| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 06.02.2014 |
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada birçok arkadaşımız bu konuyu seslendirdiler. Biraz önce, Grup Başkan Vekilimiz, Sevgili Nazım'dan alıntılar yaptı. Ben de Sevgili Ahmet Arif'ten...
"Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Meme vermedik sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü..."
İşte Adiloş bebelerimiz bunlar, bizim ülkemizde Adiloş bebelerimiz bunlar. Bunlar, her gün yaşamlarını yitiriyorlar. Bunları yeniden seslendirmek hepimizin görevi. Diliyordum, umuyordum ki iktidar partisi de, o da çıkar bu konuda eksikliklerini, yetersizliklerini seslendirir. Yani bir daha bu ülkede Adiloş bebeler ölmesin. Muharrem 3 yaşında, Van'ın bir dağ köyünde yaşıyorlar ve orada hasta düşüyor Muharrem. Ailesi, bütün yetkilileri tek tek arıyor. Ama geçen gün de burada söyledim sevgili arkadaşlar, bütçe tıka basa dolu da olsa bizim payımıza adalet, hakkaniyet, sağlık, eğitim düşmüyor, ölüm düşüyor, işte ölüm. Hayat bizi nasıl teyit ediyor? İşte Muharremler ölmemeli. Bu topraklarda bu bütçenin ya yandaşlara ya da savaşa gittiğini hep söylüyoruz. Oysaki bu bütçe insanların hayatına dönük harcanmalıydı. Bu bütçede Muharremler pay almıyor. Muharrem'in babası, 16 kilometrelik yolda Muharrem'in cesedini sırtında taşıyor. Bizlere düşen, kaderimize düşen, çocuklarımızın cenazesini ya sırtımızda taşıyacağız ya Ceylan'ın o patlayan bombayla parçalanan bedenlerini annesi eteklerine doldurarak götürüp toprağa defnediyor veyahut da Roboski'de olduğu gibi, F16'larla bombalayıp Roboskili anneler çocuklarının cesetlerini poşetlere doldurup götürüp defnettiler. Bu ülkede işte böyle.
Ben iki gün önce Ağrı'nın Diyadin ilçesindeydim, bir mitingdeydim. Bir anne geldi, platforma yanaştı, cebinden resimler çıkarttı "Benim çocuklarım, bu çocuklar öldü." dedi. Birkaç resim birden vardı, ağladı. Resimleri öperek bana gösterdi, ben de aldım, baktım ve tekrar kendisine verdim. Resimleri aldı, ilk önce kalbinin üstüne koydu, sonra öptü, sonra cebine koydu ve tekrar aldı, okşadı.
Şimdi, bu ülkede herkes, hepimiz, burada oturan insanlar da, çocuklarını verenler de var, biliyorum. Acılarımız var; cebimizde, sırtımızda. Ya morgun önündeyiz ya mezarlıktayız veyahut da Adli Tıp Kurumunun önündeyiz. Dün, işte, bu Muharrem'in ailesinin yaşadıkları da bu. Biz bunları hak ediyor muyuz, bu topraklarda yaşayan insanlar olarak bunları hak ediyor muyuz? İşte, bizim de düşünüp sualler sormamız... Oradaki yetkililer, size Muharrem'in ailesi bu kadar feryat ediyor. Siz şu anda Van'a gidin, Kobra helikopterler duruyor. Siz Van'a gidin, asayiş için polisler orada bekliyor. Siz gidin, jandarma bekliyor. Eğer küçücük bir demokrasi talebi varsa gaz bombalarıyla anında karşılaşıyorsunuz ama insan hayatıyla ilgili feryatlar, telefonlar oluyor ve sizin feryadınıza sosyal devlet gelmiyor. Devlet sosyal değil, devlet ceberut bir devlet. Onun için, bizim sesimizin gür çıkması zaman zaman bu şekilde yani bazen sözlerimiz yanlış anlaşılıyor ama hepimizin acıları. Ya çocuklarımızın cesetleri sırtımızda ya omuzumuzda ya eteklerimizde. Onun için, bu acıların sonlanması gerekir. Onun için, bir an önce Türkiye iç barışını sağlamalı ki savaşa, askerî harcamalara paralar gitmemelidir. Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşmeli ki bir daha Muharremler ölmemelidir, bir daha Adiloş bebeler ölmemelidir.
Ben, bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)