| Konu: | BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 30.05.2012 |
MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Metin Külünk ve arkadaşları tarafından verilen 259 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesiyle ilgili olarak grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Bu kanun hazırlanırken, gerçekten taksiciler için çok önemli bir meseleyi beraber ele almış, Türkiye'de "değnekçilik" dediğimiz, hatta "otopark mafyası" diye, zaman zaman illegal örgütlere de para aktaran birtakım oluşumların önüne geçen çok ciddi bir çalışma yapılmış. Buraya kadar herhangi bir sıkıntı yok. Yalnız, bu kanun hazırlanırken araya -her zaman olduğu gibi- iyi bir şeyin yanında, ciddi bir, muhalefet edilebilecek bir konuyu da beraberinde getirmiş Sayın Metin Külünk. Biraz evvel, sataşmalara, tartışmalara da sebep olan, Türk Hava Yollarının zarar etmesinin sebepleri arkasında Sabena'nın, Swissair'in zararını emsal gördüğüne dair Sayın Bakanın açıklamalarını dinledim. Bunlar kısmen doğru olsa da tamamı böyle değil. Yanlış yatırımlar, yanlış stratejiler şirketleri zarara götürüyor. Türk Hava Yolları halka açık bir şirket, bu senenin başına kadar çok ciddi bir şekilde kâr ederken sene başından itibaren tedricen zararları biraz daha fazla çoğalmaya başladı. Bunun sebebi, gerçekten Türk Hava Yollarının bir dünya markası olma yolunda hızla ilerlerken biraz fazla hızlı koşması, uçuş noktalarını çok iyi hesap edememesi, zararına uçuşlar yapması, bir daha önemlisi uzun bir süredir bilinen, havacılık çevrelerinde çok konuşulan ama gündeme getirilmeyen uçuş kulesindeki görevlilerin pasif direnişi.
Ben Güney Afrika'da on sekiz saat rötara takıldım, dönüşte kokpitte pilotla sohbet ettim, bu rötarların sebebinin Türk Hava Yolları olduğundan dolayı insanların şikâyetlerini ilettim. Kendisinin de ifadesi: "Türk Hava Yolları bu konuda suçlu değil." Bu konuda en az Türk Hava Yolları kadar uçuş noktasını idare eden hava kontrol kulesindeki elemanların suçlu olduğunu, onların da pasif bir direnişi olduğunu, bu direnişte de kendilerine göre haklı gerekçeleri olduğunu ifade etti. Onların da bir gerekçesi şu: "Pilot uçuruyor ama netice itibarıyla pilotu da uçuran biziz. Pilotun aldığı ücretle bizim aldığımız ücret arasında çok ciddi bir fark var, bu farkı hiç göz önüne almayan Ulaştırma Bakanlığı bizi bedavaya çalıştırıyor, biz de bu şekilde pasif direnişe devam ediyoruz." diyorlar.
Türk Hava Yollarındaki grevin önüne geçmek için siyasi iktidar olarak sizin geri alacağınız bir kanun daha önünüze gelmiştir. Göreceksiniz -ben biraz evvel Sayın Aytuğ Hoca'nın dediğine katılıyorum- Türk Hava Yollarındaki bu çalışanların direnişi karşısında fazla kalamayacaksınız. Dünyada hiçbir hava yolu şirketinin, belki bir iki tane faşist diktatörler tarafından yönetilen ülkeler vardır bilemiyorum ama demokratik ülkelerin hiçbirisinde grev hakkını elinden alamazsınız. O zaman sendikaları da kaldıracaksınız. Sendikalıysa grev hakkını orada vermek zorundasınız. Başka türlü bir çözümü de olmaz bunun. Ben bunu bir işveren olarak söylüyorum. Hem grev hakkını kaldıracaksınız hem sendikal hakkını vereceksiniz ve bununla da demokrasiden, işçiden yana tavır koyduğunuzu söyleyeceksiniz; bu ikisi bir arada doğru olmaz.
Sayın Metin Külünk, keşke, tek başına bu değnekçiliği ortadan kaldıran, Türkiye'de gelir dağılımının önüne çok ciddi bir set çeken kaçak, korsan taksi meselesine çözüm getiren bu kanunu getirseydi, hep beraber burada onaylasaydık, bu da bu Meclisin ortak çıkarttığı bir kanun olurdu. Biz, minibüsçülerin, taksicilerin bu konudaki haklı direnişlerinin, taleplerinin yanında yer alıyoruz ama aynı kanunun içinde yer alan bu grev hakkının ortadan kaldırılması meselesinde Hükûmete muhalefet yapıyoruz. İkisini bir araya getirerek de çok ciddi bir Şark kurnazlığına gitmiş yine Hükûmet yetkilileri. Ben, Metin Külünk'ün teklifi olduğuna inanmıyorum çünkü Metin Külünk İstanbul'da taksicilerle çok uzun süredir görüşüyor, onların sorunlarını dinliyor, bu konuda iyi araştırmalar yapan bir arkadaşımız ama onun içine Türk Hava Yolları çalışanlarının grev hakkını elinden alan bu madde ilavesiyle beraber, Metin Külünk'ün o yaptığı samimi çalışmalarını da heba etmiş olmuş Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu.
Değerli arkadaşlar, dünden bu yana dikkat ettiğim bir başka konu daha var: Mecliste çok ciddi gerginlikler oluyor, biraz evvel kuliste arkadaşlarımızla da konuştuk, her grup çok ciddi gergin. Bu gerginlik milletvekillerine yansımış, bu gerginlik yöneten Başkana yansıyor, bu gerginlik bizimle beraber millete yansıyor. Bunun sebebi hikmeti nedir diye hiç düşündünüz mü? Yönetim sistemi, tahammül etme iradesi. Dün, beraber, benim de içine dâhil olduğum bir hadise yaşadık. Arkadaşlarımız müdahalenin doğru olmadığını söylüyorlar, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili "Size mi soracağız?" diyor. Ya biz burada bostan korkuluğu muyuz arkadaşlar? Tabii ki bize soracaksınız. Eğer "Bizim 326 milletvekilimiz var, biz bize yeteriz." diyorsanız, bize müsaade edin, bizler gidelim evimize o zaman, burada ne işimiz var! Tabii ki bize soracaksınız. Bizim oy aldığımız insanların bu Mecliste bir önemi yok mu? O insanların bu memleketten hiçbir beklentisi yok mu? O insanların bu memleketle ilgili hiçbir sorunu yok mu? Bu konuda lütfen, istirham ediyorum, bu mevcut grupta uzun bir süredir süregelen bu kibirli hâlinizi üzerinizden kaldırın, biraz daha vakur durun, biraz daha naif durun, Mahir Ünal gibi durun. Gerçekten öyle.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, sataşma var efendim!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bu konuda özellikle hem grup başkan vekili arkadaşlardan hem gruplardaki milletvekili arkadaşlardan istirham ediyorum, bu gerginlik bu memlekete bir fayda getirmiyor. Biraz daha konuların tartışılmasına müsaade edin, dinleyin. Dinlemekte çok ciddi faydalar göreceksiniz. Buraya gelen her arkadaş çok ciddi merhaleler katederek geliyor buraya. Üstelik dışarıdan işaret edilerek gelen arkadaş da çok az. Seçim bölgelerinden, sizin o kuvvetli seçim bütçeniz karşısında yırtına yırtına geliyorlar, toprağı kazıya kazıya geliyorlar, çok zor. Onun için onların seslerine kulak verin.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkkan.