| Konu: | AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 06.02.2014 |
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu ilerleyen saatinde görüştüğümüz bu tasarının üçüncü bölümü üzerinde söz aldım.
Özellikle, bu yasadaki 61'inci madde, getirilen teklifin en önemli maddesi olarak önümüzde duruyor. Bir beyin yorgunluğunun olduğu bu saatte kendimizce önemli gördüğüm hususları sizlerle sakin sakin de tartışmak istiyorum. Çünkü ortada yargının ve yürütmenin iç içe girdiği, bence kuvvetler ayrılığı ilkesinin de zedelendiği ve yürütmenin asker üzerinde vesayetinin arttığı ama belki de bunun bir pazarlık yoluyla bir metin hâline döküldüğü bir maddeyi tartışıyoruz.
Şimdi, önce, madde ne getiriyor, onu size birkaç cümleyle ifade etmek isterim: Burada, başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere, kuvvet komutanlarının yargılanmasıyla ilgili bir madde. Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri komutanlarının yargılanmalarına Başbakanın izin vermesine; Jandarma Genel Komutanının yargılanmasına da İçişleri Bakanlığının izin vermesine ilişkin bir maddeyi konuşuyoruz. Bu madde şöyle işleyecek: Görevleriyle ilgili bir suç isnadı yapıldığında ya da öğrenildiğinde Başbakan, Genelkurmay, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanları hakkında soruşturma izni veriyor ya da vermiyor, İçişleri Bakanı da Jandarma Genel Komutanı hakkında. Bu soruşturma izni verilirse ya da verilmezse ilgililer on gün içerisinde Cumhurbaşkanına başvuruyorlar. On gün içerisinde başvurulduktan sonra, Cumhurbaşkanının soruşturma izni verilmesinin yerinde olduğuna ya da yerinde olmadığına dair olan kararı kesin olarak ortaya çıkıyor bu maddede düzenlenen metinde ve Cumhurbaşkanı eğer soruşturma izninin verilmesini kararlaştırırsa, onaylarsa üç kişilik bir soruşturma komisyonu kuruluyor. Bu üç kişilik soruşturma komisyonu sonunda raporunu izin vermeye yetkili merciye yani Başbakana ya da İçişleri Bakanına sunuyor ve İçişleri Bakanı ya da Başbakan da kamu davası açılmasına gerek gören bu denetim raporu üzerine Yüce Divan sıfatıyla yargılanmak üzere, dosyayı Anayasa Mahkemesine gönderiyor.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işleyişi bu şekilde düzenlenen bu maddede öncelikli olarak yürütmenin çok önemli bir ölçüde asker üzerindeki denetiminin adeta bir pamuk ipliğine bağlandığı bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Burada yapılacak herhangi bir ihbar ya da bir şikâyet, Başbakanın Genelkurmay Başkanını ya da kuvvet komutanlarını görevden alma sonucunu dahi doğurabiliyor. Elbette, bunu, Genelkurmay, kuvvet komutanları içine sindiriyorsa mesele yok. Zaten, kanunun gerekçesinden de anlıyoruz ki kanun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı güncel ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla çıkartılmış. Yani, Genelkurmay Başkanının, Hava Kuvvetleri Komutanının ve diğer komutanların güncel ihtiyaçları bu ise, o onların bileceği bir iştir ama biz hukukun altını çizmek durumundayız, hukuk bu değildir.
Bakın, geçtiğimiz birkaç yıl önce Türkiye'de bir Anayasa referandumu yapıldı ve bu Anayasa referandumunda Yüksek Askerî Şûranın ilişik kesme kararlarına karşı idari yargı denetimi getirildi; değil mi Sevgili Bakanım? Bu, o zaman, iktidar tarafından da Yüksek Askerî Şûranın verdiği bu kararların mutlaka yargı denetimine tabi tutulması yönündeki görüşlerinin ve bu görüşlerin kamuoyunca da benimsenmesiyle de referandumdan geçerek Anayasa hükmü hâline geldi değerli arkadaşlarım. Yani, askerî kararların alındığı Yüksek Askerî Şûradaki ilişik kesme kararları yargısal denetime tabi. Peki, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının soruşturulmasına ilişkin olan hususlarda bu hususu biz Başbakan, İçişleri Bakanı ve sonunda Cumhurbaşkanının kararıyla pekiştirirsek, acaba hukuk dünyamızda yargıyla yürütmenin iç içe girdiği başka bir alan yaratmıyor muyuz ve acaba bu husus Cumhurbaşkanının yetkisi dâhilinde midir?
