| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 28.01.2014 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Geçtiğimiz pazar günü, İstanbul Esenyurt ilçe seçim koordinasyon merkezimizin açılışı sırasında alçakça bir saldırı sonucu şehit olan ülküdaşımız, güzel insan Cengiz Yücel Akyıldız'a Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Ailesinin, yakınlarının ve tüm dava arkadaşlarımızın başı sağ olsun, yaralı arkadaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. AKP Hükûmetinden, menfur saldırıyı yapan katilleri, alçakları, kahpeleri bir an önce ortaya çıkarmasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, 43 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan bu tasarı konu ve amaç bütünlüğü olmayan birçok konuda düzenlemeler içermektedir. Konu itibarıyla aralarında bağlantı bulunmayan birden fazla mevzuatta düzenleme yapılması Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik'e aykırı olup yine bu yönetmeliğe göre tasarılar için zorunlu olan düzenleyici etki analizi de hazırlanmamıştır. Keza, 5018 sayılı Kanun uyarınca tasarıya eklenmesi gereken, tasarının getireceği mali yükün hesabı da yoktur. Tasarıda yer alan ve başka komisyonların görev ve uzmanlık alanına giren düzenlemeler ilgili komisyonlarda görüşülmeyerek İç Tüzük hükümleri de ihlal edilmiştir. Torba kanun olarak nitelenen ve AKP döneminde yaygınlaşan bu türlü yasa yapım tarzı, hukuki güvenlik ilkesini, dahası, hukukun kendisini altüst etmiş bulunmaktadır. AKP zihniyeti, yasama işlerini iyice sulandırmış olup ne kural tanımakta ne Anayasa dinlemekte ne kanunlara uymakta ne de tüzük ve yönetmelikleri dikkate almaktadır, hukuk kurallarını bir bir çiğneyip geçmekte hiçbir beis görmemektedir.
AKP Hükûmeti yargı kararlarını da takmamaktadır. Karayollarında "taşeron işçisi" adıyla çalıştırılan işçilerin açtıkları davalar sonucu yargı bu işçilerin işe başladıkları tarihten itibaren Karayolları Genel Müdürlüğü işçisi olduğuna karar vermiştir, Yargıtay da bu kararı onamıştır ancak AKP Hükûmeti iki buçuk yıldır bu yargı kararlarını uygulamamaktadır. Davayı kazanmalarına ve Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığına müracaat etmelerine rağmen kadroya alınmamışlardır. Karayollarında çalışan taşeron işçileri geçtiğimiz günlerde "Adaleti arıyoruz." çağrısıyla bütün illerde eylem yapmıştır. İşçiler ekmeğinin peşindedir, haklarının peşindedir. AKP Hükûmeti yargı kararlarına saygı göstermeli ve gereğini yerine getirmelidir. İşçilerin yasal, haklı ve meşru hakları bir an önce verilmelidir. Davayı kazanmış işçilerin hâlen taşeron işçisi olarak çalıştırılmaları suçtur. AKP Hükûmeti iki buçuk yıldır yargı kararlarını çiğnemekte, açıkça suç işlemektedir. Taşeron işçiler, kıdem tazminat haklarına halel getirilmeden, behemehâl ve derhâl kadrolara atanmalıdır.
