| Konu: | BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 25.02.2014 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Ünal kısa bir şey söyledi. Doğrudan bize söylemedi ama her seferinde söylüyor, "şu kadar bankayı" diye ağzına pelesenk etti. 57'nci Hükûmetin Bakanı Sayın Bal burada, geçen gün size ayrıntılı olarak cevap verdi.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Hayır, siz üzerinize niye alınıyorsunuz ki?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bir dakika yani, işte, şimdi, her seferinde söylediniz de ben de söyleyeyim. Tam tersine, 57'nci Hükûmet, o bankalarla ilgili BDDK Kanunu'nu, Bankacılık Kanunu'nu çıkarıp uygulayan, batık durumda olan bankaları alıp rehabilite eden...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ya, Korkmaz Yiğitler, Alaattin Çakıcılar, Mesut Yılmazlar; onlar arasında o...
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Siz de cevap verirsiniz Sayın Ünal. Sayın Ünal, bir dur, sen de cevap ver. Bana kızma, bak ben sataşmadan söz istemedim, bir şey söylüyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Hayır, ben bir şey söylemedim ki.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Halk Bankasını soyup soğana çevirdiniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Halkbankın tek kuruşuna kimsenin eli dokunmadı!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - 30 milyon euroyu açıkla bir, 30 milyon euroyu.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben de diyorum ki o bankalar daha önce batmıştı, geldiğinde almıştı. Şimdi, siz batan bankaları bırakın, biz başka batan şeyleri konuşmayacağız. Burada, kanunda bir sürü şey var. Siz zorla yani bizi başka şey konuşmaya zorluyorsunuz.
Diyorum ki biz kanunu çıkardık, ele aldık, bunların hepsi rehabilite edildi, görev zararları da tasfiye edildi, bankacılık reformu yapıldı. Elinize sağlam teslim ettik, başka bir şey demiyorum. Ha, söylersen onların da cevabını veririm, o ayrı konu yani dağarcığımızda hepsi var. Sadece bir cümleyle düzelttim. Yoksa, kalkıp başka şeyleri de söyleyebilirdim Sayın Ünal.
Değerli arkadaşlar, bu kanun bir garabet. Yani, geçen gün uzun tartışma yaptık biliyorsunuz. Arka arkaya, arka arkaya eklenen tekliflerle aceleden, hatta eksik imzası olan teklifler, aceleden arkadaşımızın yerine atılan imzalar, böyle garip bir... Ya, böyle bir kanun yapma tekniği olmaz. İçerisinde her şey var. Plan ve Bütçe Komisyonuyla ilgili olmayan maddeler de var, oradan geliyor, İnternet kanununu yetiştirelim, falanca şeyde acil sahibinden bir şey var, unutmuşuz, onu da yetiştirelim.
Burada, Bakanlar Kurulumuzun hepsine söylüyoruz ama eski Komisyon Başkanımız olarak asıl Sayın Elvan'a söylüyoruz: Bakanlar Kurulunun, Plan ve Bütçe Komisyonunun, yasamanın ve Meclisin namusunu size emanet ediyoruz. Yani, diğer bakanlarımızın da var, en çok sizin emeğiniz var. Hem bürokrasiden değerli çalışma arkadaşım olarak hem de Plan Bütçe Komisyonu Başkanımız olarak... Bu kanun yapma tekniğine son verilmesini Sayın Başbakana da arz edin, bir çözüm bulalım. Ha, varsa bir kanun, alın, sahip çıkın, Bakanlar Kurulundan tasarı olarak getirin buraya, biz de eksiğini fazlasını tamamlayalım, süreçlerden geçsin.
