| Konu: | BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 25.02.2014 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Son günlerde ardı ardına yapılan düzenlemelerde olduğu gibi, bu teklifte, toplumun beklentilerinin karşılanması, çalışanlar ile esnaf, çiftçi ve sanayicilerin sorunlarına çözüm getirilmesi yerine, usulsüzlük ve yolsuzluklar nasıl örtülebilir, denetimden ve yargıdan nasıl kurtulunabilinir, onca gelişmeye rağmen hâlâ kamu arazileri ve ormanlar nasıl talan edilebilir ve yandaş müteahhitlere nasıl imkânlar sağlanabilir mahiyetini taşıyan düzenlemeler yer almaktadır. Bu teklifle Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu'na eklenen düzenlemeyle bir kurul oluşturulmaktadır. Kurulun Kalkınma Bakanının Başkanlığında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile diğer ilgili bakanlar olmak üzere asgari 3 kişiden oluşması öngörülmektedir. Bu kurulda su yönetiminden, yer altı sularının korunmasından sorumlu bakanın bulunmaması manidardır. Bu maddeye göre, jeotermal kaynak ve doğal mineralli su arama ve işletme faaliyetleri ile devlet ve il yolları, otoyollar, demir yolları, havaalanı, liman, baraj, enerji tesisleri, maden, petrol, doğal gaz işletmeleri, su isale hatları gibi kamu yararı niteliği taşıyan yatırımların birbirlerini engellemesi, faaliyetin yapılamaz hâle gelmesi durumunda jeotermal kaynak ve doğal mineralli su arama ve işletme faaliyetleri ve yatırımla ilgili kararı kurul verecektir. Kurulun hangi usuller çerçevesinde çalışma yapacağı, çalışma ve karar süreçlerinin ne olduğu, hangi bilimsel, teknik verilerle karar vereceği belli değildir. En önemlisi, kamu yararına hangi yatırımın öncelikli olacağına bu kurul nasıl karar verecektir? Bakanların vereceği kararın siyasi olacağı açıktır. Kamu yararına karar alma yetkisi tanıyan bir düzenleme neden kamuoyunda tartışılmadan alelacele bu torbaya konulmuştur? Bu düzenlemeye konu hangi projeler yapılmaktadır veya yapılacaktır? Bu teklifte üçüncü havaalanı projesiyle ilgili bir konuda yargının yürütmeyi durdurma kararını aşmak için ve bazı projeler kapsamında yapılması planlanan faaliyetlerde ortaya çıkabilecek doğal kaynakların yok sayılmasına yol açabilecek düzenleme yapılmaktadır. Özel ve adrese teslim mahiyet arz eden bu madde tekliften çıkarılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, demokratik rejimi diğer yönetim şekillerinden ayıran en önemli fark yönetenler ile yönetilenler arasındaki açık, şeffaf, saydam ilişkiler ağı ile bu sistemin oluşturması arzulanan temiz, ahlaklı, dürüst ve erdemli siyaset anlayışıdır. Demokratik yönetimler gizli kapaklı ilişkilerin, karanlık hesapların, tezgâh altı münasebetlerin görülmediği, kayırmaların, arka çıkmaların, yandaşlara peşkeş çekmelerin olmadığı faziletli idareler olmalıdır.
Bugün her alanda rüşvet ve yolsuzlukları, ahlaki yozlaşmayı değişik türevleriyle görmek ve karşılaşmak, doğal bir akış gibi algılanmaya başlanmıştır. Aslında en tehlikelisi de budur. Sayın Başbakan "'Yolsuzluk' dendiğinde şunu anlarım: Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu?" diyerek "yolsuzluk" anlayışını ortaya koymuştur. Bu tanıma göre, eğer devlet kasasından çalınmıyorsa yolsuzluk olmuyor. Yani yandaşlara ihale dağıtmak, ihalelerden komisyon almak, kamu arazilerini yağmalamak, imar düzenlemeleri yaparak köşeyi dönmek, sit alanlarının statüsünü değiştirerek vurgun vurmak, iş adamlarına rant alanları sağlamak, bu rantlardan bir kısmını sözde hayır kurumu vakıflara yönlendirmek, iş adamlarına salma yapmak, bir medya grubu için havuz oluşturup o havuza milyon dolarlar toplamak, Hükûmetle içli dışlı olan bir iş adamından rüşvet almak, uçağıyla umreye gitmek, 700 bin liralık hediye saat almak gibi uygulamalar, Sayın Başbakana göre yolsuzluk sayılmıyor. Öyle ya, devletin kasasına giren çıkan bir şey yok.
Böyle bir anlayışla yönetilen ülkemizde daha nelerle karşılaşılacağını ve yolsuzlukların hangi boyutlara ulaştığını anlamak zor değildir. Bu yapılanların da gerek hukuki açıdan gerekse inançlarımıza göre, yolsuzluk olduğu, haram olduğu açıktır. Dünya Bankası tarafından yapılan ve en yaygın kullanılan yolsuzluk tanımı "Kamu gücünün özel çıkarlar için kötüye kullanılması." şeklindedir. Ülkemizde kamu gücünü özel çıkarları için kullanmayı kendine hak ve imtiyaz olarak gören ve yolsuzlukların tüm örneklerini sergileyen bir iktidar yönetimiyle karşı karşıyayız.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)