| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 53 |
| Tarih: | 28.01.2014 |
BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, torba yasa tasarısı üzerine grubumuzun görüşlerini sizlerle paylaşacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, yine İç Tüzük ihlalleriyle başlayacağım. Devamında maddelerle ilgili olarak, içeriğe ilişkin olarak da görüşlerimizi sizlerle paylaşacağım.
Sayın Başkan, bakın, bu, sizin basıp bize gönderdiğiniz tasarı, 524 sıra sayılı Tasarı. Bu da, bu dosyadakiler de Komisyon çalışmaları esnasında -alt komisyon ve üst Komisyon çalışmaları esnasında- AKP'li Komisyon üyeleri ki bu önergelerin büyük çoğunluğu Komisyon Divan üyesi milletvekili arkadaşlarımızın imzasıyla verilmiş madde ihdaslarıydı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Bilgiç'in mi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Evet, ağırlıklı...
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Sayın Bilgiç'in de var, Sayın Demiröz'ün de var, Sayın Bağcı'nın da var.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Divan üyesi değil.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen...
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Şimdi, demin de ifade ettim, bakın, İç Tüzük ihlaline ilişkin olarak ibretiâlem olabilecek bir uygulamayı sizinle paylaşacağım: Komisyon çalışmaları esnasında biz madde ihdasına karşı çıkıp madde ihdası yoluyla daha fazla madde eklenemeyeceğini gördükten sonra Komisyon Başkanlık Divanı bu defa İç Tüzük'ü arkadan dolanarak, çok açık ifade ediyorum, İç Tüzük'ü dolanarak yeni bir yöntem icat etti. 23 maddelik bir teklif getirildi Komisyona, yalnız 23 maddeyi görüşmedik, sadece 1 maddeyi görüştük, diğer 22 madde neydi? Diğer 22 madde de, mevcut tasarıdaki maddeler olduğu gibi "copy paste" yapıldı, buna iliştirildi öyle getirildi bizim gündemimize. Sonra, bir önergeyle 22 maddeyi geri çektiler, biz 1 maddeyi buraya ilave etmek durumunda kaldık. Şimdi, bunun adını siz koyun, hile mi dersiniz, İç Tüzük'ü, kanunları dolanmak mı dersiniz, ne derseniz deyin ve biz bu durumu Meclis Başkanlığına bildiriyoruz, İç Tüzük yerle bir edildi, İç Tüzük kalbura çevrildi, delik deşik edildi, ihlal ediliyor, buna müdahale edin diyoruz. Ne zaman yapıyoruz? Üst Komisyon çalışmalarının yapıldığı birinci günde yapıyoruz yani daha biz maddeleri görüşmemişiz, geneli üzerinde Komisyonda değerlendirmeler yapıyoruz, görüşmeler yapıyoruz. Meclis Başkanı bekliyor. 21'inde yani on beş gün sonra tekrar "Size başvuruda bulunmuştuk Sayın Meclis Başkanı, bize niye cevap vermedin?" diyoruz, Meclis Başkanı gene bekliyor. Tasarı basılıyor, Meclis gündemine havale ediliyor. Sonra, bugün bana cevap geliyor, matbu bir cevap geliyor. Matbu cevapta da diyor ki: "Tasarı Meclis gündemine sevk edildiği için yapabileceğim bir şey kalmadı." O zaman istifa etsin; Meclis çalışmalarını koordine edemeyen, Meclis çalışmalarını, Meclis gündemini takip edemeyen bir Meclis Başkanının Meclis Başkanlığı yapması hak değildir, derhâl istifa etmesi gerekir. Meclis Başkanın bu uygulamadan sonra istifası gerekir. Meclis İçtüzüğü'nü gözetmeyen Meclis Başkanının artık Meclis Başkanlığı yapabilir durumu yoktur, istifa etmesi gerekir, yapabileceği en doğru iş budur, yoksa biz şöyle ifade ederiz Meclis Başkanını: "Artık Meclis Başkanı değil, Meclisteki Park ve Bahçe Müdürlüğünü ancak yapabilir." Böyle bir sıfatla devam ediyorsa kendi bileceği iştir. Bir milletvekilinin itirazını bu kadar ciddiyetsiz ele almak, bu kadar ciddiyetsiz yaklaşmak Meclis Başkanının yapacağı iş değildir.
Sizden de demin bir şey bekledik, bu Meclis tarihine geçecek bir uygulama bekledik, bu yanlışa "Dur." diyebilecek bir tutum bekledik. Evet, siz, bugün, Meclis tarihine geçebilecek bir uygulamaya imza atabilirdiniz, böyle bir karar alabilirdiniz. "Hayır, ben Meclis İçtüzüğü'nü bu kadar delinmesini, kalbura çevrilmesini içime sindiremiyorum, komisyonlar kendi işleriyle uğraşmalıdır." deyip bunu görüşmeden geri çekmeniz gerekirdi. Bunu yapabilirdiniz, yapmadınız, alışılagelmiş uygulamaya siz de boyun eğdiniz. Böylesi usulsüz bir teamül, teamül olamaz. İç Tüzük'ün delinmesi, İç Tüzük'ün ihlal edilmesi Meclis çalışmaları esnasında teamüle dönüştürüldü, bunu da sizler yaptınız. Dolayısıyla, ben, bugünden itibaren bu İç Tüzük'ü size iade ediyorum. Artık, bu İç Tüzük'ün hiçbir işe yaramadığını, hükmünün olmadığını ifade ediyorum -benim, kendi açımdan- ve konuşmamın sonunda bu İç Tüzük'ü size iade ediyorum çünkü üç yıllık parlamenterlik çalışmalarım esnasında gördüğüm şu: Burada uygulanmayan tek şey var; İç Tüzük'tür. Meclis bir İç Tüzük'e göre çalışır, uygulamalarını, çalışmalarını İç Tüzük'e göre yapar hükmü var ama bu hüküm hükümsüzdür. Dolayısıyla, bu İç Tüzük artık işime yaramıyor. Tekrar tekrar okumanın bir anlamı yok, size iade edeceğim Sayın Başkan.
Tasarının içeriğine gelince: Birçok boyutuyla karşı çıktığımız, yanlış bulduğumuz maddeler var, burada. Hem alt komisyon çalışmaları esnasında hem üst komisyon çalışmaları esnasında dillendirdik fakat maalesef, bizi dinleyen olmadı, itirazları ciddiye alan olmadı.
Bakın, bir kanun maddesi var burada, değişiklik yapılıyor. Karayolları Güvenliği Yüksek Kurulunun toplantı süresine ilişkin olarak bir değişiklik var, burada. Gerekçesi ne olsa gerek biliyor musunuz? İlgili bakanlık bürokratı komisyon çalışmaları esnasında, alt komisyon çalışmaları esnasında bu maddenin değiştirilmesinin gerekçesini bizimle şu şekilde paylaşıyor, diyor ki: "Efendim, bu kurula Sayın Başbakan Başkanlık ediyor. Sayın Başbakanın yoğun programından dolayı kurul altı ayda bir toplanamıyor. Dolayısıyla, biz bu toplantı süresini yılda bire çıkarmak durumundayız." Mübalağa etmiyorum, ilave hiçbir şey ifade etmiyorum, olduğu gibi bürokratın ifadesini ifade ediyorum. Şimdi, Başbakanın ya da bir bakanın çalışma programına göre kanun yapılır mı, kanunda düzenleme yapılabilir mi? Aklıselim düşünen herkes yok der ama burada aklıselim yok ki. Aynen de Sayın Başbakanın çalışma programına uyarlanmış bir kanun maddesi getiriliyor, gerekçe de bize bu şekilde ifade ediliyor. İtiraz ediyoruz, diyoruz ki: "Mademki Sayın Başbakan yoğun programından dolayı katılamıyor. O zaman gelin, biz size yol gösterelim, şu şekilde düzenleyelim." Dedik ki: "Sayın Başbakanın atayacağı bir Başbakan yardımcısı başkanlığında da toplanabilir olsun." Kabul ettirdiğimiz maddelerden bir tanesi budur yani bu düzenlemeyi yaptılar.
Anadolu Ajansıyla ilgili, değerli vekillerimiz ifade ettiler, çokça tartıştığımız maddelerden bir tanesidir. Niye ihtiyaç duyuyorsunuz, buraya getiriyorsunuz, ne işi var bizim tasarıda, anlamış değiliz. Bir düzenleme yapılıyor, kimin lehine bir düzenleme, anlamış değiliz ama kamunun lehine bir düzenleme olmadığı apaçık ortadadır. Bitti, burada... Kime ne imkân ne olanak sağlıyorsunuz, artık sorgulama konusudur.
