| Konu: | MHP GRUBUNUN, 31/1/2014 TARİH VE 2986 SAYI İLE MHP GRUP BAŞKAN VEKİLİ İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL TARAFINDAN AKP'NİN ON BİR YILDIR UYGULADIĞI EKONOMİK POLİTİKALARIN OLUŞTURDUĞU YAPISAL RİSKLERİ İLE RÜŞVET VE YOLSUZLUK OPERASYONU SONRASI YAŞANAN GELİŞMELER IŞIĞINDA ÖZEL SEKTÖR BORCUNUN, BORCUN KISA VE UZUN VADEDE ARTIŞ NEDENLERİNİN, KUR RİSKİNİN DOĞURACAĞI ZARARLARIN, MERKEZ BANKASI POLİTİKALARINA ETKİLERİNİN VE BORCUN ÇEVRİLMESİYLE İLGİLİ SORUNLARIN VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİN TESPİTİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 4 ŞUBAT 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 04.02.2014 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağladığınız sükûnet için de teşekkür ediyorum, bayağı sakinleşti Genel Kurulumuz.
Değerli arkadaşlar, vermiş olduğumuz araştırma önergesi, son günlerde ekonomide yaşanan gelişmelerin nedenleri ve etkileriyle ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasını içeriyor. Sizin de sürekli konuştuğunuz gibi, Sayın Başbakanın da bütün konuşmalarında belirttiği gibi, ortada, piyasalarda bir karışıklık var. Bu, kısmen uluslararası gelişmelerden, tabii bunun üzerine de kısmen Türkiye'de yaşanan siyasi ve ekonomik belirsizliklerden kaynaklanıyor.
Değerli arkadaşlar, 17 Aralıkta başlayan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında piyasalarda ciddi gelişmeler oldu, sizler de bunu biliyorsunuz ama bu, sadece operasyonun etkilerine bağlı bir sonuç değil, öncelikle bunu doğru tespit etmek lazım. On bir yıldır uygulanan ekonomi politikalarının, yanlış politikaların, ekonomideki koordinasyonsuzluğunuzun sonucunda ortaya çıkan bir kırılganlık vardı. Biz size bu kürsüde, komisyonlarda, gazetelere, televizyonlara yaptığımız açıklamalarda defalarca söyledik; eğer yapısal önlemleri almazsanız, herhangi bir iç veya dış şok durumunda bu yüksek cari açıkla, bu dışa bağımlı ekonomiyle, döviz kurunun kırılganlığı artırdığı, kur riskini artırdığı bir ortamda, bu kadar döviz borcunun olduğu bir ortamda bu kur riskinin gerçekleşmesi durumunda ekonomideki birçok sektörün olumsuz etkileneceğini defalarca söyledik ama maalesef bu hususlar dikkate alınmadı. Ne cari açığın temel nedeni olan ithalatın artmasıyla aşırı değerli TL'den kaynaklanan, ithalatın teşvikinden kaynaklanan dış ticaret açığının azaltılmasıyla ilgili önlemler alındı ne de bunların piyasalarda yaratmış olduğu etkileri giderici önlemler alındı, sadece geçici olarak günlük pansuman tedbirlerle piyasaların ateşi düşürülmeye çalışıldı. Ve bugün geldiğimiz noktada bizim "Kral çıplak." deme mecburiyetimiz vardır. Maalesef, bu noktaya gelmemeyi tercih ederdik, defalarca da uyardık ama bu şekliyle gelmiş oldu.
Şimdi, birkaç gün önce Merkez Bankası faiz kararı açıklıyor, kurlarla ilgili müdahaleler yapıyor; Sayın Başbakan -bu kürsüden de yaptığı konuşmalarda belirttiği gibi, birçok konuşmasında da belirttiği gibi- Merkez Bankasının rezerv biriktirmesini bir taraftan överken şimdi giderayak "Vallahi, bu faiz artışıyla benim alakam yok, elimden gelse ben faiz artışına karşı çıkarım." diyor. Neye benziyor? "Yetkim olsa HSYK'daki şeyleri değiştirir bu hâkimleri yargılarım." demesine benziyor.
