GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA GÜN VE SAATLERİNİN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMINDA BULUNAN 562 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN BU KISMIN 3'ÜNCÜ SIRASINA ALINMASINA VE DİĞER İŞLERİN SIRASININ BUNA GÖRE TESELSÜL ETTİRİLMESİNE; 562 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:68
Tarih:26.02.2014

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de AK PARTİ Grubunun önerisiyle ilgili aleyhte söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sevgili arkadaşlar, hepimiz bu mevcut sistemden ciddi şekilde rahatsızız. Yani, buraya çıkıyoruz, konuşuyoruz ama çözümle ilgili bir ortak noktada buluşmuyoruz. Yani, dinlemelerden tutun, montaja, bilmem neye kadar bir bütün, herkes bu sistemde, bu ülkede mağdur. Peki, bu mağduriyeti ortadan kaldıracak görev kime düşüyor? Türkiye Büyük Millet Meclisine düşmüyor mu? Niye yapmıyorsunuz? İlk günden beri biz söylediğimizde "Bakın, bunlar, şu kasetlerden dolayı binlerce insan içeride." dediğimizde kılınız kıpırdamıyordu. Yani ne iktidarın ne muhalefetin kılı kıpırdamıyordu ve gerçekten bugün, bu ülkede binlerce insan bu şekilde mağdur edilmiştir. Şimdi, eğer bunu ortadan kaldıracaksanız, eğer, gerçekten hepimizin sığınabileceği bir yargı sistemini inşa edeceksek, buyurun, buradan bir arınma yaşayabiliriz, hep birlikte bağımsız bir yargıyı oluşturabiliriz ama sizin böyle bir derdiniz yok.

Bakın, geçen gece burada gündeme getirdiğim, Muş E Tipi Cezaevi'nde Hasan Alavi diye biri, 1930 doğumlu. Yani bu, 84 yaşında bir vatandaşımız, Bingöllü bir amca. 84 yaşında örgüt üyeliğinden dolayı ceza almış, Muş Cezaevi'nde, şu anda hasta ve perişan bir hâlde. Şimdi, 84 yaşında bir örgüt üyesi varsa bu ülkede, o zaman bu ülke bitmiştir ama sizin hukukunuzda çifte standart var. Yani, darbeyi gerçekleştiren Kenan Evren ve arkadaşları GATA'da, orada keyif çatıyorlar ve bu ülkede kimi canı istiyorsa yargıçların, Anayasa Mahkemesinin, özel yetkili mahkemelerin derhâl tahliyelerini gerçekleştiriyor. Darbeci Kenan Evren GATA'da ama 84 yaşındaki Hasan Amca, Muş Cezaevi'nde; işte, hukuk sisteminiz bu.

Onun dışında, bakın, dün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir mahkûmiyet kararı daha verdi. Yani, Uğur Kaymaz, Mardin'de babasıyla birlikte bir saldırıya maruz kaldı. Uğur Kaymaz, 13 kurşunla Kızıltepe'nin göbeğinde katledildi. Ne yaptınız? Sizin mahkemeleriniz, özel yetkili mahkemeleriniz ne yaptı? Davayı Eskişehir'e aldı. Eskişehir zaten bu tür cinayetlerin aklanma yeridir. Uğur Kaymaz'ın failleri beraat etti. Uğur Kaymaz'ın ailesi ve avukatlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulundular ve dün, AİHM, yaşam hakkını ihlalden, 140 bin euro, Türkiye'yi mahkûm etti.

Benim elimdeki verilere göre, 2012'de tam 16.700 dava açılıyor AİHM'de ve toplam 23 milyon 424 bin 794 euro bir mahkûmiyet kararı var. Ben de onlarca kez bir mağdur olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmişim, onlarca kez Türkiye'yi mahkûm etmişim ve Türkiye bu konuda sürekli mahkûmiyet ve son dönemlerde yapılan... Hocam da burada, tabii, bağışlasın beni, bu konunun uzmanı ama... Bakın sizin yargınız, burada Uğur Kaymaz'ın katillerini kolluyor, koruyor ama Uğur Kaymaz'ın ailesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bunları götürüp, mahkûm ediyor. Şimdi, gelin, hep birlikte bu süreçten bir şeyler çıkaralım.

Bakın, biraz sonra, bir saat sonra yeni kasetlerin yeniden yayınlanacağına dair sosyal medyada haberler var. Peki, bu kadar korkunun kuşattığı bir ülkede, Parlamentonun bu kadar baskı altında olduğu bir ülkede, siyasetin bu kadar baskı altında olduğu bir ülkede biz siyaseti nasıl dizayn edeceğiz? Yani bırakın, korkudan insanlar siyaset üretemez, nefes bile alamazlar. Onun için burada iktidarı ve muhalefetiyle bir bütünlük içerisinde biz yeni bir süreci başlatabiliriz. Bakın, bizim konumumuzda olan ülkeler vardı. Yani Franko döneminde İspanya'da, o dönem Franko sonrası gelenler de dönüp bir yüzleşmeyle "Acaba bir sorunu çözebilir miyiz?" diye... Ama dönüp baktılar ki herkesin eli kanlı, herkes o süreçte kirlenmiş ve paslanmış ve emin olun, ülkemiz de böyle; otuz yıllık bir savaşta ve doksan yıllık ret ve inkâr politikalarında herkes kirlenmiş ve paslanmıştır. Onun için Türkiye'nin, bir helalleşme dönemi yaşaması gerekir ve onun için bir toplumsal uzlaşıya ihtiyaç vardır. Bunu acilen Parlamento hayata geçirebilir. Bunu geçirebilirse, Türkiye, evet, bu konudaki sıkıntılarını da bir tarafa bırakarak yoluna devam edebilir.

