| Konu: | TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 01.03.2014 |
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, önerge teknik bir önerge, Hükûmet "Katılmıyoruz." deyince, ben onu tartışmak durumunda değilim. Benim söz alma sebebim, biraz önce, ikinci bölümün geneli üzerinde konuşmalar olurken burada birçoğunuz bulunmuyordu -Her ne kadar Sayın Bakan, Sayın Başkan buradaysa da bir itirazı olmadı- Sayın Bengi Yıldız'ın konuşması... Tutanaklardan da getirdim, okudum. Bir niyet sorgulaması yapmıyorum, öyle bir niyetinin olmadığını düşünüyorum, umuyorum ama konuşmasının gelecekte çok sıkıntılı birtakım gelişmelere kapı aralayacağı endişesiyle o konuşma üzerine üç beş cümle söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bengi Yıldız konuşmasında Kürt halkının tarihiyle ilgili kendince birtakım şeyler söyledi. Bu söylediklerini sorgulamak, irdelemek değil ama konuşmasında Osmanlı ve Selçukluyu da katarak, Cumhuriyet Dönemi'ni de katarak devleti sömürgeci olmakla suçladı.
Değerli arkadaşlar, Osmanlı Devleti hukuken de, ilmen de, Selçuklu Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir zaman sömürgeci olmamıştır. Yalnız Kürtlere veya Araplara değil, tüm halklara karşı. Zaten etnik anlamda bir vatandaşlık algısı olmadığı için, hukuku olmadığı için, bir imparatorluk hukuku olduğu için asla bir halk adına başka halkları sömürmek gibi bir politikası, bir hukuku olmamıştır.
Bakınız, sömürgeci olarak devleti suçlarsak, cumhuriyeti suçlarsak halkların self determinasyon hakkı doğar. "Biz birlikte yaşayacağız, bu ülkeyi bölmeyeceğiz." diyorsanız, Türkiye Cumhuriyeti devletini sömürgecilikle suçlamamalısınız. Bu, böyle bir niyetiniz yoktur ama ileri zamanlarda çok sıkıntılı birtakım gelişmelere gerekçe gösterilir.
Değerli arkadaşlar, bir devletin sömürgeci olabilmesi için vatandaşları arasında bir ayrım, bir ayrı hukuk kurması lazım. Selçukluyu çok detay bilmiyorum ama Osmanlıyı epey okudum. Osmanlıda vatandaşlık hukuku "Müslüman olanlar olmayanlar" ayrımına tabidir. Müslüman olanlar tebaadır, olmayanlar azınlıktır. Azınlıkların da hukuku vardır ama Müslüman olanların vatandaşlık hukuku eşitlik hukukuna dayalıdır. Orada, hiçbir halkın, hiçbir farklı inanışın yani farklılıkların ayrı bir muameleye, ayrı bir yönetime tabi tutulması söz konusu değil. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşundan bu yana da vatandaşlık hukuku, eşit vatandaşlık hukukuna dayanmaktadır. Devleti yönetenlerin, muhtelif zamanlarda, birtakım yanlış tavırları, yaklaşımları, uygulamaları böyle bir niteleme yapmaya yetmemelidir.
Değerli arkadaşlar, biz bu coğrafyada tüm farklılıklarımızla birlikte yaşayacaksak, devleti sömürgecilikle suçladığımız takdirde, uluslararası hukukta bunun karşılığı, bu birlikte yaşama iradesini ortadan kaldırır. Dolayısıyla, bunun bu niyetle söylenmediğini tahmin ediyorum ama farklılıkları kimlikleştirerek -o farklılıkları, işte özgürlüktü- temel hak ve özgürlükleri hukuklaştırarak bu toplumu ayrıştırmak, bu ülkede, bu topraklarda yaşayan hiç kimsenin çıkarına değil. Dünyanın küreselleştiği bir süreçte Türkiye'nin böyle farklılıklar üzerinden ayrışması ve bu ayrışmaya demokrasi, özgürlük adına hukuk kurulması, intihar gibi bir hadisedir. Hiç kimsenin faydasına değil.
Dolayısıyla, bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Osmanlının sömürge devleti olarak suçlanması kabul edilemez, doğru değildir ve sonuçları itibarıyla çok tehlikelidir. Bunu reddediyorum. Bunun tutanaklara geçmesi için bu konuşmayı yaptım.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)