Şimdi, Sayın Başbakan, sizin işinize geldiği zaman, enflasyon düşük çıktığı zaman Hükûmetin başarısı oluyor da enflasyon yüksek çıkınca niye Merkez Bankasının kabahati oluyor? Rezervleri biriktirirken iyi de o zaman "Merkez Bankasına müdahale mi ediyorsunuz?" dediğimiz zaman "Yok canım." derken şimdi dönüyorsunuz günah keçisi arıyorsunuz.
Bakın, bu, Sayın Başbakanın günah keçisi araması ilk de değil, daha önce de bazı bakanlarımız dâhil, o zamanki Başkanımız Durmuş Yılmaz'a da çok fazla yüklenmişlerdi. İşlerine geldiği zaman iyi, işine gelmediği zaman Hükûmetin alakası yok; bu, bir kere, günahı başkasına yıkmaktan, günah keçisi aramaktan başka bir şey değildir.
Peki, sürekli hava attığınız rezervler ne oldu? Yani Sayın Başbakan Merkez Bankasına "Şu kadar rezerv biriktirin." diyor mu diye defalarca sorduk. Peki, bir taraftan "faiz lobisi" diyorsunuz; o rezervler nerede duruyor, sordunuz mu? Burada sordum; bakanlara yazılı da sorduk, sözlü de sorduk. O rezervlerin çok büyük bir kısmı Başbakanın şikâyet ettiği, "faiz lobisi" dediği uluslararası bankalarda duruyor. Hem de kaç para faizle duruyor? Bizim dışarıya ödediğimizin beşte 1'i, onda 1'i faizlerle duruyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu; hani faiz lobisiydi bunlar, hani bunlarda sıkıntı vardı?
Değerli arkadaşlar, burada laf kalabalığına getirip, işimize geldiği zaman bunları kullanıp işimize gelmediği zaman günah keçisi aramak maalesef yanlış bir politikadır.
Öbür taraftan, faizlerle ilgili bu lobiye baktık, şimdi yeniden faiz artışı oldu. Şimdi, ben, Sayın Başbakana geriye dönüp sormak istiyorum; daha önce buradaki bütçe görüşmelerinde de sordum, kendisi gelip Hükûmet tarafında otururken Sayın Babacan'a da sordum: Peki, şimdi, faiz lobisi kim? Bir anda yüzde 7'lerden 12'ye çıkaran Merkez Bankası faiz lobisi mi? Sayın Başbakan buna ne diyecek, ben merak ediyorum. "Faiz lobisi, faiz lobisi..." Kimdi faiz lobisi? "Yükseltmek istiyorlar." Peki, şimdi, faiz lobisinin dediğine teslim mi olmuş olduk, faiz lobisinin dediği mi olmuş oldu Türkiye'de, ben anlamadım. Peki, faiz lobisi nerede o zaman? Kim bu kararları aldırıyor, Merkez Bankasına birisi baskı mı yapıyor?
Ben size daha önce söylemiştim, isterseniz küçük bir hafıza tazelemesi yapayım. Daha önce göstermiş olduğum 1-2 tane görsel malzeme vardı -hani "görsel malzeme" derken bir şey yok- gazete kupürü vardı "Başbakanın aradığı faiz lobisi bulunmuştur." diye. Bu, ta ne zamanın gazetesi biliyor musunuz? Geçen seneki bütçe görüşmelerinde de size gösterdim. Nerede yazıyor biliyor musunuz? Sabah gazetesinin finans sayfasıydı, sizin hafızanızı tazeliyorum: "Yanlış yönet halka ödet." Kime diyor? 3 tane resim var: Sayın Erdem Başçı, Sayın Ali Babacan ve Sayın Mehmet Şimşek. Bakın, bu, 2012 yılının sonbaharındaki haber. Ben, bunu size bütçe görüşmelerinde aktardım, bakınız ve altında da -gazetenin ekonomi sayfası- diyorki: "Bu ekonomi yöneticileri faizi yüksek tutarak rantiyecilere faiz aktarıyor, gelir aktarıyor." Şimdi, e, peki, bu artış nedir yani faiz lobisi mi? Merkez Bankası Başkanı ve ilgili bakanlar içerideki faiz lobisini mi temsil ediyorlar? Ben, bunu anlamakta zorlanıyorum değerli arkadaşlar. Burada aynen diyor ki: "Bu durum önümüzdeki günlerde Hazine ihalelerinden tüketici kredilerine kadar..." Bakın, Hazine ihalelerinden tüketici kredilerine kadar... "...birçok alanda beklenen faiz düşüşüne engel olacak." Yani, faiz maliyetini artıracak. Ne zaman? 2012 23 Eylülünde.
