GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN GELİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:71
Tarih:01.03.2014

BENGİ YILDIZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; nefret suçu, ülkemizin en temel problemlerinden birisidir. Nefret suçu, öncelikle, ayrımcılıkla başlıyor, sonra önyargıyla besleniyor, sonuçta insanlık ve savaş suçlarına kadar varıyor. Bu, bir hastalık gibi seyrettiği için, zamanında yapılmayan müdahale, meseleyi ölümcül hâle getiriyor. Hitler'in sıralaması gibidir bu: Önce Yahudiler, sonra sosyalistler, sosyal demokratlar, liberaller, sıra rahiplere geldiğinde artık ses çıkaracak kimse kalmamıştır. Bu nedenle, nefret suçu kriterini kapsamlı tutmak lazımdır. Hâlbuki bu düzenlemede "etnik köken, cinsel yönelim" gibi çok temel unsurlar yoktur.

Avrupa Birliği düzenlemelerine baktığımızda ırkı, dini, dili, etnik kökeni, inancı veya inançsızlığı, cinsel yönelimi ve benzeri kriterler getirildiğini görüyoruz. Sadece bir kişi veya bir gruba değil, bir mal veya mülke de zarar vermek nefret suçu kapsamına girer aslında. Mesela bir cemevine gitmişsiniz, mesela bir sinagoga gitmişsiniz diye, tamamen o gruba aidiyetiniz yüzünden, o gruba ait karakteristik özellikleri yüzünden işlenen suçlar nefret suçu kapsamına alınmalıdır.

Somut olay üzerinden gidelim: Hrant Dink cinayetini hatırlayınız; Ogün Samast vurduktan sonra ne dedi: "Bir Ermeni'yi öldürdüm." Nefret suçunun temellerini medya, okul, aile ve devletin ideolojik aygıtı bizlere zerk ediyor ve siz bunu çok normal görüyorsunuz. "Ben Türkiye Cumhuriyetinde bu sınırlar içerisinde yaşayan bir Türk'üm zaten, ne mutlu Türk'üm diyene." diyorsunuz, bu söylem, sizin için normalleşiyor, sıradanlaşıyor, kanıksıyorsunuz ve bunu hak ettiğinizi düşünüp diyorsunuz ki: "Ben burada ev sahibiyim ve benim dışımda kalanlar da misafir. Ya benim kitabıma uygun bir biçimde, onlara gösterdiğim hoşgörüye uygun sınırlar içerisinde yaşayacaklar veyahut da burayı terk edecekler." Hep bir ev sahibi olma havası hâkimdir.

Yahudi cemaatinin yaptırdığı bir çalışma var, yakın bir zamanda yapıldı bu. "Komşunuzun Yahudi olmasını ister misiniz?" diye sorulmuş, yüzde 74'ü "İstemem." diyor. Kürtler için "Kürtlerin komşunuz olmasını istiyor musunuz?", yüzde 50 "Hayır, istemiyoruz..."

Manisa Selendi'de yaşanan üzücü olayda "Çingene'ye burada çay vermiyorum." denildi, olay çıktı ve zorunlu göçe gidildi.

Yine "Lezbiyenlere tecavüz edelim, onları topluma kazandıralım." gibi bir kampanya vardı.

Yine "Kürtleri kısırlaştıralım, nüfus artışlarını durduralım." tarzı bir kampanya daha vardı.

Eskiden manşetlerde gördüğümüz "pis Çingene", "korkak Yahudi", hatta geçmişte bir bakanın çekinmeden söylediği "Ermeni dölü..."

Medya, zaman zaman, olumsuz, alaycı ifadeler, küfür, hakaret, aşağılama, abartı taktiklerine başvurarak ötekileştirdiği ve hedef hâline getirdiği grupları "kamu güvenliğini tehdit edici potansiyel risk ve tehdit saçan öcüler" gibi sunarak toplumdaki öteki gruplara karşı nefret söylemini ve suçları kışkırtıyor.

Aşağıda yer alan kampanya örnekleri nefret söylemini gösteren ibarelerdir:

"Lezbiyenlere tecavüz ederek onları topluma kazandırabiliriz."

"Köpeklere giriş serbesttir. Bu kapıdan Yahudiler ve Ermeniler giremez."

"Duy ulan soysuz: Ne mutlu 'Türk'üm diyene."

"Soykırım yapsak soyunuz kalmazdı köpekler."

Erzurum'daki sağlık ocağında hastalara bir doktorun "Pis Kürtler, hepinizi öldürmek gerekir..."

İzmir'deki Türkçü Toplumcu Budun Derneğinin yürüttüğü "Kürt nüfus azaltılsın, Kürtler kısırlaştırılsın." kampanyası yine bu örneklerden birkaçıdır.

Değerli arkadaşlar, onun için, bu yapıyı düzenlerken, bu maddeyi düzenlerken "etnik köken, cinsel yönelim" gibi kavramları yerleştirmek lazım ki toplumdaki bu kin, nefret söylemi giderilsin ve tabii ki siyaseten de, basınıyla, siyasetiyle bu kampanyalara karşı yekvücut olmak gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BENGİ YILDIZ (Devamla) - Demin Hasip Bey söyledi, ben de onu çıkarmıştım Radikal'den "Yaşasın Ogün Samastlar, kahrolsun Hrant Dinkler." diye.

SALİH KOCA (Eskişehir) - Tamam, bitti, bitti. Süre kalmadı.

BENGİ YILDIZ (Devamla) - Ne?

SALİH KOCA (Eskişehir) - Süre bitti, süre bitti.

BENGİ YILDIZ (Devamla) - Çok mu zorunuza gidiyor, yani bizim burada bir dakika fazla durmamız sizi zorluyor mu?

SALİH KOCA (Eskişehir) - Gereksiz, duyamıyoruz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Hayır, ek süre verelim.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Akşamdan beri oradasın zaten.

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BENGİ YILDIZ (Devamla) - Bizim görevimiz de akşamdan beri burada olmaktır yani. Her yasayı getirip ne yapacaksınız? Bu nasıl yaklaşım! Gerçekten ilginç bir şey!