Görüşmekte olduğumuz tasarıda her konu varken çalışma hayatının en temel sorunu hâline gelen taşeron işçilikle ilgili hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. AKP Hükûmeti, taşeron işçileri hep oyalamakta hem de sürekli aldatmaktadır. Taşeron işçilerin yıllık ücretli izni, fazla mesai ücreti, ek ödemesi, banka promosyonu, kıdem tazminatı, iş güvencesi, iş garantisi, örgütlenme hakkı ve sendikal hakları yoktur. Taşeron işçilerin maaşları da düzenli verilmemekte, hakları gasbedilmektedir. AKP Hükûmeti bu sömürüye, bu soyguna açıkça göz yummaktadır. Bir tarafta ayakkabı kutularında milyon dolarlar saklanırken diğer tarafta işçiler kölelik düzenine mahkûm edilmiştir. Bir tarafta evlerdeki para kasalarına milyon dolarlar istiflenirken diğer tarafta işçiler çocuklarının cebine bir simit parası bile koyamamaktadır. Taşeron işçilerin her geçen gün artan sorunları artık çözüme kavuşturulmalı, çalışma şartları ve ücretleri acilen iyileştirilmelidir. Bu sömürü düzeni artık sona ermelidir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı, adı "Aile ve Sosyal Politikalar" diye başlamakla birlikte, ne aileyle ne de sosyal politikalarla hiç ilgisi olmayan birçok konuda düzenlemeler içermektedir. Bu tasarıda 125 madde var ama emeklilikte yaşı bekleyenlerle ilgili, emeklilikte prim gün sayısı yetmeyenlerle ilgili bir madde yoktur. Bu vatandaşlarımız yıllardır haklarını aramakta, sorunlarına çözüm beklemektedir. Emeklilikte yaşı bekleyen ya da emekli olabilmek için prim gün sayısını doldurma imkânı olmayan vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyetleri giderecek bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi bu sorunun çözüme kavuşturulması için gerekli desteği ve katkıyı vermeye hazırdır.
Yine, bu tasarıda 125 madde var ama nakliyeci esnafımızın yaşadığı sorunlara çözüm getirecek bir madde yoktur. Nakliyeciler bugün birçok ilimizde, dört günlük kontak kapatma eylemi başlatmışlardır. Sorunlarına çözüm bekleyen nakliyeciler, sonuç alınmazsa eylemi on beş güne çıkarma kararı almışlardır. Bu süre zarfında İstanbul'un meyve sebze ihtiyacı nasıl karşılanacak, olası fiyat artışları nasıl önlenecektir? Hükûmet bu soruna duyarsız kalmamalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak nakliyecimizin her zaman yanındayız, yaşanmakta olan sorunun çözüme kavuşturulması için de her türlü desteği vermeye hazırız. Nakliyeci yük değil, dert taşıyor. Pahalı mazot, yüksek vergiler, istenen binbir çeşit belgeler ve iş yokluğu nakliyecileri canından bezdirmiştir. İşsizlikten çoğu çalışamıyor. AKP Hükûmeti, gemicikleri, yatları, uçakları olanlara vergisiz mazot veriyor; kamyoncuyu, taksiciyi, dolmuşçuyu görmediği gibi, onlara acımasızca trafik cezaları kesiyor.
Yine, bu tasarıda 125 madde var ama iş yerinin kirasını ve vergilerini ödeyemez duruma düşen, emekli aylığından yıllardır sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapılmadı diye çıkarılan yüklü miktardaki borçları nasıl ödeyeceğim diye kara kara düşünen esnaf ve sanatkârımıza yönelik bir madde de yoktur. İş yeri açan, katma değer yaratan, gençlere iş imkânı sağlayan esnaf, ödüllendirilmesi gerekirken cezalandırılmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, esnaf ve sanatkârın emekli aylığından prim kesilmemesini ve çıkarılmış borçların da silinmesini istiyoruz.
Yine, bu tasarıda 125 madde var ama sürekli zam yapılan mazot ve gübre fiyatlarına yetişemeyen, ürünü para etmeyen, elektrik borçlarını ödeyemeyen çiftçimizin dertlerine derman olacak bir madde de yok. Çiftçimizin temel sorunu, mazot, gübre, elektrik, tohum, ilaç, yem fiyatlarının çok pahalı olmasıdır. AKP döneminde çiftçinin girdi fiyatlarında 4-5 kat artış olurken ürün fiyatlarındaki artış bunun çok altında kalmıştır. Çiftçi zarar etmektedir. Çiftçimize mutlaka ucuz girdi alma imkânı verilmelidir. Bunun için, başta mazot ve gübre olmak üzere temel girdilerinden alınan vergiler kaldırılmalı, teşvikler artırılmalı, elektrik borçları mutlaka yeniden yapılandırılmalıdır. Altın, elmas, pırlanta gibi kıymetli taş ve madenlerden KDV alınmazken, bir de ÖTV de alınmamasını öngören AKP Hükûmeti çiftçimizi hiç düşünmemektedir. Hükûmet tasarısındaki kıymetli taş ve madenlerle ilgili istisna maddesi Komisyonda çıkarılmıştır.