Değerli arkadaşlar, bazı şeyleri söylerken dikkatli olmamız gerekiyor, ekonomideki birtakım şeyleri söylerken. Bir taraftan, kalkıyorsunuz hepiniz, ekonomi bakanlarımız, grup başkan vekilleriniz, ilgili AKP'li milletvekilleri diyor ki: "Efendim, şu kadar zararı oldu." Ya, zararı yapan kim, bu kavgayı körükleyen kim, piyasaları bu hâle getiren kim? Faizin geçen hafta yapılacak müdahalesiyle iki hafta önceki yapılacak müdahalesi bir değil ki. Vaktinde yapsaydınız da 2-3 misli müdahale edeceğinize 1 puan, 2 puan artırmış olsaydınız şimdiye piyasalar sakinleşmiş olacaktı. Faiz lobisini yaratan da sizsiniz; o zaman, buna sonuç veren de sizsiniz. Nereden bunları çözeceğiz? Eğer bu kafayla gidersek -daha geçmişte burada söylediğim gibi- frenciler, gazcılar tartışmasına girersek...
Bakın, hemen birkaç gün sonra, 10 Ekimde -tekrar, göstermiştim size- 10 Ekim 2012'de, Orta Vadeli Program açıklanınca "Frenden vazgeçmiyor." diye o zamanki bakanı suçlamıştı. Özellikle yandaş gazetenin haberini veriyorum yani şu anda, gündemde tartışılan, el değiştiren gazetenin haberi, muhalif gazete değil.
Şimdi aynı şeyi yaşıyoruz. Şu anda bu lobi ne? Sayın Başbakan -ben korkuyorum- yarın, herhâlde "Bunları da paralel devlet yaptı." diyecek; anladığımız kadarıyla, demek ki bu suçu da ekonomideki paralel devlete yükleyecek, finansal piyasalardaki paralel devlete yükleyecek. Gelin, burada, bu sorumluluğu üstlenin.
Değerli arkadaşlarım, burada birçok kesim zarar görecek bundan. Özel sektörün, devletin şu anda, 420 milyarlık borç kâğıtları dolaşıyor. Özel sektörün, vatandaşın borçları ortada. Sadece 243 milyar tüketici kredisi, 93 milyarlık kredi kartı borcu var, yaklaşık 335-340 milyarlık vatandaşın borcu var; bunların faizi artacak. Vatandaşı zaten rezil ettik, verdiğimiz sözleri tutmadık, bunların aflarıyla uğraşmadık. Geldiniz, sürekli olarak şirketleri kayırdınız. 4/C'lilere verdiğiniz sözü de tutmadınız.
Bakın, bizim odalarımıza güzel bir takdir belgesi göndermişler. Kimden geliyor Hükûmete? Taşeron işçilerden geliyor. AKP Hükûmetinin Çalışma ve Maliye Bakanlarına, verdikleri sözleri tutmadıkları için, bir takdir belgesi göndermişler "Kadro vaadiyle kandırmadaki başarılarından dolayı kendilerini takdir ediyoruz." diyorlar.
İnşallah sonraki konuşmalarda bunun ayrıntısına değinmek dileğiyle, bir an önce bu konunun araştırılması, etkilerinin, sonuçlarının değerlendirilmesi için bir komisyon kurulmasıyla ilgili önergemize destek vermenizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)