| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 05.02.2014 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım, desteğiniz için de teşekkür ediyorum.
Tabii, bu saatten sonra arkadaşların dinleyecek hâli kalmadı, sadece yoklamaya yetişecek kadar enerjileri var. Sonra, yavaş yavaş gidiyor ama hakikaten, önemli maddelerin olduğu bir bölümünü bu kanun tasarısının görüşüyoruz. Arkadaşlarımız konuştular, az önce Sayın Sarı da genel hatlarıyla değindi. Şimdi, burada çok önemli birkaç hususa değinecek kadar vaktim var.
En öncesinde, az önce maddede konuşurken söylemiştim, İnternet yasaklarıyla ilgili burada bir hilkat garibesi kuruluş var. Adına da "Erişim Sağlayıcıları Birliği" demişler. Ben, şimdi o maddede önerge vermeyi unuttum ama bence bunun adını "erişimi yasaklama birimi" olarak değiştirmek lazım. Yani "erişim sağlayıcıları" mı, "erişim yasaklayıcı merkez" mi? Yahu, niye bunu özel sektöre devredersiniz? Sayın Bakanım, bir dokunulmazlık aldın mı? Aldın. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına burada dokunulmazlık alıyor musun? Alıyorsun.
Doğan Bey, tam Bakana öneri getiriyorum, müsaade edersen. Buradan bakayım çünkü öneri önemli Doğan Bey.
Diyorum ki: Sayın Bakanım, o önergeyi kaçırdım ama gel burada tekriri müzakere yapalım. "Erişim Sağlayıcıları Birliği" diye bir şey olur mu? Hem adama yasaklama yetkisi veriyorsun... Bırak, TİB yasaklıyor zaten. Özel sektöre bunun yükünü niye atıyorsun? Velev ki söyledin, adam yasaklamadığı zaman, kaldırmadığı zaman ne yapacaksın? Hangi kanunu uygulayacaksın? Kabul etmedi, üye olmadı, olan ayrı, kabul eden ayrı, kuruluşa katılan ayrı, katılmayan ayrı, hepsini bir torbaya koymuşsun. Bence buna "erişimi yasaklama, bizimle ilgili çıkan haberleri ayıklama birimi" falan demek lazım. Adında bir garabet var öncelikle.
Şimdi, şunu söyleyeyim: O kadar hızlı hareket etmesini istiyorsunuz ki sürekli yeni fikirler geliyor. Yukarıda da sordum Sayın Bakanım, Başkanımız da oradaydı, kendisine de söyledim, bana henüz bir bilgi gelmedi. Benim Facebook sayfam "hack"lendi. Açtım, birisi gelmiş, içinden de herkese mesaj atmış, diyor ki: "Sayın Demiröz, benim param bitti, bir mesaj atar mısın? Sayın Elvan..." Hepinize atmış, kim varsa. Uyanık olanlar bir şey dememiş. Bana da bilgi geldi, değiştirdim. Şimdi, açıyorum, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının ilgili başkan yardımcısını, daire başkanını arıyorum. "Hocam, biz buna bir şey yapamayız." Güzel. İçinde diyor ki: "Şu GSM işleticisine şu kadar gönder." Diyorum ki: "Bakın, GSM işleticisinin ve şirketin kodu var." "Şuraya şu kadar gönder. Şundansa eğer telefonunuz şuraya gönderin, bundansa buraya gönderin." diyor. İlgili işleticilerin bölge müdürünü arıyorum, diyorum ki: "Bakın, bu kurumsal kim?" Çok önemli bir örnek söylüyorum: "Bu kurumsal işletici kim?" Bu adam para topluyor. Açıyorum; ilgili özel sektörün, şirketin müdürü de diyor ki: "Şuraya söyle." Emniyet Müdürlüğüne açıyorum, Emniyet Müdürlüğüne söylüyorum; "Hocam, biz yapamayız." Savcılığa gidiyorum, üç ayı geçti, dört ay oldu, savcılıkta dosya hâlâ tekemmül etmemiş durumda, hâkimlikte bekliyor. Ya, peki, nasıl oluyor da sizinkileri iki dakika da "tak" diye kestiriyorsunuz, on iki dakikada yayından kalkıyor?
Sayın Bakanım, Doğan Bey sonra anlatsın, biz hallederiz.
