| Konu: | TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN, IRAK'IN KUZEYİNDEN ÜLKEMİZE YÖNELİK TERÖR TEHDİDİNİN VE SALDIRILARININ BERTARAF EDİLMESİ AMACIYLA, SINIR ÖTESİ HAREKÂT VE MÜDAHALEDE BULUNMAK ÜZERE, IRAK'IN PKK TERÖRİSTLERİNİN YUVALANDIKLARI KUZEY BÖLGESİ İLE MÜCAVİR ALANLARA GÖNDERİLMESİ VE GÖREVLENDİRİLMESİ İÇİN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 17/10/2007 TARİH VE 903 SAYILI KARARIYLA HÜKÛMETE VERİLEN VE 08/10/2008, 06/10/2009, 12/10/2010, 05/10/2011 VE 11/10/2012 TARİHLİ 929, 948, 975, 1005 VE 1026 SAYILI KARARLARI İLE BİRER YIL UZATILAN İZİN SÜRESİNİN ANAYASA'NIN 92'NCİ MADDESİ UYARINCA 17/10/2013 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UZATILMASINA DAİR TEZKERESİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 10.10.2013 |
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, sosyal medyanın en çok konuşulan konusu 7 yaşındaki Melis'in ilik bulması için Sağlık Bakanlığını prosedürü hızlandırmaya davet ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Irak'la ilgili şu ana kadar 8 tezkere görüştük. 8'inde de Hükûmete Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek olduk. Bu, 9'uncu tezkere. Tüm tezkereleri okudum, hemen hemen metinler aynı. Sadece bu metinde küçük biraz değişiklikler var ama iki cümleye takıldık. Onlardan birisi diyor ki: "Irak'ın kuzey bölgesinde yuvalanmış PKK terör unsurları..." ifadesi.
Değerli milletvekilleri "Irak'ın kuzeyi neresi, Barzani kim?" diye bir soruyu sormamız lazım hep birlikte. Biliyorsunuz, Sayın Başbakan, bir konuşmasında, yani 30 Ekim 2007 tarihinde aynen şöyle diyor: "Barzani teröre yataklık yapıyor ve bunun uluslararası hukukta bir karşılığı var." Peki, bunun uluslararası hukukta bir karşılığı varsa Hükûmete şunu soruyorum: Bir; Birleşmiş Milletler nezdinde ya da uluslararası kuruluşlar nezdinde hangi girişimde bulundunuz? Birleşmiş Milletleri göreve davet ettiniz mi? "Dünya 5'ten büyük." dediniz mi? Birleşmiş Milletlerin meşruiyetini tartıştınız mı? Hiçbir şey yapmadınız yani Kuzey Irak'la ilgili bu sözleri edip Birleşmiş Milletleri devreye sokmak istemediniz, o kuruluşları göreve davet etmediniz, eleştirmediniz ama Mısır'a geldiğinde bunu yaptınız. Esma için ağladınız ama "20'li yaştaki çocukları konuşalım, terörü konuşalım, terörle mücadeleyi konuşalım." diye Meclisi topladığımızda Sayın Başbakan, Esma için ağlayan Başbakan, bu Meclise gelmedi, 90 yaşındaki Suudi Kralı'nın cenazesine de değil, taziyesine gitti.
Yine, değerli arkadaşlarım, Barzani için "Teröre yataklık yapıyor." diyorsunuz ama partinizin kongresine onur konuğu olarak davet ediyorsunuz. Sonra konuşma yaptırıyorsunuz, slogan atılıyor "Türkiye seninle gurur duyuyor." diye.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Başbakana atıldı.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bir gün sonra açıklama yapıyorsunuz "O slogan Barzani'ye değil Başbakana atıldı." diyorsunuz. E, kiminle gurur duyuyorsunuz? Yani, Barzani'yle gurur duyuyorsanız çıkın söyleyin. E, gurur duymuyorsanız neden kongrenize davet ettiniz? E, teröre yataklık yapan birini -Başbakanın ifadesiyle söylüyorum- davet eden Başbakandan mı gurur duyuyorsunuz? Değerli arkadaşlarım, yani bu konuda bir çelişki içerisindesiniz.
Diğer ifade ise, "Dost ve kardeş Irak'ın toprak bütünlüğüne önem atfeden Türkiye." Tezkerede aynen bu cümleler var. Değerli arkadaşlarım, Irak'ın toprak bütünlüğünü bozan bir siyaseti siz izlemediniz mi? Hani bu konuda bir kırmızı çizgimiz vardı, kırmızı çizgimize ne oldu?
Peki, 2'nci sorum: Irak Bölgesel Yönetimiyle gizli anlaşmaları siz imzalamadınız mı? Irak'ın devrik cumhurbaşkanının yardımcısını Türkiye'de ağırlamadınız mı? Ama kendiniz Irak'a gidemediniz. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı, arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız Irak'a gidince de onları eleştirdiniz. Değerli arkadaşlar, Bakanınız, Hükûmetin Bakanı, Bağdat'a hurma yemeye giderken, Kayseri'de pastırma yedi, o günleri ne çabuk unuttunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Amerikan Başkanının "Bu bir haçlı seferi." dediği işgalde 1,5 milyon Arap, Kürt, Türkmen çocuklarının ölümüne göz yumdunuz. Irak'ı işgal eden Amerikan askerlerinin sağ salim dönmesi için duacı oldunuz. Amerikan askerleri postalla Irak'ta camide gezerken, ehlisünnet sakalınızdan vazgeçip Amerikan tıraşı oldunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Türk askerinin başına çuval geçirildiğinde "Ne notası, müzik notası mı?" deyip, parmakla çağırıldınız, beyzbol sopasıyla hizaya getirildiniz. "Biz bu sorunu çözdük, terör sorununu çözdük." dediniz. "Nasıl çözdün?" diye sorduğumuzda "12 kanallı televizyon verdim, jimnastik saatini artırdım, dostlarla görüşmesine imkân verdim." dediniz. Çözdüyseniz bu tezkere niye? Yani, milletle alay ediyorsunuz. Meclisten yetki istiyorsun. Ne yapacaksın bu yetkiyi alıp da? Vereceğiz sana o yetkiyi merak etme.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Kullanmayacağı bir yetkiyi niye veriyorsunuz?
MUHARREM İNCE (Devamla) - 8 tane yetki aldın, ne yaptıysan 9'uncuyla da onu yapacaksın.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - Pazarlık yapacak, pazarlık.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bir taraftan barış, diğer taraftan tezkere olur mu? Bir taraftan "Çözdüm ben." diyorsun, diğer taraftan tezkere istiyorsun.
Yani, değerli arkadaşlarım, barış mı doğru, tezkere mi doğru? Bir taraftan muhatap alıp görüşüyorsun, diğer taraftan diyorsun ki: "Meclisten bana yetki ver, ben gereğini yapayım." Burada bir devlet ciddiyeti yoktur.
Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; terörle mücadeleye Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman destek olduk, destek olmaya da devam edeceğiz. Ama, bir tiyatro oynuyorsunuz, biz oyuncu değiliz, biz figüran değiliz; bunları milletimizin bilmesini istiyoruz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Figüran oluyorsunuz işte.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, 4 aşamalı bir barış planından söz ettiniz. Bu barış planını kim biliyor? Biz bilmiyoruz, diğer muhalefet partileri de bilmiyor, AKP milletvekilleri de bilmiyor. Yani, şaibeli anketlerle devlet yönetiyorsunuz, televizyonlara çıkarılmış, bindirilmiş kıtalarla kamuoyu oluşturuyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, bu, çözümmüş gibi görülebilir kısa vadede ama uzun vadede nasıl problem açtığınızı hep birlikte yaşayacağız.
Geçen hafta Suriye'ye tezkere çıkardınız. Biz, tabii ki buna karşı çıktık. Suriye'yle başımıza bu işleri Sayın Davutoğlu getirdi. Tezkerede Davutoğlu yok, Millî Savunma Bakanı var. Türkiye'nin dış politikasını bu kadar ayaklar altına alan, Türkiye'yi bütün komşularıyla kavgalı hâle getiren Davutoğlu yok, tezkereleri Millî Savunma Bakanı savunacak.
Değerli arkadaşlar, bir iyi olduğumuz Gürcistan kaldı, onunla ilgili de yakında Batum kapısıyla sorunlar çıkarsa hiç şaşırmayınız. Suriye, Irak, İran, Ermenistan, Azerbaycan, Rusya, Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs; herkesle problemliyiz. Sizden önce Azerbaycan'la tek millet, iki devlettik; bugün kavgalıyız. Suriye'yle sorunumuz yoktu, Adana Anlaşması'yla sorunlarımız çözülmüştü ama 20 Ağustosta Gaziantep'te 10 kişi, 11 Şubatta Cilvegözü'nde 18 kişi, 11 Mayısta Reyhanlı'da 53 vatandaşımız öldü. Bunların sorumlusu sizsiniz. Irak Merkezî Hükûmetiyle kavgalısınız, İran ve Rusya ile Suriye politikası nedeniyle karşı karşıyayız. Yunanistan'da "Ege Baharı" gelecekti, Yunanistan'da sonbahar geldi. "Kıbrıs sorununu çözeceğiz." dediniz, "Kıbrıs Rum kesiminin petrol araması bir savaş nedenidir, savaş gemilerini göndeririz." dediniz, göndere göndere Turgut Reis'i gönderdiniz. Bulgaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki seçimlere müdahale ettiniz, oradaki Türk toplumlarını böldünüz, ayrıştırdınız. Yemen'de Türk menşeli suikast silahları, Glock marka silahlar yakalandı, Mersin gümrüğündeki talimatların ne olduğunu hepimiz biliyoruz, Yemen'de bu silahlar hem de 4 kez yakalandı.
Türkiye'nin iki kadim dostu vardı: Libya ve Pakistan. İnsan hakları ödülü aldığınız Libya'ya liderinin devrilmesi, öldürülmesi için bavullar dolusu para gönderdiniz. Pakistan'la da aramızı açarsanız hiç şaşırmam. Kurtuluş Savaşı'nda Pakistan, Kıbrıs Barış Harekâtı'ndaki Libya'nın desteğini vefasızlıkla karşıladınız.
Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; bizim hükûmetlere bağlı olmayan bir Filistin politikamız vardı, hükûmet kim olursa olsun Filistin politikamız aynıydı. Orada, siz gittiniz, birtakım örgütler arasında ayrımcılık yaptınız, onları da parçaladınız. Bu parçalamanın sonucunda mayıstan beri Gazze'ye gidemiyorsunuz. Size vizeyi İsrail mi vermiyor, Amerika Birleşik Devletleri mi vermiyor?
Devletten devlete ilişki kuran Türkiye'nin itibarını yerle bir ettiniz. Kabilelerle, gruplarla, partilerle dış politika oluşturdunuz. Lübnan'da 2 pilotumuz sizin Suriye politikanızın bir esiridir. "Oyun kurucuyuz." dediniz, oyuncak oldunuz. "Stratejik derinlik" dediniz, stratejik çukura battınız. "Dünya lideriyiz." derken "değerli yalnızlık"la avundunuz. Türkiye'nin itibarını yerlerde sürüklediniz. "Deliğe süpürülmeyin, kullanılın." sözlerini siyaset sahnesinde sizin sayenizde duyduk. Askerin başına çuval geçirildiğinde "müzik notası"nı sizin sayenizde duyduk. "Sıfır sorun"dan "değerli yalnızlık"a, "kardeşim Esad"dan "terörist Esed"e siz getirdiniz ama bütün bu dış politikanın mimarı Sayın Davutoğlu, Meclise neden gelip de bilgi vermiyor? Hadi bize bilgi vermiyor, size de bilgi vermiyor, daha doğrusu, Parlamentoya bilgi vermiyor.
Türkiye'nin dış politikada geldiği noktanın özeti budur diyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)