Kamu İhale Kanunu, yine aynı şekilde, defalarca değiştirildi, değiştirilmeye devam ediyor. Korkarım, mevcutta, bu tasarıyı Genel Kurulda görüştüğümüz bu günlerde de yine madde ihdasları yoluyla yeni imtiyazlar gelecektir bu noktada, daha değişiklikler olacaktır, göreceğiz, birkaç gün içerisinde, bu çalışmalar esnasında bunu da göreceğiz, bu konuda da olacak.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Adil Bey, geleceğim yanınıza.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - İşsizlik Fonu'yla ilgili olarak, bakın, getirilmiş, İşsizlik Fonu'ndan 132 milyarın çekilmesi için tuzak kurulmuş, peş peşe 3 madde dizilmiş. En son, zorlamamız sonunda dediler ki: "Evet, doğrudur, biz bu maddeyi bunun için getirmişiz." Son anda, buradan kurtarıldı, İşsizlik Fonu buradan kurtarıldı. Fark ettik, o madde çıkarıldı. Ama, gene emsal olabilecek, İşsizlik Fonu'nun sağa sola peşkeş çekileceği düzenlemeler vardır, buna emsal olabilecek düzenlemeler var burada.
Otoyolların özelleştirilmesi, bakın, çok açık ve net ifade ediyoruz -demin Sayın Hamzaçebi de ifade etti- Anayasa'ya aykırı bir işlem, Anayasa Mahkemesinden döner bu. Anayasa Mahkemesi buna göz yumamaz. Etki analizi oluşturulmamış, cetvelleri ilave edilmemiş bir yasayı siz burada çıkaramazsınız. Bir kanun maddesini bu şekilde çıkaramazsınız, etki analizi yok. Kamu gelirlerinde azalışa sebebiyet verecek bir düzenleme getiriyorsunuz burada. Bunu çıkaramazsınız. Anayasa Mahkemesinden de döner.
Yine, bu kişisel verilerin güvenliğiyle ilgili olarak burada çok tehlikeli maddeler var. TİB, sözleşmeli personel çalıştırabilecek yani piyasadan bulduğu hackerları alacak kendi bünyesinde çalıştıracak. Türkiye'de kişisel verilerin güvenliği konusunda herhangi bir yasal düzenleme de olmadığına göre, her birinizin kişisel verileri, bilgileri kimlerin eline geçebilecek, düşünmenizi isterim.
Bu maddelere el kaldırırken bu konuda düşünmenizi istiyorum. En azından sözleşmeli...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - O yapıyor...
VAHAP SEÇER (Mersin) - Adil Bey, arkaya bak.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Sayın Komisyon Başkanı meseleyle çok ilgili değil, o yüzden şey yapmıyor yani.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Öyle mi!
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Dolayısıyla, itirazlarımızı eğer gerçekten dikkate almış olsaydı, bu kadar ucube yasal bir düzenleme buraya gelmezdi. İnternet düzenlemeleriyle ilgili, İnternet erişimiyle ilgili burada geçen maddeler çok tehlikeli maddeler.
Bakın, bir ajanstaki bir haber daha gazeteye, televizyona ulaşmadan sansürlenebilecektir. Dört saat içerisinde, bir ajansa düşmüş bir haber kişilik haklarının ihlali olarak yorumlanıp siteden kaldırılıp sansürlenebilecektir. URL bazlı İnternet sansürü bu.
Adı geçtiği için burada ifade edeceğim. Örneğin -pek yapmaz ama yaparsa- Anadolu Ajansı muhalefet partisi mensubu bir milletvekilinin ya da bir başka vatandaşın verdiği bir demeci hasbelkader siteye koydu ve biz de orada diyoruz ki: "Hükûmet içerisinde yolsuzluğa bulaşmış, fakirin fukaranın ekmeğine göz dikmiş birileri var." "Kişilik haklarının ihlalidir." denilip TİB Başkanı otomatik olarak bu haberi siteden kaldıracak. Dolayısıyla, haberleşme özgürlüğünü engelleyecek düzenlemeler var burada.
Bakın, özel hayat değil, özel hayatı ilgilendiren bir durumdan söz etmiyoruz. Asla ve asla özel hayatla ilgili bir şeyi ifade etmiyoruz, o yönüyle yapılmış düzenlemeleri de doğru buluyoruz ancak bu şekil bir düzenleme sansürün de ötesinde bir şeydir. Bu uygulamalar ne zaman olmuş?
Bakın, size 1876'dan gazete örneklerini göstereceğim. Bu, 1876'daki gazete örnekleri, sansürlü gazete örnekleridir. Ne olmuş? Bu boş gördüğünüz yerde, boş sütunlara o dönemin hükümranlarının istemlerinin dışında, iradeleri dışında kamuoyunu bilgilendirici haberler girilmiş ve o dönem sansürlenmiş. 1876 tarihli bir gazete sayfasını size gösteriyorum. Alın size ikincisi: 1876... Bu da 1995 tarihli, SS kanunlarının devrede olduğu döneme ilişkin gazete yaprakları, gazete sayfaları. Ne diyordu o zaman devlet güvenlik mahkemeleri? "İlgili yazı veya haber kanun maddesine, TMK'nın 7'nci, 8'inci, 9'uncu ya da 6'ncı maddesine göre aykırıdır." deyip sansürlüyordu. Gazeteler ne yapıyorlardı o zaman? Bu yazıyı çıkarıyordu, ilgili yere "Yazı sansürlüdür." deyip, "Alan sansürlüdür." deyip boş sayfa olarak çıkıyordu. Bir örnek daha ifade edeyim, aynı tarihlere ilişkin, bu da öyle bir şey.
Şimdi, televizyon kanalları muhalefet milletvekillerinin, muhalefet liderlerinin akşam konuşmalarını "Biiip..." diye geçip "Sansürlüdür, veremiyoruz." derlerse hiç şaşmayın çünkü aynı uygulama. 1876'yı geri getiriyorsunuz, 1990'ları geri getiriyorsunuz; yaptığınız uygulama bu.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Hiç alakası yok.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Böyle devam ederse varılacak yer iyi değil, sizi uyarıyoruz.
Sayın Başkan, bal gibi de biliyorsunuz, böyle.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Yok, öyle değil.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Aynen de böyle olacak. Hırsıza hırsız demenin suç olduğu bir döneme giriyoruz. Hırsızlığın suç olduğunu ifade etmenin serbest olduğu ama hırsıza hırsız demenin suç olduğu bir döneme gireceğiz. Bu size de yaramaz, hiç kimseye de yaramaz.
Bu düzenlemeler, bu boyutuyla çok tehlikeli düzenlemelerdir. Dolayısıyla, ne yasada yeri var ne yönetmeliklerde yeri var. Her türlü aykırı bir işleme cevaz vermemenizi bekliyoruz. Daha görüşme esnasındayken, geneli üzerinde görüşülürken bunun üzerine kafa yormanızı arzu ediyoruz.
Bu kadar şeyi okuyup, inceleyip detaylarına hâkim olabildiğinizi düşünmüyorum. Komisyon üyesi olarak, bir ay zamanımızı aldı, bir ay üzerinde çalıştık. Hem Alt Komisyonda hem Üst Komisyonda muhalefet şerhi hazırladık, buna rağmen tamamıyla hâkim olduğumu ifade edemem. Bürokratlar ne şekilde getirmişlerse iktidar partisi Komisyon üyeleri önergeye o şekilde imza atmışlar ve burada geçirmişler. Dolayısıyla, neye mal olacağını bilmediğiniz bu tasarıya "Evet." dememenizi umuyorum çünkü yanlış yapmış olursunuz, bir yanlışa imza atmış olursunuz.
Bu süre içerisinde çok şeye tanıklık ettik. Bakın, bürokratlarımız, bu tasarı ilk gündemimize geldiği zaman -mesela Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bürokratları- bir konuyla ilgili düzenlemede o kadar çok ısrarcı oldular ki "Mutlaka olmalıdır." dediler. Yeni bir birim, bir genel müdürlük oluşturuluyordu, "think tank" kuruluşu niteliğinde bir birim oluşturuluyordu. O zaman Bakan Sayın Fatma Şahin'di, Sayın Fatma Şahin bunun oluşturulmasında fayda görüyordu. Bir etki analizi olmadığı için yani neye mal olup olmayacağını çözemedikleri için, yeni Bakan geldiğinde hararetle savunan bürokratlar bu defa "Efendim, biz bu düzenlemenin tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz..." Niye? Hani çok savunuyordunuz? İktidar milletvekilleri, Komisyon üyeleri siz bunu çok savunuyordunuz. Niye çıkarıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) - "Efendim, Bakan değişti." Bakanın değişikliğine göre devletin yönetim şekli de değişebiliyor, bu çalışmalar esnasında bunu da gördük.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (BDP sıralarından alkışlar)