GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, 31/1/2014 TARİH VE 2986 SAYI İLE MHP GRUP BAŞKAN VEKİLİ İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL TARAFINDAN AKP'NİN ON BİR YILDIR UYGULADIĞI EKONOMİK POLİTİKALARIN OLUŞTURDUĞU YAPISAL RİSKLERİ İLE RÜŞVET VE YOLSUZLUK OPERASYONU SONRASI YAŞANAN GELİŞMELER IŞIĞINDA ÖZEL SEKTÖR BORCUNUN, BORCUN KISA VE UZUN VADEDE ARTIŞ NEDENLERİNİN, KUR RİSKİNİN DOĞURACAĞI ZARARLARIN, MERKEZ BANKASI POLİTİKALARINA ETKİLERİNİN VE BORCUN ÇEVRİLMESİYLE İLGİLİ SORUNLARIN VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİN TESPİTİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 4 ŞUBAT 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:56
Tarih:04.02.2014

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada belki en az konuştuğumuz ama en fazla konuşmamız gereken mevzu mevcut Hükûmetin on iki yıllık ekonomi politikalarıydı. Maalesef, deniz bitmeyene kadar ve gemi karaya oturma işaretleri, alametleri vermeyene kadar biz bu konuyu burada doğru düzgün konuşamazdık. Hoş, konuşsaydık ne olacaktı?

Bir aile düşünün. Bir aile babası gidiyor, dışarıdan, bir şekilde çalarak, çırparak veya borçla harçla veya dolandırarak, neyse, şekli ne olursa olsun ama emeğe dayanmayan, gayrete dayanmayan, doğru düzgün bir üretime dayanmayan bir şekilde bir para getiriyor; çoluk çocuğa, aileye harcıyor. Eşi, çocukları, herkes hayatından memnun, kimse bir şey sormuyor. Evdeki yaşlı büyükbaba veya akıllı bir komşu, aklı başında bir akraba "Yahu, bu paranın kaynağı belli değil, bu para bir gün geri gidecek. Bakın, yapmayın, etmeyin, böyle, bu kadar rehavete kapılmayın." dedikçe kimse bunu dinlemiyor ancak ne zaman eve haciz gelirse çocuğun altındaki bisiklet, hanımın üzerindeki kürk, öbür çocuğun altındaki araba, öbürünün bileziği, diğerinin buzdolabı elinden gidince feryat figan başlıyor. İşte, Türkiye, maalesef -yani tekrar "maalesef" dedikten sonra yine bir parantez açıp "Allah göstermesin." diyorum yine bir vatandaş olarak- bu noktalara geldi, gelmek üzere.

Değerli arkadaşlar, senelerdir bir cari açıktan bahsediliyor; senelerdir iç borcun, dış borcun, ithalatın, ihracatın birbirine oranından bahsediliyor ama dediğim gibi, iğnenin ucu, çuvaldızın ucu vatandaşa bizzat değene kadar hiç kimse bu konularla ilgili bir refleks, tepki vermiyor.

Şimdi biraz rakamlarla konuşalım değerli arkadaşlar. Şimdi, bir "faiz lobisi"dir tutturulmuş gidiyordu, Sayın Başbakan diyordu ki: "Bu memlekette bir rant ekonomisi var; ranttan, faizden para kazananlar var. Dolayısıyla, bunlar bir şebeke kurdular, beni indirmek istiyorlar. Ey ümmeti Muhammed, gelin beni kurtarın!" E, sen kurtar kendini. Çık, nasıl İsrail'e "..."(*) dedinse, bütün dünya finans çevrelerine de "..."(*) söyle, "..."(*) diyemiyorsan başka türlü söyle; Arapça, Türkçe, Fransızca, İngilizce söyle; hiçbir şey yapamıyorsan Halka Bankası, Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası sana bağlı, de ki: "Ben rantiyeci bankalara gücümü yetiremiyorum ama devletin ve benim yönetimim altındaki bütün bankalarda faizleri kaldırıyorum." Haydi yap bakalım, nasıl yapabiliyorsun! Peki, ne oldu da bu kadar efelendikten sonra bir anda faizleri piyasaların bile tahminlerinin 3 misline, 4 misline çıkarmak zorunda kaldın? Değerli arkadaşlar, demek ki bunlar boş kabadayılıkla olmuyor. "İsrail beni indirmek istiyor, Yahudi lobisi beni indirmek istiyor." diyorsun. Dünyadaki finans sektörünün esas ağababaları, esas yöneticileri bu kastettiğin kimseler; hadi gücün yetiyorsa bunlara karşı bir şey söyle, bir hesap kitap içerisine gir! Tekrar söylüyorum: Gücün yetiyorsa, emrinde Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıflar Bankası, kredi faizlerini indirirsin. Yani "Sıfırla." da demiyoruz, önce "Sıfırla." dedik, yapamıyorsun. İndir... "E, ben indiremiyorum, dünya şartları var." O zaman dünya ne yapıyor bir buna bak. Bakın, koskoca İslam dünyası, 56 devlet, 57 devlet -çünkü kısmi üyeler var, her yıl eklemeler var- 900 milyar dolar bir ihracat yapıyor -bunun yüzde 75'i de petrole dayalı, gerçek bir ihracat değil- tek başına Almanya 950 milyar dolar ihracat yapıyor. 56 İslam ülkesi, 57 İslam ülkesi tek bir Almanya kadar üretemiyor.