Az önceki maddede söyledim, etki analizi yapılmadan geliyor. ÖTV'den vazgeçtik, ne olacağı belli değil. Şimdi, buranın içerisinde sağlıktaki yap-kirala-devret sistemi var, hiçbir etki analizi, maliyeti yok. Söylüyoruz, diyoruz ki: Önümüzdeki yirmi beş seneyi ipotek altına alıyorsunuz. Bununla ilgili etki analizine gerek yok, ben size tekrar rakamları vereyim, defalarca verdim -Sayın Başkan da biliyor, değerli arkadaşlarım da biliyor, Sayın Sağlık Bakanı da biliyor, bilenler beni bağışlasın, tekrar olacak, bilmeyen arkadaşlarım varsa - net bir şekilde, şimdi, sizin insafınıza sunacağım: Geçen yıl, 2013'te, bu sağlık kanunu çıkarken önlerine koydum, 2013 yılı yatırım programında 5,1 milyar TL'yi bulan 88 tane yatırım vardı ve bunun tamamı 2014, 2015 yılı içerisinde tamamlanacak. Komisyon görüşmeleri sırasında hem Hazinenin hem Kalkınma Bakanlığının, eski DPT'nin müsteşar yardımcılarını da davet ettik, arkadaşlarımız da oradaydı. Hazine garantisi vardı, öbür taraftan da YPK kararlarıyla ilgili kendisine soru sorduk "Sizin, orta, uzun vadedeki sağlıkta yatak hedefiniz nedir, şu anda durum nedir?" dedik, "On binde 26" yani, 10 bin kişiye düşen yatak sayısı... "Hedefiniz nedir?", "30", "Türkçesini söyleyin." dedik; bize söyledikleri rakam: "Şu andaki mevcut yatak kapasitesine 25 bin kişi daha eklendiği zaman tamamlanıyor." "Ee, peki, bu 88 tane hastane işletmesinin, tesisinin tamamlandığı durumda, 2015 yılında yani hangi rakama gelmiş olacağız?" diyorum, ilave 27 bin daha gelmiş olacak.
Şimdi, benim insafım, vicdanım, aklım ermiyor. Öbür taraftan, burada YTK kararı var, orada da diyor ki: "Yapacağınız yeni hastaneleri yatak kapatarak yeni yatak kapasitesi yaratmadan yapın." Şimdi ben anlamadım, zaten, orta, uzun vade hedefini 2015'te tutturacaksak, burada DPT'den gelmiş Sayın Bakanıma da söylüyorum, bu kadar şeyin altına niye giriyoruz değerli arkadaşlar? Şu anda, bakın -5,1'di geçen sene, bu senenin yatırım programı önümüzdeki günlerde tekrar gelir, bakarız, ne kalmış, hangisi tamamlanmış ama- böyle bir garabet var.
Durmadan da Sayın Başbakanla beraber Sağlık Bakanımız dolaşıyor "Efendim, şehir hastaneleri kuruyoruz..." Kim ödeyecek bunun faturasını? Yani, böyle bir model olabilir mi? Bakın, elimizde çalışmalar var, raporlar var, bunun beşiği olan İngiltere'de, Kanada'da, İrlanda'da ne kadar zarar edildiğini söyleyen raporlar var, parlamento raporları var. Soruşturma komisyonları kurulmuş "Yüzde 87 daha pahalıya geliyor normal ihale yönteminde." diyor birincisi. Yani, şu anda her tarafta sorun var, Avustralya'da, Kanada'da, İrlanda'da... Benim elimde makaleler var, burada size göstereyim, gazete haberleri var ve komisyon raporları var.
Şimdi, bir taraftan İhale Kanunu'nu elliyoruz, orasını oradan alalım, burasında bunu affedelim, buna muafiyet getirelim; öbür taraftan, elimizde, yeni yatak kapasitesi yapmadan, sadece yıldız yenilediğimiz gibi otellerde, daha farklı bir yere topluyoruz. Ya, birkaç tanesini yapın diye defalarca söyledim, tamam, bir model deneyin, bir görelim. Önümüzdeki yirmi beş sene, 50 milyara yaklaşan bir maliyetin altına Türkiye Cumhuriyeti devletini, bu milleti niye sokuyorsunuz? Yani, böyle bir model, toptan bir model olabilir mi?
Bu sefer de konuşuyor arkadaşlarımız, içerisini de biliyoruz, aynı anda -Sayın Bakan varken söylediğim için söylüyorum, şimdi kendisi yok ama arkadaşlarım şahittir- hem harcama yetkilisi hem ihale yetkilisi bir arkadaşımız gelmiş, daire başkanı yetkisiz, imzaları atıp gidiyor; böyle bir şey olur mu? Sonra da diyor ki: "Bu sözleşmeler tamamlanmış." Kim tamamladı? O sözleşmelerin kiminde eksik imza var. Yani, normalde ilgili genel müdürde olması gereken yetkiyi kalkıp burada biz daire başkanına vermişiz, daire başkanı, normal daire başkanı olmuş, imza yetkisi olmayan daire başkanı olmuş, KHK çıkarmışsınız, ondan haberi yok arkadaşların.
