| Konu: | CHP GRUBUNUN, İZMİR MİLLETVEKİLİ ALAATTİN YÜKSEL VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI TARAFINDAN BUGÜNE KADAR AÇILAN, DEVAM EDEN VE SONUÇLANAN TÜM İHALELERDE YOLSUZLUK YAPILIP YAPILMADIĞININ BELİRLENMESİ VE GERÇEKLERİN TÜM BOYUTLARIYLA ORTAYA ÇIKARILMASI AMACIYLA 11/2/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 12 ŞUBAT 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 12.02.2014 |
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine bu yolsuzluklar üzerinde konuşacağız.
Ama ben bir polemik olmasın, kavga gürültü olmasın diye mümkün olduğu kadar sakin bir ses tonuyla tane tane görüşlerimi, iddialarımı ileteceğim. Lütfen... AKP adına grup başkan vekilleri mi cevap verir? Sayın bakanlardan Sayın Mehdi Eker burada mı, bilmiyorum, biraz evvel buradaydı, keşke olsaydı, bir şeyler söyleyeceğim, hemşehrim, o da cevap verseydi. Tane tane, çıksınlar desinler ki vallahi bunlar doğru değil, yalandır, eksiktir, fazladır...
Şimdi başlayalım değerli arkadaşlar. Nedir bu verilen Meclis araştırma önergesinin iddiası? Ulaştırma Bakanlığının İzmir merkezli, liman merkezli yolsuzluk iddialarıyla ilgili bir Meclis araştırma önergesi. Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu kadar kendine güvenen bir iktidar, hiçbir şey yok diyen bir iktidar -lafı fazla uzatmaya gerek yok- tek şey yapmalı: Buyurun kardeşim, kurun komisyonlarınızı, getirin bütün hâkiminizi, savcınızı, belgenizi, evrakınızı, araştırın -altım yaş değil, çiğ yemedim ki karnım ağrısın- çıkarın ortaya. Hiçbir şey yoksa da çıksın Sayın Bakan buraya aslanlar gibi, desin ki utanın, sıkılın, bakın işte tertemiz bu evraklar, belgeler, soruşturmalar çıktı, teessüf ederim size desin. Demokrasilerde yapılacak olan bu. Yani, böyle, kavgaya, gürültüye, polemiğe, tartışmaya, karalamaya, bağırmaya, çağırmaya, laf atmaya gerek yok.
Şimdi, gelelim iddialara. Benim de iddialarım var. Bakın, ben, son bütçe görüşmelerinde -Sayın Binali Yıldırım da burada oturuyordu, Karayolları Genel Müdürü de arkasındaydı- çıktım buraya, bir konuşma yaptım. Arkasından bu konuşmayı on gün, on beş gün sonra bir daha yaptım, bu kürsüden yaptım, dedim ki... Bakın, bir inşaat firması var Türkiye'de. Rizesporun eski başkanı. Kod adını da böyle koydum. Hani, ismini verme, hakaret etme, firma gizli belgelerini açığa çıkarma... Bu arkadaş Hasankeyf'teki Ilısu Barajı'nı 1 milyar 100 milyon euroya almış ve dış kredilerin tamamını kendisi bulacak, bir konsorsiyum kuracak. Sadece bu konsorsiyumlu ve dış kredili olduğu için de normal diğer İhale Kanunu'na uygun yapılmamış bu. Çünkü, bütün baraj ihaleleri, kara yolları ihaleleri, otoyol ihaleleri yüzde 50 indirimle gidiyor, tenzilatla gidiyor. Hiçbir tenzilat yapılmadan bir protokolle verilmiş, üç yıl bu krediyi bulamamış. Avusturya firmasına gitmiş, İngilizlere gitmiş, sağa sola gitmiş, en son Çin üzerinden karmakarışık bir şekilde, o ihale şartnamelerine de tam uygun olmayacak bir şekilde "Bu, bu işi yerine getirdi." denmiş. Çünkü "yerine getirmedi." denilse normal ihaleye çıkacak, bütçeden parayla ihaleye çıkacak. Ki defalarca da Hükûmet "Bu kredi olmazsa ben bunu kendi bütçemle yapacağım." demiş, buna rağmen bu iş bu zata verilmiş. 