GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, İZMİR MİLLETVEKİLİ AYTUN ÇIRAY VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN AKP İKTİDARLARININ TÜRKİYE'Yİ SOKTUĞU HUKUKSUZLUK YOLUNUN İÇ VE DIŞ TAHRİBAT BOYUTLARININ ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 21/1/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 22 OCAK 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:50
Tarih:22.01.2014

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, teşekkürler.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarihte Cengiz Han'ın müracaat ettiği, başka hükümdarların da zaman zaman kullandığı bir savaş hilesinden bahsedilir: Sayıca az olan taraf, düşmanın üzerine hücum ederken atların arkasına çalı çırpı bağlar, müthiş bir toz bulutu doğurarak böylece üzerine gittikleri insanları yıldırmak, korkutmak ve sindirmek isterler.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Toz bulutu içinde olan sizsiniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Osmanlının kuruluş döneminde de mesela -Cavlakîler vardır- Cavlakîler tenekeler menekeler bağlarlar, öylece hücum ederek yine düşmanı korkutmaya çalışırlar. Zayıf olanların karşı tarafı yıldırmak için, nümayiş, alayiş için bağırması çağırması, gürültü çıkarması, hakaret etmesi, bütün bunlar aslında stratejik unsurlardır. Onlar da bilirler ki aslında güçleri zayıftır, yetmeyecektir ama "Hiç olmazsa bütün bu toz bulutu, gürültü arasında patırtıya getirerek bir netice alabilir miyiz?" derler.

Tabii, siyaset kurallı bir iktidar mücadelesi. Spor da savaşın terbiye edilmiş hâlidir bilirsiniz. Gazetelerin arka sayfasına bakarsanız savaş metaforlarıyla konuştuğunu, takımlara ilişkin, müsabakalara ilişkin öyle yazdıklarını görürsünüz insanların.

Siyaset de, elbette kurallı bir şekilde yürümekle birlikte, geçmişten günümüze intikal eden bu savaş hilelerine, stratejilerine, taktiklerine ilişkin kimi unsurları biraz ehlileştirilmiş bir şekilde kendi bünyesine taşır. Türkiye siyasetinde de bunu görüyoruz. 2007'de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken mitingler yapılmıştı, hatırlayınız, bir alayiş, bir nümayiş, bir toz bulutu, "Cumhurbaşkanını seçtirmeyiz." diye. O Cumhurbaşkanı seçildi. Daha sonra 2008'de bir yargı meselesi oldu.

Geçmişe doğru giderseniz şu on bir yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde böyle bir hayli gürültü patırtının olduğunu görürüz, Gezi olayları da bunlardan biriydi. Sonradan birtakım tehditler de sallandı, "Eylül sıcak geçecek, ekim sıcak geçecek..." Tabii, geçti de meteorolojik havalara göre geçti! Kaldı ki memleketin siyasi atmosferinin bu kadar sıcak olmasının doğrusu kime ne faydası olacak, bunu da ayrıca değerlendirmek lazım.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - İyi değerlendir...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, olan biten ne? 17 Aralıktan sonra bir toz bulutu yükseldi, bir kargaşa ve kaos ortamı doğurulmaya çalışıldı. Elini vicdanına koyan hangi insan, bu işin sadece bir hukuk, sadece bir yolsuzluk soruşturması, sadece birtakım insanlara ilişkin şaibelerin araştırıldığı bir iş olduğunu söyleyebilir? 17 Aralıktan, bakın, bugün 22 Ocağa geldik.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - 3 bin polis giderken vicdan neredeydi? Sonuçlara bak...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şu süre içerisinde yaşadıklarımız bile bu işin hukukla ilişkisinin 1 ise siyasetle ilişkisinin 99 olduğunu gösterir.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - 28 Şubattan bir farkı var mı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Evet, Türkiye'de bir dengesizlik var. Dengesizlik şu: Savcılar siyasetçi olmuş, siyasiler de savcı olmuş.

