GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, BDP GRUP BAŞKAN VEKİLİ BİNGÖL MİLLETVEKİLİ İDRİS BALUKEN TARAFINDAN ŞÜPHELİ ASKER ÖLÜMLERİNİN AÇIĞA ÇIKARILMASI AMACIYLA 11/2/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK 16 OCAK 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:48
Tarih:16.01.2014

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şüpheli asker ölümleri üzerine vermiş olduğumuz grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizce ülkenin en önemli gündemlerinden ve en önemli konularından birisi. Defalarca, buraya, bu konuda Meclisin inisiyatif alması için araştırma önergeleri getirdik, bir araştırma komisyonu kurularak bu konuda, ülkenin en önemli sorunu olan şüpheli asker ölümlerinin aydınlatılması konusunda Meclisin inisiyatif alması gerektiğini söyledik ama maalesef, vicdanı körelmiş vekillerin parmaklarıyla, kalkan elleriyle bugüne kadar bunu başaramadık. Umarım ki bugün vicdanınızı devreye koyar, bu önemli konuda her zamanki refleksinizden biraz daha uzakta bir davranış gösterirsiniz.

Bakın, vicdanınızın açılması için ben oğlunu askerde kaybetmiş bir annenin mektubundan birkaç satırı sizlerle paylaşmak istiyorum. Şöyle diyor anne: "Nedense hep bebekliğini hatırlıyorum bugünlerde. Kara gözlerin, beyaz yanakların, alt çenende iki dişinle gül goncası gibi gülen ağzın. Hep bebekliğini hatırlıyorum bugünlerde nedense. 'Eren askerde vurulmuş.' dediklerinde Pirpirim döndü, Malatya döndü, Bey Dağları döndü, Fırat Nehri döndü. Ben hepsinin altında kaldım. Yavrum, sen hepsinin altında kaldın. Boğazıma bir taş, göğsüme koca bir kaya oturdu. Soluk alamadım, almak istemedim. Bebeğim soluk almayacaksa, Pirpirim sokaklarında yürümeyecekse, gülen gözleriyle 'Anne, ben geldim.' demeyecekse..." diye başlıyor ve ardından "Vatan sağ olsun demiyorum. Benim vatanım oğlumdu, vatanımı öldürdünüz işte. Ölüler sağ olur mu?"

Sayın Başkan, çok önemli bir konuda vicdanlara seslenmek istiyoruz ama herhâlde sayın vekillerin daha önemli işleri var ve müthiş bir uğultu var, konuşmaya motive olamıyoruz. Bu konuda Genel Kurulu uyarmanızı rica ediyorum.

BAŞKAN - Lütfen sessiz olalım.

Buyurunuz Sayın Baluken, devam ediniz.

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Evet, anlıyoruz ki hâlâ vicdanlarınız kapalı ve bir annenin çığlığına kulak kabartmayacak kadar da vicdandan uzak bir noktada duruyorsunuz.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bakın, bu annenin yüreğinden kopan çığlık neden sizin tarafınızdan dikkate alınmıyor, bunu söyleyeyim ya da Genelkurmay başkanları, kuvvet komutanları tarafından niye dikkate alınmıyor, onu söyleyeyim: Çünkü, hiçbirinizin yakını bu, böylesi yürek yakan bir ateşle cenazesi teslim edilecek şekilde bağrınıza gönderilmiyor. Defalarca bu kürsüden Millî Savunma Bakanına çağrılar yaptık, bu ülkede Genelkurmay başkanlarının, bakanların, üst düzey siyasetçilerin, bürokratların çocukları nerede askerlik yapmışlardır diye gelip burada açıklama yapın dedik, bugüne kadar yaptığımız bu çağrılara tek bir cevap alabilmiş değiliz. Dolayısıyla, biz defalarca uyarsak da siz, eminim ki -ihale gibi, yolsuzluk, rüşvet gibi daha önemli konularınız var- bu konuda kendi aranızda konuşmaya ve bu vicdansızlığı ortaya koymaya devam edeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın değerli milletvekilleri, bu ülkede "şüpheli asker ölümleri" diye bir kavram yok, bunu artık çok net konuşabiliriz. Kışlada işlenmiş cinayetler var ve son on yılda, sizin iktidarınız döneminde kışlada işlenen cinayetlerle yaşamını yitiren gençlerimizin sayısı bini aşmış durumda. Yine, 1991'den sizin iktidarınıza kadar olan dönemde de bine yakın asker kışla içi cinayetlerde katledilerek büyük bir acı bu ülkenin, bu halkın bağrına bırakılmıştır. Bizler, bu kışla içi cinayetlerin sebeplerini defalarca burada ifade ettik. Kürt olduğu için, Alevi olduğu için, yoksul, emekçi, halk çocuğu olduğu için, sizin gibi kollayan, sırtını yaslayan bir yeri olmayan Anadolu çocuğu olduğu için bu ülkede, kışlada gençler katlediliyor ve herkes, kamuoyu, Meclis, yargı, hükûmetler bu konuya göz yummaya devam ediyorlar ve vicdan kanıyor.

Bakın, bu aralar İnternet'te ses kayıtları sürekli dolaşıyor ama çok da uzun bir süre önce bu ülkenin Genelkurmay Başkanının ses kaydı İnternet'e düşmüştü ve Genelkurmay Başkanı "Biz kendi askerimizi alnından vurduk." diyordu ve buraya gelen, Meclise gelen Antalyalı Oktay amca "O alnından vurduğu asker benim çocuğumdu." diye feryat ediyordu, Meclisi sorumluluğa çağırıyordu, Başbakandan, Meclis Başkanından, Cumhurbaşkanından randevu talep ediyordu ama bir randevuyu bile bu bahsetmiş olduğumuz sorumlu mevkide olan siyasetçiler, sorumlu mevkide olan devlet adamları Oktay amcaya çok gördüler.

