| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 05.02.2014 |
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 98'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yolsuzluğun ve yoksulluğun ve sömürünün yükseldiği her ülkede polis devleti de yükselir ve egemen yönetim biçimine dönüşür. Bu tüm dünyada böyle olmuştur, ne yazık ki Türkiye'de de durum budur.
Ülkemizde Meclisin denetim yolları tıkanmakta, etkisiz kılınmakta ve hatta suç hâline getirilmektedir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok edilmiş, medya da içinde olmak üzere, her türlü muhalefet "çeteci", "darbeci" yaftasıyla baskı altına alınmış, mevcut Hükûmete karşı olmak dahi suç sayılmıştır. Artık, Türkiye, hukuk devleti olmak bir yana, kanun devleti de değil, sadece bir polis devletidir. Hukuku torbaya koyarak bu gerçekler gizlenemez.
Değerli arkadaşlar, 1990 yılında yayınlanan sansür ve sürgün kararnamesi vardı, hepiniz hatırlarsınız. Yerinde bir benzetmeyle "SS kararnamesi" denilmişti. Dönemin hükümdarları uygun görmediği her yayını durduruyor, toplatıyor, dilediğini sürgüne gönderiyor, günlerce göz altında tutuyor ve göz altında kayıplar yaşanıyordu. Önümüzdeki kanun tasarısı bu kararnamenin günümüze uyarlanmış biçiminden başka bir şey değildir. Engelli vatandaşlarımız, bakıma muhtaç yurttaşlarımız, maalesef, temel insan hak ve hürriyetlerine düşman bu tasarının bir örtüsü olarak kullanılmıştır, o kadar.
Bakınız, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının başına MİT'ten birisi atanıyor. Sonra, İnternet'te erişimi engelleme konusunda sınırsız yetkiler verilen TİB, Millî İstihbarat Teşkilatına verilen dokunulmazlık zırhıyla ödüllendiriliyor. "Özel yaşamın ihlali" gibi süslü kelimelerin arkasına sığınarak, halkın gerçeği öğrenme ve haberleşme hakkını engellemek için İnternet jandarmalığı görevi TİB'e veriliyor. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına yargıyı devre dışı bırakarak erişimi engelleme yetkisi tanıyan bu düzenlemeyle İnternet'te yapılan tüm faaliyetlerin kayda alınması öngörüldüğü gibi, bakana ve Telekomünikasyon İletişim Başkanına da savcılık görevi veriliyor.
Dokunulmazlık bahşedilen TİB personel ve başkanına engelleme yetkisinin verilmesi ve bunun doğrudan yargı denetiminden muaf olması yeni bir AKP istihbarat teşkilatı yaratmaktan başka bir şey değildir. İşte bu nedenle, tasarı AKP'nin sansür ve sürgün kararnamesidir. AKP'nin özel hukukuna göre belirlenen suç unsuru tespit edilecek ve sözde suçlu çeşitli yöntemlerle cezalandırılacaktır.
Değerli arkadaşlar, kendi suçlarının üzerini örtmeye çalışan iktidar, pervasızca yasama ve yürütmeyi tekeline alma gayretine girmiştir. Soru önergesinin yayınını dahi yasaklayan bir zihniyeti sadece "sansür" kelimesiyle açıklayamayız. Bu sansürden öte bir şeydir; sansürlenen hukuktur, demokrasidir, adalettir. İktidarın faaliyetlerini araştırmak, soruşturmak bir yana, bu tasarıyla genel siyasal eleştiri dahi artık fiilen yasaklanmıştır. Bu aşamadan sonra yazılı olmayan yasalar devreye girecek, siyasal ve kişisel çıkarlar doğrultusunda gizli yasalar yürürlüğe konacaktır. Burada amaç özel hayatı korumak değil, özel çıkarları korumak için hukukun ortadan kaldırılmasıdır. Hukuku, yasamayı baypas ederek her şeyi yürütmeye bağlamak AKP'nin yeni stratejisi olmuştur.
Değerli arkadaşlar, özel yaşamın gizliliğini korumaya çalıştığını iddia eden AKP hükûmetleri döneminde, kişiler arasındaki haberleşmelerin hukuka aykırı biçimde dinlenmesi, milletvekilleri de dâhil olmak üzere her düzeyden yurttaşın özel hayatının görüntülü veya sesli olarak kaydedilmesi ve yayınlanması gibi yasa dışı faaliyetler olağan ve meşru hâle getirilmiştir. Son on yıllık Türkiye gerçeği göstermiştir ki dinlemeler, adli ihtiyaçlardan öte siyasal hesaplaşma aracına dönüşmüş, hem muhalefeti hem de toplumsal, ekonomik hayatı yeniden şekillendirmek üzere kullanılmıştır. Konuyla ilgili kurulan araştırma komisyonlarında arkadaşlarımızın tüm çabalarına karşın elde edilen bilgilerin üzerine gidilmemiş, konu kapatılmıştır. Örneğin, emniyet yetkilileri komisyonda, Türkiye'de bulunan 11 dinleme aracının 6'sının kaybolduğu, kaybolan araçların 2'sinin bir belediye başkanında, diğer 4'ünün ise kimi siyasi yapılarca yine özel ve kayıt dışı dinlemeler için kullanıldığı bilgisini vermiştir ama ne yazık ki bunlar hâlâ daha bulunamamıştır. Bu, demokrasi ve adalet, bizim kabul edeceğimiz bir uygulama değildir. (CHP sıralarından alkışlar)