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) - Birdenbire...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Savcılar birtakım soruşturmalar üzerinden Türkiye siyasetini düzenlemek, siyasi sonuçlar doğurmak cihetinde bir iş yapmaya çalışmışlar. Bunu neye yaslanarak söylüyorum? "AK PARTİ'liyim, aman, bize karşı bir iş yaptılar, ben de parti asabiyetimden bakarak böyle söylüyorum..." Hayır... Şu süre içerisinde toplumsal ortama intikal ettirilmek istenen siyasi lince bakın, lince. Burada hangi arkadaşım ayakkabı kutusu imasıyla karşılaşmamıştır? Hangi arkadaşım para sayma makinesi imasıyla karşılaşmamıştır? Burada sanki...

MUHARREM İNCE (Yalova) - Yok mu? Yalan mı? Yalan mı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Yalan.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Neyi yalan? Ben mi koydum o kutuyu? Kutuyu oraya kim koydu?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Benim, buradaki insanların ayakkabı kutusuyla ne alakası olabilir?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ya, 4,5 milyon dolar para çıkmadı mı?

FARUK BAL (Konya) - Ayakkabı kutusunu savunanlar var, savunanlar senin gibi. Senin gibi ayakkabı kutusunu savunanlar var.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu işi... Değerli arkadaşlar, ben bir siyasi linçten bahsediyorum, siyasi linçten.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Hırsız var mı, yok mu, onu açıkla.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Hukuk gösterisi üzerinden acaba AK PARTİ'yi nasıl götürebiliriz şeklindeki...

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Biz götürmeyeceğiz, Cenab-ı Allah götürecek.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...acımasız, zalim, adil olmayan bir anlayışın davranışından bahsediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, hukuk kendi mecrasında kaldığı, siyaset kendi mecrasında kaldığı sürece kurallı bir toplum olma yolunda ilerleriz.

FARUK BAL (Konya) - Kalıyor mu? Savcıyı tayin ediyorsunuz, polisi alıyorsunuz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama siyasi aktörlerin beceremediği, siyasi aktörlerin yapamadığı AK PARTİ iktidarını götürme işi -bugün 22 Ocaktan şöyle 17 Aralığa doğru geri baktığımızda- böyle organizasyonlar üzerinden siyaset dışı aktörler marifetiyle yapılmaya çalışılırsa bu, Türkiye'ye, sadece iktidara değil, muhalefete de bir istikrarsızlık olarak yansır.

FARUK BAL (Konya) - Muhalefetin kutusu yok, kasası yok.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Eğer muhalefetin gücü varsa, söylediği sözlere bu millet kulak veriyorsa, onlara inanıyorsa helal olsun, AK PARTİ'yi götürün iş başından, götürün, bundan istikrarsızlık olmaz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ya, yolsuzluğun panzehri sandık mı? Nerede görülmüş?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama armut piş ağzıma düş! Birileri organize edecek, siyaset dışı aktörler bir toplumsal linç ortamı yaratacak, sonra da "Ben buradan nasıl bir iktidar çıkartacağım..." Bu, kabul edilemez.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Nasıl geldiyseniz öyle gideceksiniz.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Sen böyle iktidara geldin, böyle iktidara geldin.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu, Türkiye siyasetine bir hizmet de değildir, memlekete bir hizmet de değildir.

Bakın, yolsuzluklar meselesi, yolsuzluklar... Bu coğrafyada çok eski zamanlardan beri, Osmanlıdan tutun, cumhuriyetten beri -rahmetli İnönü de 1925'te "aferizm"den bahseder, Skoda firmasının nasıl geldiğinden bahseder- o dönemin ileri gelenlerine ne tür iltimaslar teklif edildiğinden bahsedilir. Yani her dönem yolsuzluklara ilişkin birtakım işler olmuştur, bunların bir kısmı da yargılanmıştır. Şimdi, geçmişte yargılanan insanlara bakın...