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanına geldiği zaman dosya, Cumhurbaşkanı karar verecek Genelkurmay Başkanı hakkında. Deniz, kara ve hava kuvvetleri komutanı hakkında soruşturmanın açılmasına dair kararı onayladı; şimdi, Anayasamızın 104'üncü maddesinde Cumhurbaşkanımızın görevleri sayılmıştır ve tahdididir. Türkiye'de cumhurbaşkanları görev alanında daha bir sembolik anlam ifade ederler ve Cumhurbaşkanının yürütmeye ilişkin görevleri tek tek sayılmıştır, yasamaya ilişkin görevleri tek tek sayılmıştır, yargıya ilişkin görevleri tek tek sayılmıştır. Cumhurbaşkanına yargıyla ilgili olarak sadece yüksek mahkemelerde üye belirleme yetkisi verilmiştir. Cumhurbaşkanının yargısal alana girme ve bu alanda bir karar ihdas etme yetkisi bulunmamaktadır. Gerçi, Cumhurbaşkanının görevlerini düzenleyen maddenin son fıkrasında, 104'üncü maddenin son fıkrasında Cumhurbaşkanına ayrıca Anayasa'da ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirme görevi verilmiştir ama bahsedilen görev yargısal bir görevdir değerli arkadaşlarım. Cumhurbaşkanının yargıyla kullandığı yetki, sadece yüksek mahkemelere üye atamaktan ibarettir. Yani yargısal alana girmeyecektir Cumhurbaşkanı, bu başka bir iştir. Bunu böyle yorumlamak, Cumhurbaşkanının, yargısal boyutu olan bir görev ihdas etmek suretiyle, yetkilerinin ve görevinin ağırlaştırıldığı, ve artırıldığı, Anayasa'ya aykırı bir düzenleme olur.
Sayın Bakan, bu düzenleme Anayasa Mahkemesinden döner, bizim yorumumuz böyledir. Siz, her ne kadar "Kanunlarla verilen görevleri Cumhurbaşkanı yapıyor." diyebilirsiniz ama yargısal göreve girdiğiniz anda burada durmak gerekir. Yargısal görevlere Cumhurbaşkanı giremez değerli arkadaşlarım, böyle bir görevi yoktur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Diğer görevler...
LEVENT GÖK (Devamla) - Onu tartışıyoruz Yılmaz Bey.
Bizim yorumumuz budur. O "diğer görevler" kapsamı içerisinde yargısal tasarrufta bulunma görevi yoktur, sadece yüksek mahkeme başkanlarını, üyelerini ya da verilen diğer üyeleri seçme yetkisi vardır.
Bu konuda çok dikkatli olmak gerekir. Bu konuda böyle tartışma yaratacak maddelerle Cumhurbaşkanını, Genelkurmay Başkanını ya da Başbakanı birbirlerine karşı itiraz yollarında neredeyse birbirlerini rakip konumuna götüren bir konuma da düşmemeniz gerekir. Üç makam da hassastır. Cumhurbaşkanlığı da hassastır, Kuvvet Komutanlığı da hassas bir makamdır, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı da hassas bir makamdır. Bu makamları hassasiyetlerinden ve birbirleriyle olan iç ilişkilerinden ve görev alanlarından dolayı birbirlerinden ayrı tutmak gerekir. Bu, ülkedeki kurumların işleyişi açısından son derece önemlidir.
Ancak, ben bu işleyişte zımni bir ortaklığın olduğunu düşünüyorum, o da şundan kaynaklanıyor: Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasındaki ve diğer kuvvet komutanı arasındaki bu ilişkide... Ülkemizde iki yıl önce, 28/12/2011 tarihinde gerçekleştirilen, Uludere'de hava harekâtı sonucu öldürülen 34 yurttaşımızla ilgili yargıda sonuç alınamaması üzerine; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, yine 1994 yılında Şırnak'ın Koçağıl köyündeki öldürülen 38 yurttaşımızla ilgili verdiği kararın önemli olduğunu düşünüyorum. O kararda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'yi çok ciddi tazminata mahkûm ettiği gibi, ayrıca soruşturma açılması yönünde de Türkiye'ye talimat vermiştir.
Şimdi, böyle bir talimatla karşılaşıldığı zaman, Genelkurmay veya Başbakanın bir iş birliği içerisinde Uludere soruşturmasının unutturulmasına ve kapatılmasına dönük bir zımni anlaşmanın bu kanun içeriğine monte edildiğini düşünüyoruz. İşin özü budur. Ama, işin özünün bu olmasından ötürü, daha fazlası, az önce belirttiğim gerekçelerin Türk hukuk ve anayasal sistemimizde yer almamasından dolayı biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak görev esnasında ve Danıştaya başvurulması koşulunu getiriyoruz. Bu haklı bir gerekçedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LEVENT GÖK (Devamla) - Bunu ister dinlersiniz ister dinlemezsiniz ama biz böyle bir durumda sizlere bunu sunmak durumundayız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)