Bu ülkede "Balyoz", "Ergenekon", "Darbe Günlükleri" adı altında soruşturmalar yürüttünüz, paşaları içeri aldınız ama iki konuda paşalara soru sormadınız. Birincisi, Kürtlere yaptıkları zulüm. Kürt coğrafyasında neden köy yaktıklarını, 17 bin faili meçhulü neden işlediklerini, asit çukurlarını bu paşalara sormaya korktunuz. Dün buraya getirdik, "Güçlükonak katliamını neden yaptınız? Lice'yi neden talan ettiniz, Lice'yi neden yakıp yıktınız?" diye sormaya korktunuz. İkinci konu ise işte bu kışla içi cinayetler. "Yoksul halk çocuklarını neden kışla içerisinde katlettiniz?" diye bugüne kadar sormaya korktunuz. Oktay Can'ın dramını bugüne kadar soran tek bir mahkeme tutanağına rastlayamazsınız. Bu ülkede, pimi çekilmiş el bombasıyla saatlerce nöbette bekletilen askerlerin dramını bugüne kadar sorma yürekliliğini, sorma cesaretini gösteremediniz. Dolayısıyla da vicdanlar kanamaya, acılar artmaya devam ediyor.

Ben sadece birkaç örnek vereceğim kendi seçim bölgem olan Bingöl'den. Bakın, Bingöl'ün Genç ilçesinde Eliveren ailesine ait Yılmaz Eliveren ve Mehmet Eliveren 1999 yılında özel harekât timleri tarafından katlediliyor ve yanına da 2 Kalaşnikof bırakılarak "2 PKK'li etkisiz hâle getirildi." diye haberler servis ediliyor. Oysaki tüm Genç halkı da, Bingöl halkı da biliyor ki hem Yılmaz hem de Mehmet, Genç'te yaşamını yitiren, halktan insanlar ve yıllarca bu katliamın üstü örtülmeye çalışıldı. 1999'da da Yılmaz'ın, Mehmet'in amca oğlu Bilal Eliveren, bu defa, askerlik yaptığı kışlada katledilerek aynı ailenin bağrına gönderiliyor. Bu kadar ağır dramlardan bahsediyoruz. Bilal, bir gün önce ailesini arayarak paraya ihtiyacı olduğunu ve 150 TL göndermeleri gerektiğini söylüyor ve içeriden, intihar edildiği söylenen ölümünün yaşandığı saatlerde de üç el ateş edildiğini bütün görgü tanıkları ifade ediyorlar. İntihar eden bir er üç el ateş etme imkânına sahip olur mu? Bu kadar açık bir cinayetle karşı karşıyayız.

Bingöl'ün Sancak ilçesinin bir köyünde ben tesadüfen bulunduğum sırada bir cenaze, Sezer Altındağ'ın cenazesi Ergani'den gelmişti. Mayına basma sonucu yaşamını yitirdiği söylenen Sezer Altındağ'ın, ailenin ısrarlı teşhisi sonucu, alnından tek kurşunla vurularak öldürüldüğü tespit edildi ve bunu defalarca Millî Savunma Bakanıyla görüşmemize rağmen tek bir şey yapılmadı.

Aynı şekilde, Aydın Dere. 2000 yılında Çanakkale'de askerliğini yaparken katlediliyor. Bursa Adil Tıp Kurumu "İntihardır." raporu veriyor, Bursa Kriminal Laboratuvarı "İntihar vakası değildir." raporu veriyor. Çelişkiler üzerine, yıllar sonra İstanbul Adli Tıp Kurumu mezardan cenazeyi çıkararak otopsi yapıyor ve Aydın Dere'nin de arkadan, bitişik mesafeden bir ateşle yaşamını yitirdiği tespit ediliyor.

Buradan örnekleri sayısız çoğaltmamız mümkün. Bugüne kadar ne Hükûmetiniz ne Genelkurmay Başkanlığı bu konuda tek bir açıklama, tek bir soruşturma yürütmedi. Genelkurmay Başkanı, milletvekiline haddini bildirecek şekilde siyasi polemiklere girmesini biliyor. Evinde oturup harita başında, Roboski'de 34 insanı paramparça eden emirler vermesini biliyor ama binlerce cinayetle ilgili tek bir ifadeyi bugüne kadar kamuoyuna yansıtmış değil.

Çözüm açık: Zorunlu askerliği kaldırıp vicdani ret müessesesini bir an önce yasalaştırmak lazım. Bütün bu davaların tamamını askerî yargıdan, askerî savcılıklardan alıp sivil savcılıklara vermek lazım ve bu binlerce katliamın da geriye dönük bir yüzleşmesinin ve bir hakikatleri açığa çıkarma sürecinin yaşatılması lazım.

Bizler, bu nedenle, bu araştırma komisyonunun kurulmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Meclis İnsan Hakları Komisyonu da bu konuda bir komisyon kurarak ciddi bir araştırma yapabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS BALUKEN (Devamla) - Meclisin araştıracağı bu sonuçlarla onlarca yıldır kanayan bir yaraya en azından derman arayışı içerisinde olduğumuzu biz bu acılı ailelere hissettirebiliriz. Bu nedenle bugünkü önerimize Genel Kurulda tüm partilerin destek vermesini talep ediyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)