1 milyar 100 milyon euro... Sonrasında, hızlı tren ihalesinin önemli bir kısmı yine bu firmaya verilmiş ve sonrasında Erbil'de Erbil Havaalanı -420 milyon dolar- aynı firmaya vermiş, Duhok Havaalanı TİP proje -420 milyon dolar- aynı firmaya verilmiş, Erbil-Kerkük duble yolu -100 milyon dolar- yine aynı firmaya verilmiş. Bunu dediğim vakit buradaki arkadaşlar diyorlar ki: "Kardeşim, tamam, işte Hasankeyf'te şöyle oldu, hızlı trende böyle oldu ama Erbil'in, Duhok'un, Kerkük-Erbil yolunun hesabını bize niye soruyorsunuz oradaki Kürt Hükûmeti vermiş?" Gidiyorum, Sayın Barzani'yle görüşüyorum, Sayın Talabani'nin masasına oturuyorum, Sayın Neçirvan Barzani'yle görüşüyorum, oradaki Kürt yetkililere de soruyorum: "Kardeşim, niye bütün bu ihaleleri siz belli firmalara, aynı firmalara veriyorsunuz?" "Vallahi ne yapalım, Ankara bizi böyle yönlendiriyor." diyorlar. Kürt'e diyorsun sana böyle söylüyor, buradakine soruyorsun o da böyle söylüyor.
Değerli arkadaşlar, en son ramazan ayında, bu geçtiğimiz ramazan ayında, aziz, mübarek ayda yine bu Ilısu Barajı kapsamında Hasankeyf'in Dıfne köyüne (Üçyol köyü) 1.100 metre bir köprü yapılacak -birinci boğaz köprüsü 1.070 metre- boğaz köprüsünden daha büyük bir köprü yapılacak. Yine, 5 tane firmaya davetiye çıkarılmış, bunlar yine aynı firmalar ve bu 5 firma 1 katrilyona yakın işi kendi arasında paylaştırmış. 4'üncü seferdir bu kürsüden bunu söylüyorum, Allah billah aşkına biri çıkıp da cevap vermiyor bana. En son, hiç alakası yok, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu Diyarbakır'da yanımda oturuyor, Başbakanın yemeğinde bizi protokolde yan yana koymuşlar, döndüm ona da söyledim. Dedi ki: "Efendim, bütün bu ihaleler şeffaf ihalelerdir, İhale Kanunu'na uygun yapılıyor" Dedim ki: Sayın Bakan gözünü aç, bana bak, benimle sen otuz beş sene evvelden aynı İslami gruplarda, yapılarda... Tertibiz, yaşıtız, aramızda altı ay var. Otuz üç senelik inşaat mühendisiyim böyle bir rezalet görmedim. Hep aynı 5 firma mı çağrılır? 4 tane iş, 5 firma davetiyeli. 1 katrilyonluk iş, tenzilatsız veriliyor, yüzde 50 indirim oluyor bunlarda.
Sayın Bakan geldi, burada durdu on dakika. Daha cevap hakkı gelmeden bana izah vermeye çalıştı. Efendim, pozlar böyle, şartlar böyle, bilmem ne böyle, işte ne yapalım şöyle... Yine buradan ilan ettim, dedim ki: Sayın Bakan bölgenin müteahhitleri, siz Diyarbakır'da 8 tane alt geçit ihalesi verdiniz, batçık... Bu 8 tane ihaleyi yapan firmalar, bakın, size feryat ediyorlar, diyorlar ki: Biz bu 1 katrilyona verdiğin 4 tane işi 500'e, yarısına yapıyoruz, yarısına. Bütün şartını, şurtunu, evrakını... Bakın, hâlâ cevap yok değerli arkadaşlar. Çıkın, deyin ki: Niye bu 5 tane firma seçildi, söyleyin bana. Bu işin aciliyeti ne, özelliği ne? Yani özellik isteyen işler var, termik santral yaptığın vakit, sokaktaki müteahhit yapamaz. Kabul, bunları biliyoruz. Peki, bu köprülerle ilgili, bu 5 firmanın, 6 firmanın dışında kimse yok mu?