Siz, eğer bu üretimleri doğru düzgün bir şekilde planlayamazsanız, memleketinizde sanayiye, istihdama, turizme, tarıma, hayvancılığa doğru düzgün bir yatırım yapamazsanız, beş yıllık, on yıllık, yirmi yıllık master projeler oluşturamazsanız, "E, ben gideyim Suudi Arabistan'dan para getireyim.", "Refik Hariri'nin parasını getireyim.", "Suudi Arabistan Kralından para alayım.", "Kuveyt'ten sıcak para getireyim, bunu müteahhitlere vereyim." "Al takke ver külah, özelleştirme işlerine gireyim.", "İmar artışlarıyla, TAKS'la, KAKS'la oynayayım.", "İstanbul'un havasını satayım..." E, vallaha, hava cıva, ondan sonra dönersin, dolaşırsın, bu borçlar ödenmeye geldiği vakit, işte, bir senede yüzde 30, sadece, fiilî olarak halkı fakirleştirirsin. Döviz üzerinden şu an bir hesap yaptığımız vakit, bütün bir ülkenin cebindeki para son bir yılda yüzde 30 azaldı değerli arkadaşlar, döviz yüzde 30 arttı.

Ben üniversiteyi yeni bitiriyordum Turgut Özal iktidara geldiği dönemde, 80'li yılların başında Türkiye'nin yıllık yaklaşık 2 milyar dolar ihracatı vardı, 3,6-3,7 milyar dolar civarında da bir ithalatı vardı, ithalatla ihracatın arasındaki makas 1,65-1,7 civarındaydı. Bugün çıkıp övünüyorsunuz, diyorsunuz ki "151 milyar dolar ihracat yaptık." Peki, ne kadar ithalat yaptınız? 251 milyar dolar da ithalat yapmışsınız. Makas aynı. Yani çarpın, bölün, toplayın, 1980'deki ithalatla ihracat arasındaki fark neyse, bugün de aynı farkı hâlâ kapatamamışsınız.

Peki, ne yapılacak? 243 milyar dolar tüketici kredisi var. Herkes borçlu. Önümüzdeki beş yılı bütün aileler borçlanmış, bütün aileler. Kredi kartları bir felakete dönüşmüş. Borç yiyen kesesinden yer, ondan sonra döner adamakıllı dayak yer.

Yine, aynı şekilde, özel sektörün dış borcu 2002 yılında 43 milyar dolarken 2013 yılında 255,3 milyar dolara gelmiş 2013'ün üçüncü çeyreği itibarıyla. E, vallahi çok güzel! 2002'de 43 milyar dolar özel şirketler borç almıştı, bugün 255,3 milyar dolara ulaşmış; yatırım yapmış, güzel, hoş bir şey. Peki, bunu ödeyebiliyor musun? Eğer bunu ödeyebiliyorsan sorun yok, aferin. Dolarda, dövizde, kurda, enflasyonda, kanda, şekerde, idrarda, bütün tahlillerde dengeleri eğer kollayabilmişsen sana koskocaman bir madalya takmak lazım ama gel gör ki bugün sadece kısa vadeli borçların miktarı 107,6 milyar dolar, uzun vadeler 147,6 milyar dolar ve yine özel sektörün kısa vadeli borcu 2002'de 14 milyar dolarken bugün 107,6 milyar dolara gelmiş. 2014 yılı özel sektör kredi borç ödemesi 129 milyar dolar. Tekrar söylüyorum: Ödeyebiliyorsan aferin, dengeleri kollayabiliyorsan bravo, "500 milyar dolar para aldım, şu kadar yatırım yaptım, bu kadar kâr ettim, götürdüm adamın borcunu verdim, şu kadar da gayrimillî safi hasılaya, üretime, memlekete katkıda bulundum." diyebiliyorsan bravo ama işte öyle değil, sorun burada. Ve şu an bu döviz üzerinden borçlananlar... Mesela, bankaların toplam kredilerinin 135 milyar doları sadece döviz üzerinden. Döviz üzerinden borcu olanlar panik içerisinde. Şunu diyebilirsiniz: "Efendim, ne olacak, zaten ihracatımız var." E, senin ihracatın ithalatının çok çok altında, 100 milyar doların üzerinde bir açığın var. Nereden kapatacaksın? Demek ki bütün bu noktalarda ciddi bir sıkıntı var, ciddi problemler var ve bunları kapatman da kolay değil. Peki, hata neredeydi, hata? İşte, bu on iki yıllık dönemde yapılması gereken -konuşmamın başlangıcında da değindim kısmen- Türkiye'nin doğru düzgün bir sanayi, turizm, eğitim, kültür, tarım, hayvancılık planının hazırlanmasıydı. Siz boyuna paraları aldınız, "Duble yol yaptık, Boğaz'a üçüncü köprüyü yaptık, bir başka boğaz daha icat ediyoruz." dediniz. Müteahhit hükûmeti oldunuz, müteahhit!

TUSKON feryat ediyor; sanayici, KOBİ'ci, Antep, Kayseri, Denizli, Maraş feryat ediyor; Suriye'ye, Irak'a, Orta Doğu'ya, Afrika'ya ihracat yapan, bisküvi satan, orta sanayi malı satan bütün firmalarımız feryat ediyor çünkü bunlara doğru düzgün bir kredi aktaramadınız.

Müteahhitlik çok kolay. Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım burada oturuyordu, 1 katrilyon ihale verdi benim bölgemde, Diyarbakır ve Van kara yollarında. "Getir, 500 trilyona bunları yapalım Diyarbakırlı müteahhitler olarak." dedim. Ses yok çünkü sanayiciye bir kredi verdiğin vakit, imkân verdiğin vakit bunun rantı, alavere dalaveresi yok.

Değerli arkadaşlar, deniz bitti, rant ekonomisini kurdunuz ve hesabını siz vereceksiniz. Allah millete yardım etsin. (BDP sıralarından alkışlar)