| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 14.02.2014 |
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda defalarca ifade edildiği, dile getirildiği gibi, kuvvetler ayrılığı ilkesi çoğulcu demokrasilerin vazgeçilmez ilkesidir. Nitekim bu temel ve evrensel ilke, tüm demokratik anayasalarda olduğu gibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasamızda da yer almış ve cumhuriyetimizin, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen hukuk devleti ilkesinin temel şartı olarak öngörülmüştür. Anayasa'mız bununla da yetinmemiş, egemenliğin sadece yürütmeye ait olmadığını, egemenliğin Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanılacağını, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye ve sınıfa bırakılamayacağını açıkça belirtmiştir. Yine, Anayasa'mız, yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağını; hiçbir organ, makam, merci ve kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat veremeyeceğini belirterek hâkim bağımsızlığını güvence altına almıştır. Anayasa'mızın 159'uncu maddesinde ise hâkim ve savcılar üzerinde yetki kullanan Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkelerine, esaslarına göre kurulup görev yapacağı açıkça belirtilmiştir.
Değerli milletvekilleri, işte, az önce belirttiğim bu Anayasa hükümleri, evrensel hukuk normları Adalet Komisyonunda ve bu Genel Kurulda defalarca dile getirilmiştir. Ancak, buna rağmen, bu Anayasa hükümlerinin ve evrensel hukuk normlarının Adalet Komisyonunda ve Genel Kurulda defalarca dile getirilmesine rağmen, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Adalet Akademisinin yapısını değiştiren bu tasarı veya bu teklifle yargı tamamen yürütmenin kontrolüne girmekte, bağımsız yargı Adalet Bakanının emrine verilmektedir. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı; iç, dış hukuk çevrelerinin sürekli uyarılarına rağmen, ağır eleştirilerine rağmen, Adalet Bakanının emrine yargıyı tahsis eden bu düzenleme ısrarla yasalaştırılmaya çalışılmaktadır.
17 Aralık depreminden sonra Sayın Başbakanın "Yolsuzluklar üzerinden yargı kanalıyla siyasal iktidara darbe yapılıyor.", "Çeteler yargıya hâkim oldu.", "Paralel devlet imha edilmeli." söylem ve talimatlarıyla bu tasarı Makyavelist bir yaklaşımla Genel Kurulda yasalaştırılmaya çalışılıyor. Oysa daha düne baktığımızda, 15 Temmuz 2008 tarihinde Ergenekon iddianamesi daha mahkemece kabul edilmemişken "Ben Ergenekon davasının savcısıyım." diyerek, bu davalarda yaşanan hukuk ihlallerine, onur intiharlarına ve uzun süreli ve haksız tutukluluklara sadece seyirci kalmakla yetinmeyip, bizzat bunların müsebbibi olan, 11 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe giren Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası'na yönelik eleştirilerimize "Gülüp geçiyorum, ciddiye almıyorum." şeklinde yanıtlar veren, Ergenekon, Balyoz ve KCK süreçlerinde özel yetkili savcılar tarafından yapılan tüm hukuk ihlallerine rağmen, bu özel yetkili savcılara zırhlı araçlarını tahsis ederek himayesine alan Sayın Başbakanın, bugün yatak odalarında banka kasalarının, ayakkabı kutularında dolarların ve para sayma makinelerinin bulunmasından sonra, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunu ve özel yetkili savcılarla geldiği noktayı, geldiği süreci hayretle ve ibretle izliyoruz.
Değerli milletvekilleri, peki, Sayın Başbakan, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu ile özel yetkili savcılarla, destan yazan emniyet görevlileriyle neden bu noktaya gelmiştir? Sayın Başbakanın Ergenekon, Balyoz ve KCK sürecindeki bütün olumsuzluklarına sahip çıktığı özel yetkili savcılar, destan yazan emniyet görevlileri çil yavrusu gibi neden dağıtılmıştır? İçeride ve dışarıda ağır bir şekilde eleştirilen, meşruiyetten uzak, Anayasa'ya açıkça aykırı bu tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna niye getirilmiştir? Bu tasarıyla amaçlanan gerçekte nedir? Bu tasarıyla hedeflenen gerçekte nedir? İşte, yanıtları herkes tarafından bilinen bu sorular için kısa erimde yaşananları hep birlikte yeniden hatırlamamız, hep birlikte belleklerimizi yeniden tazelememiz gerekir.
