkıda bulunurken bir yandan da korsanlığa karşı olumsuzlukların ortadan kaldırılması amacıyla Somali'ye yönelik kapsamlı bir strateji izlenmektedir.

Sözlerime son vermeden önce benden önceki sayın konuşmacının değindiği bazı hususlarla ilgili görüşlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum: Sayın konuşmacı kendisinin de davetli olduğu Büyükelçiler Konferansı vesilesiyle televizyon kameralarının önünde Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımızın, Sayın Dışişleri Bakanımızın merkezde ve yurt dışında görevli 200 büyükelçiye hitaben yaptığı konuşmalardan başka bir sonuç çıkarmış durumdadır. Şöyle ki: Sanki gizli bir toplantıda Sayın Başbakanımız büyükelçilere bir talimat veriyor, büyükelçiler de bu talimatı almaktan öte, bu talimatı yerine getirmedikleri takdirde başlarına sıkıntılar geleceği şeklinde bir yorumda burada bulunuyor. Şimdi, tabii, daha önce Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı, Washington, Kopenhag Büyükelçiliği gibi çok önemli görevlerde bulunmuş olan sayın konuşmacının, bir hükûmetin, bir başbakanın nasıl talimat vereceğini iyi bilmesi gerekir. Talimat televizyon önünde, herkesin izlediği toplantılarda verilmez. Talimat, çağrılır büyükelçi veyahut da herhangi bir devlet memuru, ona yüz yüze veya gruplar hâlinde verilir, o devlet memuru ve büyükelçi de bu talimatı uygular veya uygulamaz. Bu, tabii, hükûmetle bürokratın ilişkisinin bir tezahürüdür ancak bir Büyükelçiler Konferansı'nda, yurt dışında ve merkezde görevli 200 büyükelçimizin son derece onore edildiği ve içinde yaşadığımız bölgede, dünyada çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde çeşitli bakanlarımızın, çeşitli yetkinlerimizin büyükelçilerimizle yüz yüze bu konulardaki gelişmeleri paylaşmasına imkân veren böylesine önemli bir toplantıdan böylesine bir sonuç çıkarılmış olmasını da gerçekten üzüntüyle karşılıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu düşüncelerle Anayasa'nın 92'nci maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının 10 Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde başlatılan ve son olarak 5 Şubat 2013 tarih ve 1031 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla 10 Şubat 2014 tarihine kadar bir yıl daha uzatılan korsanlık, deniz haydutluğu ve silahlı soygunla mücadele görevinin Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları ve mücavir bölgelerde 10 Şubat 2014 tarihinden itibaren bir yıl süreyle bir kez daha uzatılması ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için hazırlanan Hükûmet tezkeresine AK PARTİ Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi belirtiyorum ve yüce Meclisimizi saygılarla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)