Tasarıda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görev alanına giren onlarca maddede yapılan düzenlemeler yoksul vatandaşımıza umut vermemekte, muhtaç olduğu için 65 yaş aylığı alan 800 binin üzerindeki yaşlılarımızın, 550 bin civarındaki engellilerimizin aylıklarında 5 kuruş dahi artış getirmemektedir.
Tasarıda engellilere yönelik genel tanımlar, genel esaslar ve ilkelere yönelik düzenlemeler bulunmaktadır. Ancak, Türkiye'de engelli bilinci oluşturma noktasında Hükûmetin bir eylem planı yoktur. Ülkemizde yaklaşık 8,5 milyon engelli vatandaşımız eğitimden sağlığa, istihdamdan ulaşıma kadar her alanda onlarca sorun yaşamaktadır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı sorumluluk alanındaki engellilerin bugünkü sayısını, engel durumunu, eğitim, sağlık ve istihdam durumunu bilmemektedir. Türkiye'deki engellilerin belirlenmesiyle ilgili en son çalışma, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 57'nci Hükûmet döneminde yapılan "Türkiye Özürlüler Araştırması 2002" çalışmasıdır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca yapılan tüm açıklamalarda 2002 yılında yapılmış bu araştırma sonuçları kullanılmaktadır.
Engellilerin en önemli sorunlarından biri işsizliktir. Engellilere yönelik istihdam politikaları büyük ölçüde kota tekniğine dayanmaktadır. Kamudaki kotaya Hükûmetin kendisi uymamaktadır. Ayrıca, istihdam öncesi engellilerin korunması hep ihmal edilmektedir. Devlet Personel Başkanlığının Haziran 2013 verilerine göre, diğer kamu kurumları bir yana, engelli memurların istihdamından sorumlu olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığında dahi boş durumda engelli memur kontenjanı bulunmaktadır.
Mevcut mevzuatımızda "muhtaç" diye yapılan tanımlama, tasarıyla "ihtiyacı bulunan" şekline dönüştürülmektedir. Ama ihtiyacı bulunanları bu durumdan kurtarmaya dönük bir politika izlenmemektedir.
Türkiye, AKP döneminde gelir ve yaşam koşulları açısından gün geçtikçe kötüye giden bir ülke görüntüsü vermektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2012 Sosyal Yardım İstatistikleri Bülteni'ne göre, yoksulluk envanteri olarak ifade edilen Bütünleşik Sosyal Yardım Hizmetleri Bilgi Sistemi'nde 6,3 milyon hane ve bu hanelerde yaşayan 23 milyon kişi yer almaktadır. Aynı bültene göre, genel sağlık sigortası uygulaması kapsamında yapılan gelir testi sonucu elde edilen bilgilere göre, 4 Ocak 2013 tarihi itibarıyla ülkemizde kişi başına net geliri asgari ücretin üçte 1'inin altında olan hane sayısı 2,5 milyon, kişi sayısı 10 milyon 400 bindir. Bakanlık bu verileri altı ayda bir yayınlarken, yoksul sayısındaki artış gözünü korkutmuş olacak ki şimdi İnternet sitesinden bile kaldırmıştır.