Değerli milletvekilleri, çok saygın bir köşe yazarının, Sayın Uğur Dündar'ın, 9 Ocak 2014 tarihli yazısında ifade ettiği gibi, bizi Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu yasa değişikliğine getiren süreç 2012 yılının sonbaharında başlamıştır.
Ş.D. isimli kişi, Rıza Sarraf adlı İran asıllı Türk vatandaşının, kuryeler ve paravan firmalar vasıtasıyla 87 milyar dolarlık kara para akladığını, Maliye Bakanlığının Gelir İdaresi Başkanlığına ihbar etmiş ve sadece ihbar etmekle kalmamış, delillerini de mektup ekinde Gelir İdaresi Başkanlığına göndermiştir. Ayrıca bu kişi bununla da yetinmemiştir; Başbakanlığı, Cumhurbaşkanlığını, ve MASAK'ı bu durumdan haberdar etmiştir. Durumdan MİT haberdar olmuştur. Durumdan haberdar olan MİT, hazırladığı 18 Nisan 2013 tarihli raporu Başbakanın önüne koymuş, Zafer Çağlayan ve Muammer Güler'in oğullarının eylemlerini raporuna yazmış ve raporun sonuç bölümünde ise Rıza Sarraf'ın Hükûmetin bakanlarıyla, Zafer Çağlayan'la, Muammer Güler'le ilişkisinin ortaya çıkması hâlinde AKP iktidarının son derece zor durumda kalacağına yönelik olarak Sayın Başbakana ciddi uyarılarda bulunmuştur.
Değerli milletvekilleri, bu uyarılara, bu ihbarlara karşın Sayın Başbakanın yapması gereken nedir, Sayın Başbakan ne yapmıştır? Maalesef değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan hiçbir şey yapmamıştır. Çünkü Sayın Başbakan yandaş medyanın Hükûmeti zora düşürecek bir haberi yayınlamayacağına, baskı altındaki medyanın da buna asla cesaret edemeyeceğine inanmaktadır. Gezi olaylarında destan yazan polislerin ve Ergenekon'da, Balyoz davalarında "Gözümü kaparım, vazifemi yaparım." mantığıyla hareket eden özel yetkili savcıların iktidara yönelik, kendisine yönelik herhangi bir işlem yapmayacağından herhangi bir kuşku duymamıştır. Bu nedenle, MİT'in raporunun ardından Sarraf'la iktidar çevrelerinin, bakanların, AKP bürokratlarının ilişkilerinin kesilmesi gerekirken tam tersine hızlanmıştır. Sayın Egemen Bağış âdeta Rıza Sarraf'ın basın danışmanı gibi çalışmaya başlamıştır. Sayın Zafer Çağlayan aile bireylerini toplayıp Sarraf'ın uçağıyla cümbür cemaat umreye gitmiştir. Sarraf'ın şişkin çantaları ve bağışları bakanlara, iktidar çevrelerine, bürolarına, iş yerlerine, evlerine gönderilmeye devam etmiştir. Bununla da kalınmamıştır; MİT'in raporuna rağmen, MİT'in raporundaki tüm açıklığa rağmen Sayın Başbakan Sarraf için "İyi ve hayırsever bir kişi." diyerek Sarraf'ın itibarını daha da yüceltmiştir. "Bize kimse dokunamaz." rahatlığı ta ki 17 Aralık operasyonuyla şoka dönüşünceye kadar sürmüştür.
