GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:62
Tarih:14.02.2014

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kapalı oturumu sonra tekrar isteyeceğiz Yılmaz Bey.

Yalnız, ben bu arada, Sayın Tayyar'ın -buradayken, birazdan çıkar- söylediği lafı çok anlamlı buldum, "Laf olsun, torba dolsun." lafını. Ama bu, muhalefete değil biraz da iktidarın bugünkü durumuna yakışıyor. Niye biliyor musunuz?

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Herkes biliyor ne olduğunu.

ŞAMİL TAYYAR (Gaziantep) - Mustafa Ağabeye... Mustafa Ağabeye...

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Vatandaşa gelince "laf olsun;" laf, söz ediyorsunuz, size geldi mi "torba dolsun." Vatandaşa laf olsun, iktidara torba dolsun! Torbalar almadı, ayakkabı kutularına dolsun! Bu, güzel bir laf.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kasalar, kasalar...

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Vatandaşa gelince "laf olsun." "Efendim, dindarız, dini şöyle yapıyoruz, şöyle eğitim koyduk." Peki, hırsızlık en büyük günah. "Oraya karışmayalım, torba dolsun!"

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Fetva veriyor adamlar ya!

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Gerçekten de burada, "Vatandaşa gelince kömür olsun, bize gelince torba dolsun..." Bu, hakikaten sizin durumunuza daha çok uyuyor.

Değerli arkadaşlar, bakın burada, bir taraftan onu söylüyorsunuz ama bir taraftan "Özgürlük var." diyorsunuz. Ben hâlâ anlamadım Sayın Tayyar hangi basında çalıştı, nereye gitti, bugün olanları izlemiyor mu? "Alo Fatih" hattının "Alo Meclis" hattına neredeyse dönüşüp burada, sürekli olarak başkan vekillerini tahakküm altına almaya çalıştığını görmüyor mu, ben anlamıyorum. Onun için, burada, tabii, "Laf olsun, torba dolsun." uyuyor derken işin ekonomik boyutunu da söylüyorum. Vatandaş kömüre muhtaç hâle gelmiş, vatandaş gırtlağına kadar borca batmış, siz hâlâ burada "HSYK baskısı, onu yapalım, bunu yapalım, aklayalım, salalım, tahliye edelim." derdindesiniz. Böyle bir şey olabilir mi?

Bakınız, değerli arkadaşlar, vatandaşlarımızın bütün borçları, bütün kesimlerin borçları rekor düzeyde artış gösteriyor. Bir taraftan, kredi borçları 50 kata yakın artmış, 2002 yılında 6 milyar dolayında olan tüketici kredisi ve kredi kartı toplamı 300 milyara yaklaşmış. Şu anda, öyle bir durumdayız ki bütün kesimler borca batmış durumda. Siz ne yapıyorsunuz? Bir taraftan, sadece vatandaşın kredi kartı taksitlerini sınırlandırarak bunu azaltabileceğinizi zannediyorsunuz. Ortada bir muhtaçlık var.

Değerli arkadaşlar, bunların yanı sıra, sadece vatandaşımızın kredi, kredi kartı borcu değil tabii, toplamda 55 milyona yaklaşan bir kredi kartı var. Baktığımız zaman, 70 milyarın üzerinde, 75 milyara yaklaşan bir kredi borcu var. Yani kredi kartını da koyduğunuz zaman, vatandaşın bunları nasıl ödeyemez hâle geldiğini biliyorsunuz. Siz sadece sınır koyarak önlemeye çalışıyorsunuz.

Diğer taraftan, sosyal güvenlik prim borçları sorun olmaya devam ediyor. Bunun yanı sıra, vergi borçları had safhaya ulaşmış, sürekli olarak burada birtakım kesimlere kolaylık sağlamak amacıyla önergeler getiriyorsunuz ve o kesimlerin işini kolaylaştırıyorsunuz ancak vatandaşa geldiği zaman "laf olsun" kısmı işte burada oluyor. Vatandaşa "Bakacağız, edeceğiz..."

Dün akşam da konuştuk, mağdur olan kesimler var; Bunlarla ilgili önerge veriyoruz; "Biz, o konuda çalışma yapıyoruz." Ne zaman? "Seçimden sonra bakarız. Vaadi bir verelim, seçimden sonra oyları alırsak ona göre düşünürüz"e geliyor. Maalesef, buralarda birçok vatandaşımız, çiftçilikle, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız ciddi anlamda, kooperatiflere, bankalara olan borçları nedeniyle sıkıntı yaşıyorlar. Burada hacizler gelmeye başlamış, mallarına mülklerine el konuluyor.

