| Konu: | MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 27.02.2014 |
D. ALİ TORLAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 11'inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilgi toplumu seviyesine ulaşmış ülkelerin tamamına baktığımızda millî eğitim politikaları siyasi tartışmalardan bağımsız değerlendirilmektedir. Bu ülkelerde çocukların ve gençlerin hayatlarını doğrudan etkileyebilecek sisteme yönelik değişikliklerin yapılması mümkün değildir. Türkiye'nin yakın tarihi ise güçlü ve ileriye dönük bir eğitim politikamızın yokluğunun şahididir. Üniversiteye giriş sınav sisteminin neredeyse her yıl değişikliğe uğraması, ilköğretime başlama yaşı, zorunlu öğretimin süresi meselesi başta olmak üzere pek çok tartışma öğrenciler, eğitimciler ve ailelerin büyük huzursuzluklar yaşamasını beraberinde getirmiştir. İşte, siyaset kurumuna duyulan güvensizliğin temeli de ideolojik tartışmalar ve kısır siyasi hesapların eğitimin üzerinde karabasan gibi dolaşmasıdır.
Dershaneler, lise ve üniversiteye giriş sisteminden kaynaklanan, okulların meydana getirdiği boşluğun doğurduğu kurumlardır. 1960'lı yıllardan itibaren faaliyet gösteren özel eğitim kurumlarının sayısı 2002 yıl sonu itibarıyla 2 bin iken bugün 4 bini geçmiştir. Sayın Başbakanın ise Hükûmetleri döneminde sayısı 2 kat artan dershaneleri herhangi bir gerekçe ya da bilimsel veri ortaya koymadan kapatmaya çalışması, her zaman olduğu gibi, söylemleri ile uygulamalarındaki tezatlığı bir kez daha ortaya koymuştur. Hükûmet, bu kanun tasarısına neden olan dershane işletmecileriyle acımasız bir güç müdahalesine girmek yerine, kendi dönemlerinde dershane sayısının yüzde 100 artmasına niçin müsaade etmiştir? Öncelikle bunun cevabı verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, gerekli önlemler alınmadan, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in işaret ettiği üzere, millî eğitim sistemimiz beklentilere cevap verecek düzeye getirilmeden dershanelerin kapatılması kararının sakıncaları ve doğurabileceği mağduriyetler anımsanmayacağı kadar fazladır. Eğer, dershaneler Hükûmetin bu sakat mantığıyla kapatılırsa yarın hem iç hukukumuzda hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ciddi davalara muhatap olunacaktır. Devlet, bu kör dövüşü ve yanlış kararları nedeniyle milyarlarca lira zarara uğrayacaktır.
Diğer taraftan, şu anda özel okulların öğrenci kontenjanlarının sadece yüzde 40'ı dolu, yüzde 60'ı boş durumda iken Türkiye'de 4 bin özel dershane özel okula dönüştürüldüğünde bu okulların öğrenci kontenjanı nasıl doldurulacaktır? Türkiye'de özel okul ücretleri ortalama 15 bin TL olduğuna göre, insanımız, devlet desteği dışında kalan meblağı nereden bulacaktır? Yaklaşık 13 bin TL'yi bulacak ödemeyi asgari ücretli mi, 1.700 TL maaş alan devlet memuru mu, zarar eden çiftçi mi, kepenk kapatan esnaf mı ödeyecek?
Diğer önemli bir sorun da: Tasarıda, altı yıl dershane öğretmenliği yapanların sözlü sınava tabi tutulacağı, sözlü sınavda başarılı bulunanların Bakanlık kadrolarına öğretmen olarak atanacağı belirtiliyor. Bu ülkede yıllardır Kamu Personeli Seçme Sınavı'na giren ve sınavı kazanamadığı için ataması yapılmayan 310 bin evladımız var. Sadece son sekiz yılda, atanamadığı için bunalıma girerek intihar eden 34 öğretmen adayımız var. Dolayısıyla, sınava girmesine rağmen atanamayan öğretmenler varken, intihar eden öğretmenler varken dershane öğretmenlerini sadece sözlü sınavla Bakanlık kadrolarına nasıl atayacaksınız?
Ayrıca, kapatılması durumunda dershaneler kayıt dışı faaliyet alanına dönecektir. Kapatma kararı, dershanelerin kaldırıldığı anlamına gelmemektedir. Şu anda devletin vergi alamadığı, haberdar olmadığı kayıt dışı 2 bin dershane olduğu iddia edilmektedir. Kayıt dışı dershane sayısı 5-6 bine çıkacak ve Bakanlığın kontrolünde olmayan dershanecilik faaliyetleri başlayacaktır. O nedenle, Hükûmet, bu kararından yol yakınken vazgeçmelidir, öncelikle dershaneleri ihtiyaç olmaktan çıkartarak köklü tedbirler almalıdır.
Eğitim çalışmaları ve öğrencilerin mağduriyeti siyasi kavgalardan bağımsız ve samimi değerlendirilmelidir diye düşünüyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)