Değerli milletvekilleri, peki, 17 Aralıkta ne olmuştur? Hepimiz biliyoruz, 17 Aralıkta ayakkabı kutularının içerisindeki dolarlar ortalığa saçılmıştır. 17 Aralıkta, bakanların çocuklarının yatak odalarındaki içi dolu kasalar, para sayma makinaları yurttaşlarımızın gözü önüne serilmiştir. 17 Aralıkta, Başbakanın, bakanların ve mahdumlarının, utanmaz iş adamlarının yasal dinleme kayıtlarına takılan görüşmeleri, o kabul edilemez, hukuk devletinde kabul edilemez, utanç vesilesi olan görüşmeleri, halkımız tarafından bilinir hâle gelmiştir. Bunların soncunda, savcılar, büyük bir yolsuzluk soruşturmasının düğmesine basmışlar, bakanlar hakkında fezleke tanzim etmişler, bakanların mahdumları hakkında iddianameler düzenlemişler ve bakan fezlekelerinde Başbakanın çocuklarına, Başbakanın damatlarına atıfta bulunmuşlardır. Arkasından, savcılardan talimat alan emniyet müdürleri, savcıların talimatıyla iddianamede suçlu olarak görülen, suç isnadında bulunan kişiler hakkında operasyona başlamışlardır.
Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, sizlerin de bildiği gibi, az önce anlattığım gibi, suç ihbarı yapılmış, ciddiye alınmamıştır. MİT rapor yazmış, Başbakan takmamıştır. Sayıştayın uyarısı iplenmemiştir, savcılar operasyona başlayınca dolarlar, eurolar, banka kasaları milletin, halkın gözünün önünde ortalığa saçılınca ve dinleme kasetleri herkes tarafından bilinir hâle gelince, Sayın Başbakan "Bize uluslararası komplo kuruldu. Dış güçler..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - "...ve yerli iş birlikçileri bize tezgâh kurdu. Türkiye'nin istikrarı hedef alındı, olup bitenden faiz lobisi yararlandı." diye bağırmaya başlamıştır. Ancak, değerli milletvekilleri, teklif sahibi olan değerli Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri, tasarı sahibi Sayın Bakan, Sayın Adalet Komisyonu Başkanı, işte bu görüştüğümüz yasa tasarısının özeti budur, bu süreçtir bu tasarının özeti. İşte, bu gözü kara, Anayasa'ya aykırı, meşruiyeti kabul edilemez bir tasarının özeti bu yolsuzluk sürecidir, yolsuzluk sürecinde savcıların düğmeye basmasıdır, emniyet müdürlerinin yolsuzluğa karışanlar hakkında harekete geçmesidir.
BAŞKAN - Evet, Sayın Köktürk, teşekkür ediyorum.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Ancak, bu tasarıyla bu sürecin üstünü örtemezsiniz. Gittiğiniz yol, yol değildir; izlediğiniz yöntem meşru ve kabul edilebilir değildir. Bakın, yolsuzlukların üstünü örtmek amacıyla bu kabul edilemez. Anayasa'ya aykırı, meşru olmayan yol ve yöntemlere tevessül edenler tarih önünde de...
BAŞKAN - Sayın Köktürk, teşekkür ederim.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - ... Türk halkı önünde de yargı önünde de elbette er geç hesap verecektir, Cumhuriyet Halk Partisi de bu sürecin kararlı takipçisi olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ÜRÜN (Afyonkarahisar) - Biz de takipçisiyiz.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Bizler sizlerin tehditlerine, sizlerin buradaki kürsü işgallerine yönelik tehditlerine asla boyun eğmeyeceğiz.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Hâlâ kürsüyü işgal ediyorsun, ayıp ya!
BAŞKAN - Sayın Köktürk...
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Bizler sizlerin aslında kürsü işgali arkasında saklanarak -bakın, bir şey söylüyorum- saklanarak... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Zamanında konuş, başkasının hakkını alma. Ayıp bir şey ya!
BAŞKAN - Sayın Köktürk...
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - ...Türkiye Büyük Millet Meclisini Sayın Başbakanın...