Sizinkini on iki dakikada kaldırırken... Savcılığa kadar girdim. Diyorum ki: Bakın, TİB, Emniyet, ilgili birimlerin hâlâ benim dosyadan haberi yok. Bu adamlar dolandırmaya devam ediyorsa ne olacak? Bu İnternet, iletişim suçu değil mi?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Savcı değiştir, savcı!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Peki, nasıl olacak, kime nasıl uygulayacaksınız bunu? Komisyonda da söyledim, hâlâ ne gelen var ne giden. Sürekli olarak -takip numarası var- bakıyorum, ortada bir şey yok. O adamlar hâlâ dolandırmaya devam ediyorsa, sizinkileri de "hack"leyip arkadaşlarınıza mesaj atıyorsa kim kontrol edecek? Bu devletin hangi birimi kontrol edecek?
Siz gelmişsiniz "Sadece bizimle ilgili çıkanlara dokunalım, gerisi kalsın..." Böyle bir şey olmaz. Hakikaten burada bunu engelleyecek önlemleri almak gerekiyor değerli arkadaşlar. Ama bunu alırken "Bize geldi yapalım, ötekine geldi yapmayalım." çifte standardını kaldırmak lazım.
Şimdi, bu kanunun bu bölümünde çok önemli bir şey geliyor. Biliyorsunuz torba dedik, çorba, harara döndü, her şey var içinde. Yani ne ararsan, sahibinden, ihtiyaçtan diye satılık kimin nesi varsa aceleyle getirip içine koydu. 61 taneydi -yanlış hatırlamıyorsam- ayrı kanunla, düzenlemeyle ilgili değişiklik vardı. Sonrasında kaça çıkardık, onu da bilmiyorum. Artık ipin ucunu kaçırdık. Alt komisyondan geldiğinde öyleydi.
Değerli arkadaşlar, burada, otoyolların özelleştirilmesiyle ilgili bir madde var. Tam bir hilkat garibesi. Şimdi arkasından gelen bir madde var, hastanenin kamulaştırılmasıyla ilgili. Yani nasıl beceriyorsunuz, kamulaştırmayla özelleştirmeyi arka arkaya koyabiliyorsunuz? Bravo yani! Benim sizi, deminki taşeron işçilerinin yaptığı gibi, galiba bir takdirnameyle ödüllendirmem gerekir. Yani bir maddede özelleştirme -özelleştirilmemesi gereken yer- bir maddede kamulaştırma, aynı kanunun içerisinde.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Bedelsiz o, kamulaştırma bedelsiz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bu gerçekten büyük bir başarı.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Bedel ödemiyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani, şimdi, bakın, bilmiyoruz, "Bir iş sözleşmesine göre" diyor. Artık iş o sözleşmesine ne yazılırsa...
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Hastaneler bedelsiz. Kamulaştırma bedelsiz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Benim söylediğim garabet, oraya niye cevap vermiyorsun Sayın Demiröz? "İkisini nasıl koyuyorsun, özelleştirme ile kamulaştırmayı?" diyorum, "O bedelsiz." diyor.
Şimdi, mesele şurada: "Peki, ne kadar zararı var?" dedik, söylemediniz. "Niye devrediyorlar?" dedik, söylemediniz. Bir vakfın kuruluş amacı var mı? Var. O hastaneyi niye kurmuş? Kuruluş amacına uygun değilse zaten Vakıflar Genel Müdürlüğünün o vakfı kapatması gerekir. Her sene denetleniyor vakıflar güya, yani denetleniyor.
Değerli arkadaşlar, burada bir otoyol özelleştirmesi yapıyorsunuz. "E, sonra biz bunu satacağız..." Peki, halka arz etmeyip de blok sattığın zaman ben bunu bu saatten sonra nasıl engelleyeceğim? Özelleştirme... Diyorum ki, gelir ortaklığı senedi yapın, bunun gelirini satın, tabana açın. Ama sen, şimdi şirkete bunu verdiğin zaman TÜRK TELEKOM'u da imtiyaz diye satmıştınız. Bütün arsaları satıldı, bütün mülkleri satıldı. Bakıyoruz öyle, hepimiz bakıyoruz. Mahkemelerde gidiyor, dönüyor; mahkeme bir daha bozuyor, bir daha gidiyor, seyrediyoruz. Hani, sadece kablosunu bile vermeyecektik, imtiyaz hakkını verecektik; bitince bize verecekti. Ne oldu, ne kaldı? Şimdi, bu iş böyle gidiyor ve adım adım özelleştirmeye doğru gidiyor.
