GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:61
Tarih:13.02.2014

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

546 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesinin değiştirilmesine ilişkin vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 13'üncü madde ile İstanbul'da Dünya Eğitim Vakfı tarafından "Biruni Üniversitesi" adıyla bir vakıf üniversitesinin kurulması öngörülmektedir. Üniversite açılması hiç kuşkusuz sevindiricidir, bu üniversiteye "Biruni" adının verilmesi ondan daha fazla sevindiricidir.

Söz buraya gelmişken çok kısaca Birûnî'den bahsetmek istiyorum. Bilindiği gibi Birûnî astronomi, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanlarındaki çalışmalarıyla meşhurdur. Birûnî bilim adamı olmanın dışında, aynı zamanda bir ahlak abidesidir. Birûnî, astronomi üzerine yaptığı en iyi çalışmayı Gazneli Mahmut'un oğlu Mesut'a sunar. Sultan Mesut da bunun üzerine kendisine bir fil yükü gümüşü hediye eder. Fakat, kendisine bir fil yükü gümüş hediye edilince Birûnî "Bu armağan beni baştan çıkarır, bilimden uzaklaştırır." diyerek bu hediyeyi geri çevirir. Ülkeyi yiye yiye doymayanların kulakları çınlasın. Kültürümüzde "Ehli Hakk'a müptelayım, neme lazım kâr benim; malım, mülküm yoktur ama kanaatim var benim." diyen bir gelenek vardır. Elbette, kanaatle yetinip kanaatle kendi kendini tekrar etmek, zenginliğe gidecek yolun önünü kapatmak doğru değil ama -biraz önce de ifade ettiğim gibi- bütün bu olanı biteni bu bağlam içerisinde, doymayan, iştahı hiç kesilmeyen ve bitmeyen bir mantık içerisinde ele almak da çok doğru değil. Kültürümüz, bundan tam bin yıl önce, böyle erdem abidesi insanlar çıkarmıştır. İsterseniz, gelin bunu bugünle mukayese edin.

Benim burada özellikle söylemek istediğim bir şey var: Birûnî'nin adını vermek güzel bir şey ama yetmez. Birûnî'nin ahlakını, Birûnî'nin felsefesini, Birûnî'nin niteliklerini aslında üniversitelere vermek lazım. Üniversitelere ismini verdiğimiz kişilerin erdem ve edep yönünden, adap yönünden, onların içinde yaşadıkları dönemi de dikkate alarak, o değerlerin aktarılmasının esas olması icap eder.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de üniversite açarken her şeyden önce ülkenin ihtiyaçları ve gerçeklerinin dikkate alınması gerekir. Üniversiteler beyin gücünün eğitildiği yerlerdir. Vasıfsız insanı vasıflı hâle getirmek eğitimle ilgilidir. Kazandıkları vasıfları kullanabildikleri ölçüde insanlar özgür olabilirler. Eğer insanlar kazandıkları vasıfları kullanamazlarsa bu kazandıkları vasıflar sırtlarına yük olur.

Biruni Üniversitesi, bu yönü itibarıyla 5 fakülte, 1 meslek yüksekokulu ve 3 enstitüden kuruluyor. Açılacak fakülteler belirlenirken ülkemizin ihtiyaçları ve kapasite fazlalığı bulunan alanların dikkate alınmadığı görülüyor. Bugün, Türkiye'de 300 binin üzerinde atamayı bekleyen öğretmen adayı vardır; buna karşın, Biruni Üniversitesinde de yeni bir eğitim fakültesi açılarak bu yeni fakülte, âdeta atanmayan öğretmenlerin sayısını artırma gibi bir durum ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle, eğitim fakültesinin açılmasının mevcut şartlarda bir anlamı yoktur. Bu durum, üniversite açılışının plansız, programsız ve hedefsiz bir şekilde gerçekleştirildiğini göstermektedir. Bu durumda, Birûnî'nin adını taşıyan, tıp dalında eğitim verecek Biruni Üniversitesine bağlı bir hemşirelik fakültesinin açılmasının uygun olacağını düşünüyorum ama Hükûmet "hayır" dedi, Komisyon "hayır" dedi, elbette siz de "hayır" diyeceksiniz. İsterseniz biz dünyanın en uygun teklifini getirelim "evet" diyecek hâliniz de yok, onu da biliyorum. Ama, doğruya doğru diyerek doğru bir iş yaptığımızı özellikle ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, üniversiteler gerçekliğin tek boyutta olmadığını öğrencilere aktaran, onları gerçekliğin farklı boyutlarını araştırmaya, öğrenmeye ve özümsemeye sevk eden, dogmalara karşı bilimselliği savunan hayati kurumlardır. Bu bakımdan, düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde akademik ve bilimsel özgürlükten, dolayısıyla da gerçek anlamda bir üniversiteden söz etmek mümkün değildir. Üniversiteler biat, itaat ve fanatizmin değil, bilimsel düşüncenin kalbidir.

Kısaca şunu, sürem bittiği için bir cümleyle söyleyeyim. Hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)