Yine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 10.578 hanede 2011 yılında yüz yüze yaptırdığı Türkiye'de Aile Yapısı Araştırması'nın Şubat 2013'te İnternet'te yayınlanmasıyla beraber, ülkemizdeki ailelerin gelir dağılımının içler acısı hâline dair önemli tespitler de ortaya çıkmıştır. Araştırmadan çıkan veriler, Türkiye'deki hanelerin yüzde 61,2'sinin ayda 1.200 lira ve altında gelirle hayatta kalmaya çalıştığını gözler önüne sermektedir. Hanelerin yüzde 78,5'u ise 1.900 lira ve altında gelirle geçinmeye çalışmaktadır.
Türkiye'de gerçek hane geliri ve gelir dağılımı konusunda iktidar kendi yaptırdığı araştırmayla kendi yalanını ortaya çıkarmıştır. AKP Hükûmeti, gelir artırıcı ve gelir adaletini sağlamaya yönelik politikalar geliştirmek yerine, gerçek veriler üzerinden yaptığı çalışma ve araştırmalardan çıkan vahim tabloyu örtbas etmekle uğraşmaktadır. Bu gelir testleri ve araştırmanın ortaya çıkardığı çarpıcı sonuç, AKP Hükûmetinin "Kişi başına düşen geliri 10.500 dolara çıkardık." söyleminin milletimizin geniş kesimleri için hiçbir şey ifade etmediğidir. Bu durum bir türkümüzün sözlerini hatırlatmaktadır: "AKP Hükûmetinin aslı yok ekonomisinde kişi başına 10.500 dolar gelir var, herkes başının çaresine baksın, AKP zihniyetinin saltanatı var."
Değerli milletvekilleri, AKP döneminde en çok değişiklik yapılan yasaların başında Kamu İhale Kanunu gelmektedir. Bugüne kadar kamu ihale sisteminden kaçışa, hak arama hürriyetini engellemeye ve ihalelerde keyfî uygulamalar yapılmasına imkân sağlayan birçok düzenleme yapılmıştır, öyle ki Kamu İhale Kanunu'nun istisnaları düzenleyen maddesine eklenen fıkraların numarası bu tasarıyla "u" harfine gelmiş olup alfabedeki harflerin yetersiz kaldığı görülmektedir. Ayrıca, başta TOKİ, yap-işlet-devret, yap-kirala-devret gibi milyarlarca liralık ihaleler için Kamu İhale Kanunu'nu devre dışı bırakan yasal düzenlemeler yapılmıştır. On bir yılda, diğer kanunlarda yapılan düzenlemelerle birlikte kamu ihale sistemini devre dışı bırakan düzenleme sayısı 60'ı geçmiştir.
Tasarıyla getirilen düzenlemeler, ihalelerde tekliflerin neye göre değerlendirileceğiyle ilgili şüpheleri artırmakta, ihaleler üzerindeki şaibelerin artmasına neden olacak aşırı düşük tekliflerle ilgili ihaleler arasında farklı uygulamalara yol açabilecek nitelik taşımaktadır. İhalelerin hesaplanan sınır değerinin altında teklif veren isteklilerden biri üzerinde bırakılması hâlinde yaklaşık maliyetin yüzde 15'ine kadar kesin teminat alınabilmesi öngörülmektedir. Teminat miktarının hangi ihaleye veya kime göre artırılacağına nasıl karar verilecektir? Bu düzenleme objektif olmayan uygulamalara ve eşitsizliğe yol açacaktır.
İtirazen şikâyet başvuru bedelleri genel olarak 3 katına yükseltilmektedir. İtirazen şikâyet başvurularındaki ücret artırılarak hak arama maddi olarak engellenmektedir.
