GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SİYASİ YOZLAŞMA VE DEMOKRASİYE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:57
Tarih:05.02.2014

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, siyasi yozlaşma ve demokrasi üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, siyasal yozlaşmayı, iktidar gücünü elinde tutanların şahsi çıkarları için kamusal gücü kullanmaları doğurur. Yozlaşmanın içeriğini kamu zararına şahsi çıkar sağlama eylem ve davranışları oluşturur. Yasaların, ilkelerin ve değerlerin yerini çıkarların alması yozlaşmanın zirvesidir. Rüşvet ve yolsuzluk olaylarının kaynağı devlettir, daha doğrusu devletin işletilme biçimidir. İktidarların yozlaşması sonuçta siyaseti de yozlaştırır. Siyasetin yozlaşması da rüşvet ve yolsuzluğu tetikler. Demokrasiler açık toplum düzenini zorunlu kılar. Demokrasilerde gizlilik, örtbas değil, açıklık ve şeffaflık esastır. Demokrasilerde keyfiyet değil, hukukun üstünlüğü egemendir. Demokrasilerde siyasi iktidarın karar ve uygulamaları kontrolsüz değil, bağımsız yargı organlarının etkin denetimi vardır. Tüm bunlar demokrasilerde yolsuzlukların yaygınlaşmasını engeller. Bu nedenle, demokrasiyle yolsuzluk arasında ters bir ilişki vardır. Bu yüzden, demokratik devletler otokratik devletlere oranla daha az rüşvet ve yolsuzluk olaylarıyla karşı karşıya kalırlar. Buradan çok basit bir hüküm kurmak mümkün. Rüşvet ve yolsuzluk varsa otokrasi ve diktatöryal bir yapı da var demektir. Basın özgürlüğü, yönetimde şeffaflık, bilgi edinme hakkı ve özgürlüğü, adil yargılama, etkin denetim, demokratik ülkelerde yolsuzluk olaylarını sınırlarlar.

Değerli milletvekilleri, bir Hükûmetin, kendi bakanlarının da içinde bulunduğu yolsuzluk ve rüşvet iddialarını ortaya çıkaran paralel devlettir diyerek işin içinden sıyrılmaya kalkması siyasi yozlaşmanın zirvesidir. Yolsuzluk operasyonu yapan savcıların görevden alınması, polislerin dağıtılması, Adli Kolluk Yönetmeliği'nin değiştirilmesi iktidarın suçüstü yakalandığının açık kanıtıdır. Deniz Feneri davasının savcılarının görevden alınarak yargılatılması da AKP iktidarının yasa ve kural tanımadığının bir başka kanıtıdır. HSYK'yı yürütmenin emrine verecek düzenlemelerin yapılması hukuk devletine açık bir saldırıdır. Başbakan Erdoğan'a bir gazeteci yolsuzluklarla ilgili olarak, sekiz ay önce MİT'in rapor sunarak haber verip vermediğini soruyor, Başbakan "İşte paralel devlet." diyor.

Başbakan Erdoğan, hayatın her alanına ve bütün özgürlüklere müdahaleyi kendisinin bir görevi hatta hakkı olarak görüyor. Dün, yine Başbakan Erdoğan'a ait olduğu iddia edilen telefon kayıtları medyaya düştü. Buna göre, 4 Haziranda Başbakan Erdoğan Habertürk'ten bir yayıncıyı arayarak rahatsız olduğu bir yayının kaldırılması talimatını veriyor. İddiaya göre Erdoğan, televizyoncuyu azarlayarak Devlet Bahçeli'nin konuşması için "Ne gerek var." diyor. Bütün bunlar, Türkiye'deki televizyon ve gazetelerin tek ses, tek tip ve tek formatta yayın yapmalarının nedenini de ortaya koymuş bulunmaktadır. Bugün Türkiye, muhalefet liderinin sözlerinin bile halka duyurulup duyurulmamasına Başbakanın karar verdiği bir ülkedir. Türkiye'de bugün yargı, yürütmenin rehinesi hâline gelmiş, muhalefet liderinin sözleri bizzat Başbakan tarafından sansürlenir olmuş, İnternet'i engellenmiş, basını ezilmiş, üniversiteleri susturulmuştur.

Yandaş gazetelerle, yayın yasaklarıyla, yandaş yargı tehditleriyle gerçeklerin üstünün örtülmesi mümkün değildir. Medyayı teslim ya da satın alarak da bunun başarılamayacağını iktidar en kısa sürede görecektir. Gelişmeler, Türkiye'de demokrasi ve ifade özgürlüğünün geldiği yeri de açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Birkaç gün önce yayınlanan Freedom House raporunda bu durum açık biçimde ortaya konulmaktadır. Bu raporda, Türkiye'de medyanın Hükûmet tarafından uygulanan çok büyük bir baskıyla karşı karşıya olduğunu ve geçtiğimiz yılda da onlarca gazetecinin Hükûmet baskısı nedeniyle işini kaybettiğini yazıyor.

AKP'nin yolsuzluğa karşı bağışıklık sistemi çökmüştür. Halk, AKP'nin kendisini aklama yargısı kurmaya çalıştığının farkındadır. Yolsuzluk, rüşvet, baskı ve yasaklamalar arttıkça siyaset yozlaşmakta, siyaset yozlaştıkça da demokrasi formaliteden ibaret hâle gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Türkiye'nin yolsuzluğa ve yozlaşmaya değil demokrasiye ihtiyacı vardır.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)