| Konu: | TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 01.03.2014 |
BENGİ YILDIZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde ana dilde özel eğitimi, özel öğrenimi düzenleyen bir madde. Kürt sorunu temelinde yatan en önemli mesele Kürtçenin inkâr edilmesidir. İlkokula başlarken Türkçe bilmediği için, Kürtçe konuştuğu için öğretmenden dayak yiyen çocukların hissettikleri ezikliğin yıllar içinde nasıl isyana dönüştüğünü her Kürt bilir. Evlatlarına Kürtçe isim koyamayan anne babaların kendi iç dünyalarında yaşadıkları tepkileri de, kendi memleketlerinin köy ve kasabalarının Kürtçe isimlerinin değiştirilmesine karşı hissettikleri Kürt sorununun tam da bir parçasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından hemen sonra 1925 yılında Kürtçenin kamuya açık yerlerde konuşulmasını yasaklayan Şark Islahat Planı devreye konulmuştur. 1983'te yine Kürtçeyi yasak kapsamına alan 12 Eylül rejimi uygulamalarının da Kürtler arasında büyük tepki ve hayal kırıklığına yol açtığı bilinmektedir. Düğünlerinde, eğlencelerinde Kürtçe şarkı söyledikleri için hapse atılanların, elinin altında Kürtçe alfabe bulunduğu için mahkemeye çıkarılanların, yazılarında Kürtçe harfler kullandıkları için mahkûm olanların, siyaset meydanlarında Kürtçe nutuk attıkları için hakkında dava açılanların, içeri atılanların binlerce örneği vardır.
Türkiye'de dağın yolu böyle açıldı. Kürtçe yasaklandı, "Kürt yok." denildi. "Kürt", "Kürdistan" hapislik sözcükler hâline getirildi. Kürtçe yasaklanırken, Kürt kimliği inkâr edilirken Kürt çocukları okullarda her sabah vakti "Türk'üm, doğruyum." diye bağırtıldı. Kürt sorunu böylece derinleşti, PKK 29'uncu Kürt isyanı olarak böyle sahneye çıktı. Türkiye maddi ve manevi bakımdan yıllar boyunca çok kan kaybetti.
Bunca sıkıntı, bunca bedele karşın, son yıllarda bu sorun Kürtçe kurslarla, seçmeli derslerle ve son olarak da özel okullarda paralı eğitim düzenlemesiyle geçiştirilmeye çalışılıyor. Çağı anlayamadığımızın, Türkiye'deki farklı kesimlerin taleplerini dinlemediğimizin somut örneğidir bunlar. AKP'nin sorunlara yaklaşımı, gıdım gıdım hak verme, bu hakları sürekli oya tahvil etme politikasıdır. Son on iki yıla bu anlayış damgasını vurdu.
Kürtler de tıpkı Türkler gibi kendi ana dillerinde eğitim görmek istiyor, kendi tarihlerini, kendi edebiyatlarını ekstra para ödeyerek öğrenmek istemiyor. Bu, eşit vatandaşlık hakkının bir gereğidir de aynı zamanda. Kendi ana dilinde eğitim hakkı en temel insan haklarından biridir ve evrensel nitelik taşır. Bu konuyla ilgili uluslararası sözleşmelere Türkiye'nin devlet olarak yan çizmiş olması, çekince koyması bu gerçeği değiştirmez. Sömürge idaresinden geçmemiş bir ülkede böylesine en temel bir hak için bunca bedellerin ödetildiği başka bir toplum yoktur. "Paran varsa ana dilini okursun, parası olmayana da belki ileride bakarız." diye bir mantık kabul edilemez. Ana dil, pazarlığı olacak bir şey değildir. Temel prensip olarak ana dilin kamusal eğitim kurumlarında herkese parasız sunulması bir gerekliliktir.
Hangi Kürt'ün ne zaman, ne kadar ana dilinde eğitim göreceğini, buna erişebileceğini belirleme yetkisini kimse kendisinde görmemelidir, bir halkın kimliğini ve geleceğiyle ilgili kaderini belirleme hakkını kimse kendisinde görmemelidir. Bu hakkı kendinde görmek, ancak sömürgeci devletlerin yönetim anlayışlarında rastlanır. Bu, ulus devleti teklik ve üniterlik üzerine inşa etme hastalığının devam ettiğinin de bir göstergesidir aynı zamanda. Ana dilde eğitim hakkı her vatandaşın temel hakkıdır. Bir halk "Ben ana dilimi istiyorum." dediğinde onun hizmetkârı olması gereken yöneticilerin "Versek mi vermesek mi?" diye tartışma hakkı ve yetkisi yoktur. Eğer, şurada yazıldığı gibi, şu arkamızda yazıldığı gibi egemenlik kayıtsız şartsız milletinse, bu söz bir gerçeği yansıtıyorsa tabii ki o zaman gidip bir halka sormamız lazım, bir etnik gruba, bir kimliğe sormamız lazım. Bugün, bölgeye, Kürt insanına gittiğimde, Kürt değil Laz, Çerkez hangisine sorarsan sor, sağcısı solcusuyla, inançlısı inançsızıyla herkes "Ana dilimde eğitim görmek istiyorum." der. Demokrasi, bu sese kulak vermektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BENGİ YILDIZ (Devamla) - Ama ne yazık ki ülkemiz hâlen bu sıkıntıları yaşamaya devam ediyor. Dolayısıyla, bizim teklifimiz, çağdaş ülkelerde olduğu gibi halkın sesine kulak verilmesi ve halkın kendi ana dilinde eğitim görmesidir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)