Birden fazla idarenin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik mal ve hizmet alımları ile bakım ve onarım işlerinde bir üst limit ve iş sayısında sınır olmaksızın ihalelerin birleştirilebilmesi kötüye kullanılabilecek bir nitelik taşımaktadır. Bu şekilde tek ihaleyle milyar dolarlık işlerin yandaşlara verilmesinin önü açılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti yolsuzluklarla mücadele etmediği gibi, yolsuzluklarının önünü açacak düzenlemeler yapmıştır. Kamu ihalelerinde saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenilirlik, kamuoyu denetimi ve kaynakların verimli kullanılması temel ilkelerini rafa kaldırmıştır. Kamu ihale sisteminde keyfîliği, rüşveti, yolsuzluğu, eş, dost, yandaş kayırmayı önlemek amacıyla kurulan barikatların çoğu kaldırılmıştır. Bu düzenlemeleri pervasızca ve fütursuzca yapan AKP zihniyeti şimdi de ortaya çıkan yolsuzluk iddiaları konusunda feryadı figan etmektedir. Kendilerini dokunulmaz addedenler, kendilerinden hiç hesap sorulmayacağı zannına kapılanlar şimdi panikatak olmuşlar, yolsuzluk ve rüşvet iddialarını örtbas etme gayretine düşmüşlerdir. Ayakkabı kutularında ve evdeki para kasalarında bulunan milyon dolarlarla ilgili başlangıçta imam-hatip okulu, üniversite yaptırmak için alınan bağışlar, satılan villanın parası gibi inandırıcılığı olmayan gerekçelere sığınanlar, şimdi dış mihraklar, çete, örgüt işi diyerek rüşvet ve yolsuzluk iddialarını gölgeleme çabası içine girmişlerdir. Hani ayakkabı kutularında saklanan milyon dolarlar imam-hatip okulu, üniversite yapmak için alınan bağışlardı? Hani para kasalarında saklanan milyon dolarlar satılan villanın parasıydı? Ne oldu, bunlardan hiç bahsetmez oldunuz?
Operasyon kapsamında ortaya çıkan Sayın Başbakanın, bakanların ve çocuklarının telefon görüşme kayıtları ve görüntüler rüşvet, yolsuzluk ve nüfuz ticareti yapıldığını göstermiyor mu? AKP Hükûmetinin 4 bakanı rüşvet ve yolsuzluk iddiaları nedeniyle görevden alınmadı mı? "Dosyadaki imar planları Başbakanın onayıyla yapılmıştır. Başbakanın istifa etmesi gerekir." diyen, bu Hükûmetin görevden alınan bir bakanı değil mi? Bunlar, aslında, birer itiraf mahiyetindedir ve inkâr edilememektedir. Dış mihrak, çete, örgüt, paralel yapı, darbe suçlamaları ve belirli kesimlere yönelik nefret söylemleri bu iddiaları örtemeyecektir.
Hükûmet, hırsızların değil, hırsızları yakalayanların peşine düşmüştür. Rüşvet ve yolsuzluk iddialarını kapatabilmek için, suçlu telaşıyla, Adli Kolluk Yönetmeliği'ni değiştirme, HSYK Kanunu'nu değiştirme, başsavcıları tehdit etme, savcıların taleplerini yerine getirmeme, mahkeme kararlarını uygulamama, yargıda ve emniyet teşkilatında kıyım yapma gibi, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldıran, hukuku katleden çalışmalar yapmıştır.
Bu tasarıda da İnternet kullanımında bireysel hak ve özgürlüklere yönelik ciddi kısıtlamalar getirilmektedir. Telekomünikasyon İletişim Başkanının emriyle sitelerin erişime kapatılması düzenlemesi haberleşme hürriyetini ciddi anlamda ihlal etmektedir. Esasen, AKP zihniyetini çökertecek görüntülerin, yolsuzluk ve rüşvet belgelerinin İnternet'te dolaşımı engellenmek istenmektedir. Ama, ne yaparsanız yapın, rüşvet ve yolsuzluk iddialarını örtbas edemeyeceksiniz. Zira, hesap vermekten, yargıdan münezzeh değilsiniz. Hesap vermekten asla kurtulamayacaksınız, yargıdan asla kaçamayacaksınız.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)