Gelelim, tekrar, daha somut, daha belirgin bir işe. Diyarbakır'a bir havalimanı, bir terminal binası yapılacak. Senelerdir tartışıyoruz, yeni bir havaalanı için Çınar yakınlarında, Çınar ile Diyarbakır arasında hazinenin çok güzel bir yeri belirlendi, uluslararası bir havalimanı yapılması için devletin paftalarına kadar işlendi. Bendeki devletin paftalarında... Bunu Sayın Mehdi Eker'e de gösterdim, açtım paftayı önüne koydum. Resmî, üzerinde devletin mührü olan pafta, o, rafa kaldırıldı niyeyse? Dediler ki: Diyarbakır'a yeni bir terminal yapacağız, çok güzel bir terminal, projesi güzel. 93 bin metrekare kapalı alan, 6 tane körük. Kabul, baş göz üzerine, onu yapın. Kalktılar bunu da yine belli istekliler arasında ön elemeli davetiye... Bakın, tüy dikildi. Ön elemeli ne demek? 15 tane firmaya davetiye çıkarıyor, çıkardı. 15 tane firmaya davetiye çıkardıktan sonra da bu 15 firmayı bir daha inceliyor, diyor ki: "Bunların 8 tanesi" veya "10 tanesi ihaleye girebilir." Yahu, bu davetiyeyi sen çıkarmışsın bir sefer. Yani, niye davetiyeli yapıyorsun, bu ayrı bir tartışma konusu fakat davetiye çıkardığın firmayı, "Yeterlidir, bu gelsin, öbürleri yeterli değildir bütün Türkiye'ye." dediğin bu 15 tane firmayı da tekrar bir ön elemeye tabi tutuyorsun.
Ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar? 10 tane firma kaldı. Yine, feryat ettim, bu kürsülere çıktım, basın toplantıları yaptım, Diyarbakır'daki bütün gazetelere verdim, dedim ki artık utanırlar, korkarlar, yapmazlar. Tınmadı kimse, umurunda olmadı kimsenin, hiç kimsenin umurunda olmadı ve sonuçta bu 10 firmadan 4 tanesi teşekkür attı. Teşekkür ne demek? "Beni çağırdın ama ben bu işe girmiyorum. Sana hayırlı olsun." 1 firma -bu işin içerisinde- anlaşmaya girmedi, Diyarbakır'da İntim İnşaat -onun da adını vereyim- allem edildi, kallem edildi, bu firma da elendi. "Senin şu evrakın eksik, senin bu belgen eksik."
Şimdi diyebiliriz ki "Kardeşim, sen çıkmışsın, anlatıyorsun. Bunların hepsi yalan." Yahu, kurun bir komisyon, getirin evrakları, eğer böyle değilse deyin ki: "Altan Tan, sen bunları yalan söylüyorsun." Getirin bunları. Ve o günün parasıyla 270 trilyona yani 270 milyona, 150 milyon dolara bu terminal binası ihale edildi arkadaşlar. Bakın, Diyarbakır'da duruyor, 150 milyon dolar, o günkü kurla 150 milyon dolar. Getirin dedim, ben otuz üç yıllık inşaat mühendisiyim, yarı fiyatına yapıyorum; bütün teminat, belge, evrak, kontrgaranti, konsorsiyumu kuruyorum. Buyur, yarı fiyatına yapıyorum. Diyor ki: "İhale müddeti geçti, müracaat etseydin." Ya, müracaat yok ki zaten, sen çağırıyorsun.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bunlar, dediğim gibi polemikle, kavgayla, küfürle, bilmem neyle olacak bir şey değil. Gelirsin, yüzünün akıyla bunun hesabını verirsin.
Basına gelince, basın Roboski olduğu gün öldü Türkiye'de. Saat on bire kadar devletten, ordudan cevap gelinceye kadar cemaatçisi, öbürü, diğeri, hiç kimse yayın yapmadı.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)