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - "Bu kısmı da yargılansın." diyoruz, isteğimiz o.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...bir kısmı beraat etti bir kısmı da mahkûm oldu. Ama değerli arkadaşlar, şurada suçlanan bütün insanları toplumun gözünde mahkûm eden, yetmeyen...

MUHARREM İNCE (Yalova) - Hepsini demedik.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...o mahkûmiyet üzerinden bütün siyasi iktidarı mahkûm etmeye çalışan, bunu yapabilmek için de Sayın Başbakanın üzerinden özellikle o mühendislik işini bunu vesile kılarak yürütmeye çalışan bir siyasi akılla karşı karşıyayız.

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Siz gelirken mühendislik var mıydı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Şimdi, Aytun Bey diyor ki: "Ben, AK PARTİ Grubuna söylemiyorum." Kime söylüyorsun? "Başbakana söylüyorum." Kardeşim, Sayın Kılıçdaroğlu'na bir laf söylendiğinde bütün CHP'liler alınmıyorlar mı? Alınıyorlar. Çünkü genel başkan kimi temsil eder? Bir kolektif yapının varlığını temsil eder. "Ben Başbakana söylüyorum, siz üzerinize alınmayın." Olur, biz de üzerimize alınmayalım, Başbakana konuş!

MUHARREM İNCE (Yalova) - Bakanları niye görevden aldı? Sağlık sorunu nedeniyle mi?

FARUK BAL (Konya) - Başbakanın yaptıklarını siz de yaptığınızı inkâr mı ediyorsunuz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Yahut da çık -affedersin- de ki: "Niye 20 tane bakan var? 40 tane olsa Ali Baba ve 40 haramiler olurdu!" Bu bir karikatür ama Aytun kardeşim kusura bakmasın, onu karikatür yapan elinde tuttuğu resimle birlikte kendisidir. (AK PARTİ sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar) Evet, bu bir karikatür. Böyle siyasi eleştiri olmaz. Yani laf mı bu?

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Yaşa Hocam!

MUHARREM İNCE (Yalova) - Bakanları niye görevden aldı? Sağlık sorunu nedeniyle mi aldılar, yolsuzluk nedeniyle mi aldılar?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Almasa bir şey söylüyorsunuz, alsa bir şey söylüyorsunuz; almasa "Niye almadı?", alsa "Niye aldı?"

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın,

Türkiye, demokrasisini kurumlaştırmaya çalışıyor. Bunu yapmak durumundayız çünkü bu ülke, hakikaten, şöyle yakın tarihe bakın, bu çatışmalardan, bu gerilimlerden çok çekti yani Hürriyet ve İtilaf, İttihat ve Terakki, cumhuriyetin başlangıç yılları vesaire bizim iki yüz yıllık farklı bir maceramız var.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Göktürklere gidin, daha geriye gidin.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bizim, muhakkak, kurallı, medeni bir siyasi mücadeleyi, ortak değerlerin de o mücadelenin üzerinde yer aldığı bir siyasi aklı egemen kılmamız gerekir. Bizim en fazla odaklanacağımız ve üzerine titreyeceğimiz yer siyasetin kendisidir. "Hukuki tarafsızlık" dediğiniz iş siyaset tu kaka olduğunda hayatta yaşayamaz. Hukukun tarafsızlığını, adilliğini sağlayacak olan kurallı bir siyasi mücadeledir. Siyasette bel altı mücadele olursa, siyasette fırsatçılık olursa, oportünizm olursa bunun hukuka yansıyışı dramatik olur. Dolayısıyla sadece benim işim değil ki, siyasetin, o kurallı siyasetin, o medeni referanslar üzerinde yürüyen amansız iktidar mücadelesinin ehlileştirilmiş şekli olan şu Parlamentonun da aracılık ettiği siyaseti bu şekilde tutmak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - ...bu şekilde sürdürmek, ihtimam göstermek sizin de göreviniz.

Çok teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar)