GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:55
Tarih:30.01.2014

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyoruz.

Zulmün olduğu yerde tarafsız kalmak, seyirci kalmak namussuzluktur. Biz zulmün dorukta yaşandığı dönemlerde bile zulme boyun eğmedik, doğruya doğru, yanlışa yanlış dedik. Biraz önce buradan bir arkadaşımız İnönü'den bahsederken, Malatya'da eşine 3 metre bez verildiği için İnönü'nün o erdemliği gösterip belgesini gösterdiğini söyledi. Bu çok büyük bir erdemliliktir. Ama ben zulme maruz kalmış bir halkın evladıyım. Benim atalarım 1937'lerde, 1938'lerde, 1925'lerde istiklal mahkemelerinden tutun, Dersim'deki dağlara kadar hepsi zulme uğradılar ve öldüler. 3 metre beze sarılmadan topluca mağaralara gömüldüler. Ben isterdim ki o erdemliliği 3 metre bez için gösterenler, bu halka yaptıkları zulümle ilgili de o erdemliliği göstermiş olsaydılar. Aslında, konuşma talebim yoktu. Onurum inciniyor, üzülüyorum ve üzülüyorum, ülkem adına üzülüyorum. Geçmişte 3 metre bezin hesabını verenler... Dersim'de 70 bin, 80 bin insanın katledildiği bir dönemde bunu görmemezlikten gelmek... Bunu nereye sığdırabiliriz, ne yapabiliriz sevgili arkadaşlar? Yani bu erdemlilikleri gösterenler... Bu insanların katliamından sorumlu olanlar da bu erdemliliği gösterebilmelidirler.

Binlerce insanın nasıl katledildiğini biliyoruz. Şark istiklal mahkemelerinde sadece ismi anons edilip Türkçe cevap vermediği için, Türkçe bilmediği için "Alın, götürün, asın, bunun memlekete faydası olmaz." diyen o anlayış da vardı sevgili kardeşlerim. Yani böyle bir acılı süreçten geçtik, böyle bir acılı sürecin çocuklarıyız. Siz andığınız zaman benim onurum inciniyor, siz andığınız zaman benim atalarımın mezarda kemikleri ters dönüyor. Bana kızabilirsiniz, bağırabilirsiniz ama ben bunlara tercümanlık etmezsem ben hesap veremem; o atalarımın mezarına da, kemiğine de, ödedikleri bedele de hesap veremem. Ve ben onun için diyorum ki, sevgili arkadaşlarımız, hepimizin acıları var. Yani 3 metre bezin erdemliliğini gösterenler, bu topraklarda ret, inkâr ve asimilasyon politikalarının da cevabını verebilmelidirler. Dersim'de yaşanan, yani 70 bin, 80 bin -rakamlar çok da bilinmiyor- katledilen insanların da bu ülkenin insanları olduğunu bilebilmeliyiz. Dönüp: "Evet, bu ülkede de böyle bir süreç yaşandı, bu süreçte acı dolu yıllar yaşandı. Biz bundan dolayı bir özür..." Bir özür, hepimizin yüreğini fethedecek tek sözcük bir özürdür ama ne hikmetse o özür yok. Aynı özür bu Roboski'deki aileler için de yoktur. Yani, bu noktada hepimiz, hepiniz bir özür borçluyuz halkımıza; ülkemize yaşanan acılardan dolayı özür borçluyuz. Ölenleri kimsenin geri getirme şansı yok; ölenleri yeniden hayata dâhil etme şansımız olmadığına göre bizim geçmişimizle yüzleşmemiz gerekir. Yüzleşmeden geleceği inşa etme şansımızın olmadığını düşünüyorum.

Ben aslında söz almayacaktım ama dinlerken, evet, vicdanım el vermedi. Hayatın hiçbir döneminde zulme karşı boyun eğmedim ve eğmem de. Ben halkımın verdiği özgürlük mücadelesinin bir ferdiyim, bir feda kültüründen geliyorum. O vesileyle, bedeli ne olursa olsun hayatın her alanında yaşadığımız acıları... Evet, ben bunları söylerken acılarımızı tetikleyip bunlardan öç ve intikam almak için değil -öç ve intikam bu topraklarda toprağa gömülmelidir- ama geçmişimizi de unutmadan geleceğimizi inşa edemeyeceğimizi düşüyor, teşekkür ediyorum.