Dolayısıyla, bu gibi harcamalar milletin üzerine yeni vergi yükü getiriyor. Bütçedeki her açık, her birimizin üzerine yeni borç, bu da bunu ödemek için yeni yeni ÖTV, KDV, özel iletişim vergisi gibi vergiler getiriyor. Bakın, bunların etki analizlerini yapmadan, bunları bu şekliyle yapmadan yapabilmemiz, bu yatırımları başarabilmemiz mümkün değil.
Şimdi, bizim uyarılarımızın bir kısmına ilişkin, arkadaşlarımız, güya, düzenleme getiriyor ama yine, mevcut olan sözleşmeler üzerinde Sayın Bakana işlem yapma yetkisi veriyor. Söyledik "Sayın Bakan sizi ağır töhmet altında bırakır bu." dedik. Niye? Ya, şimdi, bitmiş olan sözleşmede hukukta bunun üzerine yeni düzenleme yapılır mı? Biz o şartları biliyor olsaydık başka türlü ihaleye girerdik, başka şirketler girerdi. Daha önce bu lafları hatırlıyorsunuz. Sonradan TELEKOM'a sağlanan özel vergi hakları gibi birtakım özel kolaylıklar sağlanınca büyük iş adamları dedi ki: "Bunu bilseydik biz de girerdik ihaleye." İhaleye gireceksiniz, sözleşme bitecek ve de o ihale süresi boyunca, yani yirmi beş sene boyunca Sayın Bakan "Ben kafama göre düzeltirim." Böyle bir şey yok. Bakanı da töhmet altında bırakır, yarın çok dedikodular çıkar, hiçbir şey olmasa da çıkar. En ufak bir şey olduğu zaman da hemen "Bunun altında bir çapanoğlu var." diye bakılır, normaldir. Onun için, böyle bir yöntem olamaz.
Bu arada, devletin işleyişinde bir düzen, nizam, organizasyon olması lazım. Daha önce de söyledim: Millî Eğitim Bakanlığı ayrı aldı, Kültür ve Turizm Bakanlığı "Ben adaya bilmem ne yapacağım." dedi, aldı; Sağlık Bakanlığı geldi, aldı. Bakanlığın merkez birimi dahi bunlar için o kadar proje parası öderken, Sayın Bakan, önceki Bakan bize geldi, dedi ki: "Bunu taşra birimleri yapsın." Yani şimdi, burada bir dağınıklık var. Yap-işlet-devret modeli geldi, kamu-özel ortaklığı bir model olarak geldiyse, bunu tek elden yürütecek kuruluş, Sayın Bakanın da, benim de eski mensubu olduğumuz Kalkınma Bakanlığının içerisinde özel daire var, bu, bu iş için kurulmuş. Organizasyonunu da yapan, koordinasyonunu da sağlayan birim orada ama ondan memnun olmuyor arkadaşlar. Niye? "Ya, DPT'ciler işi yokuşa sürüyor." Onun için de bakanlık yapıldı zaten, DPT olmaktan çıktı. Dolayısıyla, burada, hepsinin tek elden yürütülmesi, önceliklerin görülmesi, bunun maliyetlerinin hesaplanması, kamuya maliyetinin hesaplanması, önümüzdeki yıllarda alternatif maliyetlerinin hesaplanarak, etki analizlerinin yapılarak buraya gelmesi lazımdı.
Maalesef, şimdi, burada 1 maddelik bir düzenleme yapıyoruz. Bunu düzeltmiyoruz, ne yapıyoruz? Daha önce yapılan sözleşmelerden mağdur olmuş birilerinin mağduriyetini gidermek veya mevcut sözleşme üzerinde düzenleme yapma yetkisi verebilmek için... Neymiş? "Sadece Etlik Hastanesi'nde, efendim, yer teslim edilememiş. Buna özel düzenleme yapın." Genel olarak sözleşme yetkisi verdiğimiz zaman, bu kadar milyonlarca liralık, 50 milyara yaklaşan toplam yirmi beş yıllık maliyetli ihalelerde eğer Bakan, kendisi düzenleme yapma yetkisi alırsa, bizim bunu, kusura bakmayın, sadece iyi niyetle açıklama şansımız yoktur. Hele hele ortalıkta tartışılan, konuşulan konulara gelince, yarın ne olacağını bilemeyiz.
Böyle bir yetkinin, Sayın Bakana verilmesi tehlikelidir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)