| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 05.02.2014 |
UMUT ORAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; esasında, yaptığımız şey, her zaman yaptığımız şey. Yani burada konuşuyoruz, ediyoruz ama zaten kararlar verilmiş, kararlar alınmış, oylayacağız, ondan sonra kararlar geçecek ve olan yine halka olacak, halka rağmen, millete rağmen karar almış olacağız.
Şimdi, burada yürütme temsilcileri var, yasama temsilcileri var, bürokrasiden temsilciler var ama bir eksik var: Halk yok burada. Yani bu kararlar alınırken, bu kararlar yazılırken, bu kararlar oluşturulurken halkın görüşü alınmıyor.
Şimdi, öyle bir alandan bahsediyoruz ki, sosyal medya dediğimiz yer öyle bir alan ki, yaklaşık 36 milyon aktif kullanıcı var ve bunların birçoğu genç. Buralarda birçok site var, haber siteleri var, yüz binlerce çalışan var, bunların meslek örgütleriyle ciddi görüş alışverişi yapılmıyor, bunlara danışmadan, bunlarla konuşmadan biz kendi kendimize kararlar alıyoruz, hatta o kararları gece yarıları -dün akşam ikide bitti- yapıyoruz. İşte, bu yasama biçimi de yanlış, bunu da bu dönemde, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisi bu torba yasaları getirerek, bir istisna olması gereken süreci sürekli hâle getirdi ve kaçırılması istenen, örtülmesi istenen her yasa, torba yasa içinde geliyor.
İki sebebi var: Bir kere, böyle, bir akşam oldubittiye getiriliyor, zoraki bir şekilde geçiriliyor, bir de tabii, halktan kaçırılıyor, gece geç saatlere kadar çalışılıyor ve halktan kaçırılıyor bunlar. Bu yasama biçimi hukukun temel ilkelerine de, demokratik geleneklere de aykırı. Biraz evvel söylediğim gibi, istisnayı biz kaide hâline getirdik.
Şimdi, biraz evvel ifade ettim: Yani biz milletin iyiliği için mi çalışıyoruz şu anda? Bu kararı millet adına mı, milletin hayatı iyileşsin diye mi, kolaylaşsın diye mi, millet daha özgür bir şekilde İnternet'i kullansın diye mi alıyoruz, yoksa bir şeyleri gizlemek, saklamak, bir şeylerin üstünü örtmek veya önümüzdeki süreçte çıkacak birtakım belgeleri, bilgileri daha kontrol altına alabilmek için mi yapıyoruz? Samimi olalım, yani burada kimseyi kandırmayalım, kendimizi de kandırmayalım. Bütün yaptığımız iş... Biraz evvel arkadaşlarım da söylediler, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri de, yürütme organı da Gezi olaylarında sosyal medyayı gördü, onun özgürlüğünü gördü, onun alanını gördü, ondan sonra 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, onun üstünün kapatılması, bir daha belgelerin çıkmaması noktasında da buraya müdahale edildi. İşin esası, Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisiyle beraber, maalesef, demokrasi ileriye gideceğine, demokrasi, otoriter bir rejime doğru gidiyor ve baktığımız zaman şu anda gelinen sürece, bu yasanın, temel hak ve özgürlüklerle çok ciddi çelişkileri var. Aynı basın özgürlüğü gibi, aynı toplantı yapma özgürlüğü gibi bu da temel hak ve özgürlüklere sığmıyor.
Geçenlerde, bu olaylar yaşanırken... Ben olayların detayına girmiyorum. Sayın Bakan Elvan'la da bu konuları konuştuk, kendisi de süreç içerisinde yardımcı bir şekilde, yapıcı bir şekilde diyalog kurdu, teşekkür ediyorum kendisine de ama tecrübeli bir siyasetçi olan Sayın Arınç bu hafta iki şey söyledi -ve bu, basın yayından sorumlu bir başbakan yardımcısı- dedi ki: "Basında sansür yok, İnternet'te sansür yok, basın özgür." Şimdi, hepimiz biliyoruz ki basın özgür değil. Bütün uluslararası raporlar basının özgür olmadığını, Türkiye'nin bir cezaevi hâline geldiğini, tutuklu gazeteci konusunda büyük bir cezaevi hâline geldiğini söylüyor.
Yine, İnternet'teki bu yasayla ilgili Uluslararası Yazarlar Birliği uyardı, "Bu yasa geçerse, Türkiye, dünyanın basına, İnternet'e en fazla sansür uygulanan ülkesi olur." dedi. Şimdi, biz kimin adına, hangi amaçla, ne için bu yasayı geçiriyoruz, sizlere soruyorum? (CHP sıralarından alkışlar)