Peki, bunlar devam ederken siz ne yapıyorsunuz? Bunlara seyirci kalıyorsunuz. Diyoruz ki: Bakın, özel sektörün borcu sıkıntı, önümüzde bir ekonomik sorun var, kurlardaki değer kaybı yüzde 30'u, yüzde 40'ı bulmuş. Şimdi, bu vatandaşlar bu borçları nasıl geri ödeyecekler? Bunların yanı sıra, toplam kredilerin içerisinde 135 milyar dolara varan döviz cinsinden krediler var. Dün dövizzedeler grup başkan vekillerimize gelip dosya vermişler; burada görüşmekte olduğumuz kanun teklifine eklensin diye. Burada, maalesef, 40 bine yakın aileyi ilgilendiren bir sorun var. Başkalarınınkini hemen kolaylaştırıyoruz, efendim, varlık barışı, vergi barışı çıkarıyorsunuz ama bu vatandaşlar o gün bankaların açıklamalarına inanarak almışlar döviz cinsinden kredi, şimdi onların riski de yüzde 30, yüzde 40 arttı. İşte, onun için diyorum: "Vatandaşa gelince laf olsun, bize gelince torba dolsun." oluyor. Bu sorunların çözülmesi gerekiyor değerli arkadaşlar. Burada, ciddi bir sorunla karşı karşıyayız.

Peki, bunlar olurken siz ne yapıyorsunuz? Laf olsun dememin nedeni: Siz seyirci kalıyorsunuz vatandaşa geldiği zaman. Burada -yeni krediler çekiyor- bakın, yeni bir yöntem bulmuş bankacılar, çok yaratıcı. Vatandaş borcunu ödeyemiyor, geliyor müdüre; bakıyorlar "Senin riskin zaten çoğalmış..." Kredi kartı çekmiş, kredi kartının ikincisini çekmiş, tüketici kredisini çekmiş. Ne yapıyorlar? "Krediyi canlandıralım." diyorlar. Diyelim ki 40 bin lira borcunuz var, ödeyemiyorsunuz ama limitiniz de dolmuş. Diyor ki: "Gel, ne kadara ihtiyacın var?" "10 bin lira." "Ben sana 50 bin lira taze kredi vereyim. 10 bin lirasını kullan, 40'ına da eskisini kapat." Şimdi, güya, bu arkadaşımız borcunu ödemiş oluyor, zaten 40 bini ödeme gücü olmayan vatandaşımızın 50 bin lira borç altına girdiğini görüyoruz. BDDK da diyor ki: "Efendim, geri dönüşlerde azalış yok, normal kredi var." Sorduk kendilerine, burada söyledik; bir araştırma yapın bakalım, bunun ne kadarı eski kredinin kapanmasıyla ilgili, ne kadarı taze kredidir diye. Henüz bize bir dönüş olmadı. Maalesef, vatandaş bununla uğraşıyor.