Bizim acılarımız var. Bakın, ben bu acılarda sadece Uğur Kaymaz'ı değil, Ali İsmail'in... Bakın, ne günahı vardı Ali İsmail'in? Aldılar, katlettiler ve o katliamcıları oradaki Vali, aklamak için elinden ne geldiyse yaptı. Sonra ne yaptı? Mahkemeyi alıp bu sefer Kayseri'ye gönderdi. Kayseri'de katilleri aklamak için ara formüller aranıyor. Şimdi, ülkemizde Ali İsmaillerin durumu bu, Uğur Kaymazların durumu bu, Eren Şahinlerin durumu bu.

Yani biz, acılar arasına ayrım koymadan bütün acıları ortaklaşarak, ortaklaştırabilirsek sorunlarımızı birlikte çözebiliriz. Buna inanıyoruz ve biz hayata bu pencereden bakıyoruz ve bunun böyle olması gerektiğine inanıyoruz. Eğer varsanız, buradan, işte, bir arınma böyle çıkabilir. Yoksa gerisi, buraya çıkar herkesin kendisine göre söyleyebileceği o kadar çok sözü var ki ama sözün para etmediği bir süreci hep birlikte yaşıyoruz.

Evet, sevgili arkadaşlar, biz diyoruz ki, bakın, gelin, yeni bir süreç var, yeni bir sürecin ruhuna uygun bir demokratikleşme sürecini hayata geçirelim. İşte size, AK PARTİ'ye önemli görevler düşüyor. "Bu hafta, iki gün içerisinde yeniden bir demokratikleşme paketi." diyorsunuz. Bu demokratikleşme paketi bir güven paketi de olabilir. Yani seçimlerden önce, eğer siz bir süreci götürüyorsanız, bir süreçle ilgili -yani uzun süredir hep söylüyoruz- müzakereleri başlatan... Ama biz sadece diyalogların olduğunu, hâlâ müzakere noktasında olmadığımızı söylüyoruz. Onun hayat bulabilmesi için bu önümüzdeki son iki üç gün içerisindeki demokratikleşme paketiyle, biz, bu Hasan Amca gibi, hasta tutsaklar gibi ve buna benzer, yirmi iki yıldır içeride, haksız bir şekilde özel yetkili mahkemelerde ve devlet güvenlik mahkemelerinin mahkûmiyetiyle içeride olan insanlarla -içinde Balyoz'undan Ergenekon'una, bu ülkede kim ki mağdur olmuşsa- ilgili bir adım atabiliriz. Ancak toplumsal uzlaşı bu şekilde sağlanabilir. Ama biz birbirimize, yani gardımızı alarak birbirimizi... Efendim, sadece kendimizi kurtarmak adına yasal düzenleme yaparsak, bu yasal düzenlemelerin hiç kimseye fayda getirmediğini bu tarihî süreç hepimize gösterdi. Biz onun için diyoruz ki, ortaklaşarak bunları hayata geçirebiliriz.

Ya, hâlâ, bu ülkenin ayıbı değil mi? Bakın kaçıncı çağdayız, hâlâ, cezaevlerinde açlık grevi varsa, hâlâ, insanlar cezaevinde kanser hastası, tedavisini ve oradaki ihtiyaçlarını arkadaşlarının vasıtasıyla sağlayabiliyorsa -ve biz buna seyirciysek, bu Parlamento- yani eğer Anayasa Mahkemesinde tanıdığı hâkimler yoksa veyahut da diğer mahkemelerde, bu insanların özgürleşmesi bizim görevimiz değil mi? Hâlâ cezaevlerinde işkence varsa ve insanlar bu işkenceyi, bu insanlık onurunu rencide eden işkenceyi, hâlâ aramayı protesto için eğer cezaevlerinde açlık grevi yapıyorsa, gerçekten bu da bu Parlamentonun ayıbıdır.

Gelin birlikte bu yasal düzenlemeyi yapın. Hep birlikte bunları yapalım, yoksa bu dinlemeler, yoksa bu kasetler, bilmem neler valla her gün çıkar. Ama önemli olan hepimizin buna karşı birlik oluşturması lazım, bu birliğin ruhuna uygun bir yasal düzenleme yapmalıyız ve dediğim gibi -yani İspanya'daki o süreci Türkiye de yaşayabilir- karşılıklı bir helalleşme dönemi kaçınılmazdır. Türkiye'nin ihtiyacı olan tek şey de bir helalleşme sürecidir.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)