| Konu: | MİLLİ EĞİTİM TEMEL KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 28.02.2014 |
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce 21'inci maddede dikkatinize sunduğum hususu tekrar arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bir siyasi iktidar kendi politikaları, kendi programı doğrultusunda gereken düzenlemeleri yapar ve Türkiye Büyük Millet Meclisine getirir, komisyonlarda tartışılır, burada da resmîleşir. Buna itirazımız yok. Ama yapılan bu çalışmanın İç Tüzük'e, Anayasa'ya, sonuçları itibarıyla da kamu vicdanına, adalet duygusuna hizmet etmesi lazım. Bir hukuk devletinde hukuka uygunluk, yalnız esasta değil, usulde de önemli.
Şimdi, Anayasa'ya aykırılık tartışmalarını maalesef komisyonlarda, Genel Kurulda bir türlü bir sonuca ulaştıramadık. Aranızda çok değerli hukukçular var. Yani, onlarla hukuk yarıştırması yapmam doğru olmaz. Ama bakınız, bu kanunla ve bundan önce birçok kanunla yeni bir usul ihdas ettiniz. Bununla, kanunla kurumların kadrolarını iptal ederek, yeni kadrolar ihdas ederek birtakım memurları görevlerinden alıyorsunuz ve onlara her şekilde idari yargı yolunu kapatıyorsunuz. Bu kanun da yürürlüğe girdiği andan itibaren, Sayın Bakanın ifadesiyle 39.870 üst düzey görevlinin görevleri sona erecek ve bu işlem karşısında da bu insanlar yargıya gidemeyecekler, haklarını arayamayacaklar. Hâlbuki, evrensel hukukta da, Anayasa'nın 36'ncı maddesinde de çok temel bir insan hakkı olarak hak arama hürriyeti tanzim edilmektedir. İnsanlar, vatandaşlar davalı veya davacı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Bu çok temel bir insan hakkıdır. Anayasa'mızın da temel hak ve özgürlükler bağlamında sayılan bir temel kuraldır. Şimdi, burada bunu ortadan kaldırıyorsunuz. Hatta, devamını getirirsek Anayasa'nın 40'ıncı maddesinde de diyor ki: "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." Sayın İyimaya bunları benden daha iyi bilir, Sayın Haluk İpek bunları bizden daha iyi bilir. Ama yani şimdi, bu kanunla getirdiğiniz hüküm, -gerekçesi ne olursa olsun, onu sorgulamıyorum yani, işte, bir yerle yarışıyorsunuz, dövüşüyorsunuz, bunu sorgulamıyorum ama- getirdiğiniz sonuç eğer insanların, yani millî eğitime hizmet etmiş görevlilerin elinden yargıya müracaat etmek hakkını alıyorsa bu, Anayasa'ya da aykırı, hukuka da aykırı. 39.870 kişi bu kanun Resmî Gazete'de yayımlandığı gün, artık, Sayın Bakanın ifadesiyle "öğretmen" olacaklar. Bu böyle değil değerli arkadaşlar yani müdür kolay olunmuyor, belli süreler görev yapmadan olunmuyor. Yani, Türkiye'nin realitesi Sayın Bakının ifade ettiği gibi değil.
Şimdi, bu yaklaşık 40 bin kişinin çocukları, ailesi, çevresi bir soru soracak size yarın bölgelerinize gittiğinizde: "Bizim ne suçumuz vardı? Hangi kusuru işledik, Hükûmete karşı, Bakanlığa karşı, sizin siyasetinize, programınıza, görevinize karşı hangi kusurumuz oldu ki siz bir kanun çıkararak ve benim hak arama özgürlüğümü de kapatarak böyle bir hüküm ortaya koyuyorsunuz?" diye soracak.
Değerli arkadaşlar, yani yaptığınız iş kamu vicdanında, insan vicdanında eğer adalet duygusunu zedeliyorsa bu kanunların, çıkarttığınız bu hukukun meşruiyeti tartışılır. Kanuna uygun olması, Anayasa'ya uygun olması da önemli değil, eğer bu kanunun sonunda bir tek kişi vicdanında sizi Allah'a havale eder, kul hakkını yemiş olursanız, "Size hakkımı helal etmiyorum." derse bir müdür, bir müdür yardımcısı, bir öğretmen, bunun sorumluluğunun altından kalkamazsınız. Bunu tekrar dikkatinize sunmak için söz aldım.
Gerçekten önemli bir kanun, geleceği belirleyecek bir kanun yapıyoruz ama bunun meşru olması lazım. Anayasa'ya, buna bağlıyız, bağlı olmaya söz verdik; bu Anayasa'ya uygun olması lazım. Bu düzenleme bu anlamıyla Anayasa'ya aykırıdır.
Bunu tekrar dikkatinize sunuyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)