Size de geliyordur, sürekli cep telefonuma mesaj geliyor: "Kredi kartınızda sorununuz varsa bize şu kadar komisyon verin, biz bunu bilmem kaç taksite yayalım." diye, artık sektör oluşmuş. Onun için, peki, bu sorunlar yaşanırken, bankalarla ilgili vatandaşın sorunu devam ederken, bunları çözmezken, dövizzedelerin durumu bu hâldeyken sizin iktidarınız ne yapıyor? Sizin iktidarınız, maalesef -Sayın Tayyar'ın dediği, "Laf olsun, torba dolsun." diye ondan diyorum- havuzu dolduruyor, torbayı dolduruyor, bu bankalar havuza para bulmakla uğraşıyor. Bakın, daha önceki gün, taze çıkan "tape"lerin içerisinden bir kısmını size söyleyeyim. Burada, Ziraat Bankasından yetkililerin yaptığı, hani söylediğiniz -torba değil de artık "havuz dolsun"a geçtik artık, torba kısmı bitti- havuza para atmak üzere burada konuşmaları var. Ben, bakıyorum, arkadaşlar diyor ki arada: "Bağırıp çağırmak çözüm değil." Peki, bunu tam olarak çıkıp da burada adı geçenlerin yalanladığını... Bunları konuşmayı ayıp buluyorsunuz da birisi çıkıp "Bu paralar sahtedir, bu görüntüler sahtedir veya bu işler sahtedir, bu 'tape'lerin alakası yoktur." diyebiliyor mu? Ben ona bakıyorum. Eğer bunu demiyorsanız, bunun konuşulmasından daha doğal bir şey olamaz ki! Burada, gerçekten de 100 milyon, 200 milyon dolarlardan bahsediliyor. Böyle bir alışverişe aracılık eden kişilere bankadan doğrudan kredi çıkıyor. Bankanın genel müdürü, genel müdür yardımcısı buralarda, açık bir şekilde bu konularda görüşme yapıyorlar, kredi ayarlıyorlar. Hatta bazıları da güzel yollar bulmuş, kendileri de itiraf ediyor; parayı verirken, ne olur ne olmaz, yarın işi alamazsak diye garantiye almışlar, hisse devri sözleşmesi de yapıyorlar. Yani garantisini de bir nevi alıyorlar. Şimdi, vatandaşın hâli böyleyken bakıyoruz, net bir şekilde iş adamlarıyla bankanın genel müdürü, genel müdür yardımcısı, Sayın Binali Yıldırım'ın kendisi, danışmanı hepsinin ismi var. Peki, o zaman çıkıp da "Kardeşim, biz, tövbe, bu konularda hiç görüşmedik, hiç kimseyle konuşmadık, ne banka genel müdürüyle konuştuk ne iş adamlarıyla konuştuk." diyen var mı, ben duymadım. Eğer varsa bize getirin, biz de bunları söyleyelim. Vatandaş orada duruyor. Vatandaşa geldiği zaman -daha önce de söyledik- maşallah yok "inşallah" var; sizin çocuklara gelince "maşallah" var. Bu, nasıl bir anlayıştır, ben anlamıyorum. Biraz sonra getireceksiniz, HSYK gelmiş. Efendim deniliyor ki: "Geriye dönelim, biz bunu konuşalım." Bunu soruşturan savcıların tamamını attınız, hâlâ doymadınız. İlgili daireyi değiştirdiniz, hâlâ doymadınız. Anlamadım, geriye ne kaldı da artık neyini çıkaracaksınız? Kapatacağınız yeni bir şeyler mi var? Eskilerin dışında yeni bir şeyler mi geliyor, gerçekten anlamakta zorlanıyoruz. Görev yeri değişmeyen savcı kalmadı, hâkim kalmadı, bütün ceza reisleri, hepsi, soruşturmayla ilgilenenlerin tamamı sağa sola savruldu, yine bir gayretkeşlik var. Böyle bir şey olamaz. Sonra da kalkıp "demokrasi, özgürlük" diye bize burada laf anlatacaksınız yani "laf olsun" kısmı. Ya, çok bariz bir şekilde, bırakın "Alo Fatih" hattını, Sayın Genel Başkanımız burada konuşurken yayını veren kişi "Alo Fatih" dediği zaman, o anda on dakika daha kesiliyor, artık otomatiğe bağlamış, "Alo" demesine gerek yok, şifreli konular var. Böyle bir şey olamaz değerli arkadaşlar. Bu hukuk devletinde hepsinin soruşturulması gerekir. Hâkimleri baskı altına alsanız da, fezlekeleri geri çekseniz de soruşturulur.

Sayın Genel Başkanımızın bir lafına "halkı kin ve tahrike kışkırtmak" diyorsunuz, Sayın Başbakanın buradaki sözlerini okusak, sadece Meclis kürsüsünde yaptıklarını, kimleri kin ve tahrik içinde kışkırttığını çok daha net görürsünüz. Bizim söylediğimiz içeriği değildir, gelir bunlar, konuşulur. Ama, diğerleri usul hatası bulunup geri gönderilirken, yolsuzluklar kapatılırken, bunların pat diye gelivermesine itiraz ediyoruz, yoksa hepsi gelsin, bizim öyle bir sıkıntımız yok. Ama, burada bir çifte standart var. Dolayısıyla, vatandaşa gelince "laf olsun" size gelince "torba dolsun" ancak sizin durumunuza uyuyor diyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)