| Konu: | Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 65 |
| Tarih: | 20.02.2014 |
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 560 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, bugün çok daha farklı bir içerikte, çok daha farklı bazı değişiklikleri Meclis gündeminde tartışacak bir düzenlemeyle bu kürsüden konuşmak isterdik ama maalesef, bugüne kadar olduğu gibi bu getirmiş olduğunuz kanun teklifi de bir beklenti yaratıp büyük bir algı yönetimiyle ve sonrasında da dağın fareyi doğurmasının ötesine geçemeyen bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla da bu düzenlemeyle ilgili olumlu ifadeleri çok fazla burada kullanamayacağız.
Genel olarak bu teklifin tamamına baktığımız zaman, ülkenin ihtiyacı olan demokratikleşmenin sağlanması ve özgürlüklerin genişletilmesinden çok, özellikle 17 Aralık operasyonundan sonra AKP'nin kendi üzerinde hissettiği tehdidi bertaraf etmeye yönelik bir düzenlemenin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Burada özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili bir düzenleme var. Aslında yapılan uygulama, getirilen düzenleme özel yetkili mahkemeleri falan ortadan kaldırmıyor. Yani bu özel yetkili mahkemeleri iki yıl önce de siz kaldırdığınızda sadece bir isim değişikliği yapmıştınız, bir estetik operasyon yapmıştınız, TMK 10 kapsamında mahkemelere bütün o yetkiyi vermiştiniz, bugün de TMK 10'u kaldırdığınızı söylüyorsunuz ama TMK yerinde durduğu sürece bütün ağır ceza mahkemelerine özel yetkili mahkemelerin uygulama yetkilerini devrediyorsunuz. Dolayısıyla, bu TMK 10'u kaldırarak farklı bir şey yapmış algısını yönetmenizi, kamuoyunda bu şekilde bir algı yaratmanızı biz doğru da bulmuyoruz, ahlaki de bulmuyoruz. Eğer gerçekten bu konuda samimi davranmış olsaydınız bu ülkedeki özgürlüklerin önündeki en büyük engel olan Terörle Mücadele Kanunu'nu tümden kaldırmanız gerekiyordu. Amasız, fakatsız, pazarlıksız, şartsız Terörle Mücadele Kanunu kaldırılmadan bu ülkede demokrasinin geliştirilmesi, özgürlüklerin genişletilmesi mümkün değildir demeniz gerekiyordu.
Bugün, düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü önündeki en büyük engel bu Terörle Mücadele Kanunu'dur. Basın özgürlüğü önündeki en büyük engel, âdeta bütün bu hayatın her alanını ilgilendiren, özgürlükleri kısıtlayan, utanç duvarı durumundaki yasal düzenleme Terörle Mücadele Kanunu'dur ve onu da siz getirdiniz, tıpkı bu özel yetkili mahkemeleri kurduğunuz gibi. Hem özel yetkili mahkemeler hem de Terörle Mücadele Kanunu sizin döneminizde devreye kondu. Sonuç ne oldu? Büyük mağduriyetler, on binlerce insanın haksız yere tutuklanması, neredeyse diktatöryal bir sisteme doğru giden bir düzenleme dışında hiçbir sonuç alamadınız. Ne zamanki bu özel yetkili mahkemeler 17 Aralık operasyonunda ortaya çıkan yolsuzluklarla sizin güvenliğinizi tehdit etmeye başladı, siz, birdenbire bir gece, âdeta başınıza taş düşmüş gibi, bir gün önce özel yetkili mahkemeleri savunuyordunuz, bir gün sonra özel yetkili mahkemelerin kaldırılması gerektiğini ifade ettiniz. Meclis kürsüsünde, Meclis tutanaklarında, grup konuşmalarında Barış ve Demokrasi Partisinin özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili söylediği her cümle kayıt altındadır ama o her cümlenin karşısında sizin kullanmış olduğunuz cümleler de yine bu Meclisin kayıtları altındadır. Dolayısıyla, bugün buraya getirmiş olduğunuz düzenleme sadece büyük bir can havliyle, büyük bir panik havası içerisinde kendinizi kurtarmanın, bir yolun ötesine geçemiyor.
Şimdi, Terörle Mücadele Kanunu kaldırılacak mı, kaldırılmayacak mı? Bilmiyoruz. İşte, Hükûmet yetkilileri açıklamalar yapıyorlar: "Terörle Mücadele Kanunu'nun önemli, ilgili maddelerini Türk Ceza Kanunu'na taşıyacağız, o şekilde bir düzenleme yapacağız." Vallahi o şekilde bir düzenleme yapmanız baskıcı, otoriter, diktatöryal bir sistemi bu ülkenin gündemine getirmeniz dışında hiçbir işe yaramaz. TMK'nın kaldırılmasıyla birlikte Türk Ceza Kanunu'nun antidemokratik bütün maddelerini ayıklamadan, temizlemeden bir alan temizliğini, bir yol temizliğini bu ülkenin gündemine getirmeden bir demokratikleşmeyi başarmamız maalesef mümkün değildir. Bu konuda bizim yaptığımız hazırlıklar, vermiş olduğumuz kanun teklifleri dosyalar şeklinde Hükûmet yetkililerine de iletildi ama maalesef "En iyi doğruyu ben bilirim, ben yaptım oldu, bitti." anlayışının ötesine bu Hükûmet geçemiyor. AKP Hükûmetinin bütün kanunları hazırlama tekniğinde olduğu gibi, demokratikleşmeyle ilgili başlıklarda da bu yöntemi kullandığını büyük bir üzüntüyle buradan ifade etmek istiyoruz.