Az önce Sayın Sarı söyledi, rakamlar ortada. Yukarıda komisyonda defalarca tartıştık. O ihaleyi neden bozdun, maliyeti neydi, bu neydi? Bir sürü ihale geliyor. Beri taraftan, yine aynı şekilde sağlıkta da aynısı var. Yirmi beş seneyi, önümüzdeki yirmi beş seneyi bir taraftan kalkıp özel sektöre devrediyoruz. Sağlık devletin sağlaması gereken bir şey. Rekabet olsun, onlar da yapsın ama "yap-kirala-devret" diye yüzde 87 uluslararası araştırmalarda normal ihale yöntemine göre daha pahalı olan bir yöntemle hastane yaptırıyorsunuz. Uyarıyoruz, Sayın Başbakan boyuna temel atıyor, gösteriyorsunuz. Yahu, hiç olmazsa bir ikisini deneyelim, zararını, kârını bir görelim de ondan sonra devam edin diyoruz, yok. Yani ihtiyacımız olmayan hastane yapıyoruz. Aynı şekilde özelleştirme yap-işlet-devret, şimdi de "yap-imtiyaz hakkı ver-sonra özelleştir" modeli geldi.
Arkadaşlar, yani bunları hiç mi... Hakikaten söylediğimizi anlamazdan mı geliyorsunuz? Anlamama şansınız yok, defalarca söyledik. Sayın Bakanın da, benim de çalıştığımız eski, rahmetli DPT, Kalkınma Bakanlığının içerisinde bir Kamu Özel Ortaklığı Dairesi var. Kadük oldu daire, kadük. Hiçbir kurumda bu işler yokken orada o daire vardı. 2007 yılından beri kanun tasarısı taslağı bekliyor, 2007'den beri. Çalıştı arkadaşlar. O dururken Kültür ve Turizm Bakanı geldi "Şuraya yapacağım.", Millî Eğitim Bakanı geldi "Buraya yapacağım.", Sağlık Bakanı geldi "Şunu..." E, ne oldu sistem? Bunun hepsinin... Demin devlet personel rejiminde söylediğimiz gibi, her sistemde oturup bir adam gibi bir şey çıkarmak lazım. Birimiz oradan, birimiz buradan çekince ortaya böyle herkesin fil tarif ettiği gibi bir garibe çıkıyor.
Onun için, bakın, burada, bu anlayışla otoyolları işletme şansımız yok. Bakımını, işletmesini de gene Karayolları yapacak. Yani ne anladım ben bu işten? Ağa ile marabanın hikâyesine dönüyor ya, bakıyoruz ortada bir şey yok.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Neydi hikâye, çok merak ettim.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yani şimdi hem... Parasını alacakmış. Yahu, yapsın, işletsin, kârını alsın o zaman. Zaten Kara Yolları yapacaksa, bakacaksa derdimiz bizim maliyetini düşürmek değil mi? Böyle bir şey olmaz, bu anlayış yanlış.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - İşletmesini değil onarımını yapacak.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Onu söylüyorum işte. O onarım, bakım işlerini de yaptıktan sonra işletmesinde zaten bir şey yok, işletiyoruz yani. Maliyet geliyor.
Değerli arkadaşlar, bu bir çifte standarttır. Diyanet Vakfının hastanesinin devri de yol olur. Başka vakıflar var. Yarın bunlar da "Bizimkini de devralın." derse ne yapacaksınız? Şöyle baktım İnternet'te, mesela Elmadağ Surp Agop Ermeni Hastanesi Vakfı var, bu da hastane, vakıf hastanesi; "Bizimkini de alın." derse ne olacak? Gider Anayasa Mahkemesine başvurursa, bireysel başvuru yaparsa ne yapacaksınız? Yani özel sektörün bir hastanesi, Diyanet İşleri Başkanlığı hastanesi değil burası. Bakın, burası Türkiye Diyanet Vakfının, vakfın hastanesi.
Onun için, değerli arkadaşlar, bu maddeler maalesef hem adaletsizliğe yol açıyor hem çifte standarda yol açıyor. Buranın gözden geçirilmesi ve maddelerin de düzeltilmesi gerekiyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)