Bakın, yaklaşık bir yılı aşkın bir süredir çözüm sürecinden bahsediyoruz, barış sürecinden bahsediyoruz. Hâlâ burada Hükûmet adına çıkan yetkililer "Bilmem terörle mücadelede ne yapmak için bu düzenlemeyi yapıyoruz." diyorlar. Ya, zaten yüz yıldır "terörle mücadele" adı altında bu ülke tam bir kan deryasına döndü. Son otuz yıllık çatışmalı sürecin, sizin on iki yıllık iktidarınız dönemindeki bütün çatışmalı sürecin, savaş sürecinin söylemidir terörle mücadele söylemi. Terörle mücadele söylemiyle bir arpa boyu yol alamazsınız. Açık çıkacaksınız: "Biz yüz yıllık bir sorunu çözeceğiz. AKP Hükûmeti olarak buna karar verdik. Kürt meselesini çözeceğiz, ülkenin demokratikleşme meselesini çözeceğiz, otuz yıllık bir savaşı bitireceğiz ve bir barış için gerekli olan hangi yasal düzenleme varsa bu Meclise getirip yasalaştıracağız." diyeceksiniz. Bunu söylemediğiniz sürece, kusura bakmayın, eğer Kürt halkını, Türkiye halklarını kandırmayı düşünüyorsanız sadece kendi kendinizi kandırmış olursunuz. Bu süreç yarın öbür gün bittiği zaman geçmişte yaşanan acılardan, sıkıntılardan çok daha büyük sıkıntılar yaşanacak, hepimiz dizlerimize vuracağız ama inanın ki sizler 2 defa dizlerinize vuracaksınız. Yapmanız gereken yasal demokratikleşme adımlarını bile eğer ortaya koymazsanız korkarım ki bu sürecin sonunda en büyük hayal kırıklığını sizler yaşayacaksınız. Bunu açıkça ifade ediyoruz.
Şimdi, bakın, bu düzenlemeye bakıyoruz, bu ülkenin gündeminde çok uzun süredir tartışılan bir hasta tutuklular meselesi var. Defalarca buradan ifade ettik, vicdanlarınıza seslendik, insanlığınıza seslendik ama karşımızda bir utanç duvarı şeklinde yine kayıtsızlığınız var. Burada yapılan yasal düzenlemede de hasta tutuklularla ilgili tek bir şey yok. Mal varlığına el konulmasıyla ilgili, yürütülen yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili kendinizi kurtaracak birtakım mekanizmaları bu düzenlemenin içerisine almışsınız ama son nefesini vermek üzere olan, son nefesini ailesinin yanında vermek isteyen ya da hastalığından dolayı tedavi olmak isteyen hastaların durumuyla ilgili, hasta tutukluların durumuyla ilgili de tek bir düzenleme yapmış değilsiniz. Yüzlerce hasta tutuklu var üniversite hastanesinden, tam teşekküllü Sağlık Bakanlığı hastanelerinden "Cezaevlerinde kalması uygun değildir." raporu almış ama adli bir kurum olmaktan çok siyasi bir karar mercisi durumuna gelmiş adli tıp raporlarıyla bütün bu hasta insanları içeride tutmaya devam ediyorsunuz.
Adli Tıp Kurumunun imza attığı skandalların haddi var, hesabı yok. Bakın, aynı tutuklu hakkında, aynı kişi hakkında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı "Cezaevinde kalamaz." raporu veriyor, İstanbul'daki Adli Tıp Kurumu "Cezaevinde kalabilir." raporu veriyor. Onlarca böyle örnek var. Adli tıbbın "Cezaevinde kalamaz." raporu verdiği tutuklularla ilgili, toplum güvenliğini tehdit eder gerekçesiyle hâlâ tahliye edilmeyen insanlar var. Buraya yargıyla ilgili bir düzenleme getirecekseniz hayata dokunmalı, bir karşılığı olmalı. Yargının kendisi zaten tamamen çökmüş durumda. Çok başlı bir yargı sistemi var. Askerî yargının rezaletleri Roboski kararında, kışla içi cinayetlerde zaten ortaya çıktı. Adli yargının rezaletleri paralel devlet vesayetiyle iktidar partisi vesayeti arasındaki tartışmalarda zaten ortaya çıktı. Bunları düzeltecekseniz buraya bir yasal düzenleme getirmenizin bir anlamı olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bunları düzeltmeden, günü kurtarmaya yönelik, iktidarınızı, Hükûmetinizi kurtarmaya yönelik yapacağınız her düzenleme kendi altınıza dinamit döşemenin dışında hiçbir işe yaramaz. O dinamiti ateşlemek için de pek çok gücün hâlâ ellerini ovuşturarak beklediğini de hatırlatır, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından alkışlar)