GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN 17'NCİ ÖLÜM YIL DÖNÜMÜNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:73
Tarih:08.04.2014

OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Türk siyasetinin ve devlet hayatının yeri dolmayacak insanı, kurucu Genel Başkanımız, Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in 17'nci ölüm yıl dönümünü anmak amacıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Alparslan Türkeş, ömrünün tamamını canından aziz bildiği milletine ve devletine adayan, millet âşığı bir liderdi. Onun siyaset felsefesinin temelinde millet vardır, hak vardır, adalet vardır. Türkeş, yönetimin hangi türü olursa olsun adalet ve hakkaniyete dayanmadıkça çökeceğine inanır, "önce hak" diyebilme ruhuna sahip insanların yönetmeye talip olması gerektiğini söyler. O, sanki bugün yaşananları görmüşçesine, demokrasiyi alaşağı eden, rüşvet ve hileyle hukuk düzenini yok sayan zihniyetleri teşhir edercesine yıllar öncesinden bir çağrıda bulunur. O, Türk milletini, sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet ve hileyle çiğnenen ve çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlaktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya değil; Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası Hak yolu, Allah yoluna, modern medeniyetin en ön safına geçmek üzere sıçramaya çağırır. Onun bu çağrısının giderek daha çok anlam kazandığını bugün net bir şekilde görüyoruz.

Bugün, maalesef, millî kimlik şuurundan, İslam ahlakından yoksun, hatta bunları ayaklar altına alan, rüşvet ve hileyle çiğnenen, çiğnetilen bir hukuk düzeniyle, adaletin yara aldığı, demokrasiyi yalnızca sözde uygulayan bir zihniyetle, bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Ancak, Alparslan Türkeş bütün bu olumsuzlukları nasıl aşacağımızın reçetesini de gösterir: Bizim dertlerimizin çaresi, millet olarak müşterek bir ülkü, inanç, irade ve heyecan içinde topyekûn seferber olmak, halk enerjisini harekete geçirmektir.

Evet, rahmetli Türkeş milletin kültür ve devlet felsefesini özümseyerek siyaset yapmıştır. Ona göre Türk milletinin kültür ve devlet felsefesi, millî bütünleşme ve millî demokrasi ülküsüdür. Türk milletinin tarih töresinde bölünme, parçalanma, zümre veya sınıflara ayrılma yoktur; devlet felsefesi, millî bütünleşme, millî demokrasi ülküsüne dayanır. Demokratik devlet, milliyetçi devlet, aynı millete mensup insanların siyasi ve hukuki yönden teşkilatlanıp içeride kendi kendilerini yönetmesini, millî demokrasiyi, kendi iktisadi kaynaklarına sahip çıkmasını, millî iktisadı, dışarıda ise diğer milletlerle eşit hakka sahip olmasını, millî bağımsızlığı öngörür. Türkeş, ötekileştirme, kutuplaştırma, otoriterleştirme eğilimlerinin karşısında demokrasiye sahip çıkmamızı ve birbirimizi sevmemizi salık verir. "İnsan kişiliğinin gelişip şekillenebilmesi hür ve demokratik rejimlerde mümkündür. Hür ve demokratik olmayan rejimler insan şahsiyetine aykırıdır. Bu rejimlerde insana saygı duyulmaz. Bizim felsefemiz Türk insanını sevmek, saymak ve onun yücelmesini istemek üzerinedir. Bu sebeple hür, demokratik düzene muhalif olan bütün rejimlere karşıyız." der.

Kısaca özetlemek gerekirse Alparslan Türkeş, Türk milletinin yönetim yolunu, kader çizgisini demokratik sistemde görür. O, bugün en çok ihtiyacımız olan hukukun üstünlüğüne büyük önem atfeder. Ona göre, insan hakları, insan haysiyetine hürmet, din ve vicdan hürriyetinin tam ve kâmil manada sağlanması, hukukun üstünlüğü gibi kavramların bütün toplumca kabulünün temin edilmesi Türk siyasetinin başarması gereken en önemli ödevidir.

Türkeş Bey millî devlet felsefesini sadece siyasi boyutuyla değil, aynı zamanda iktisadi boyutuyla da ele almıştır. Onun çizdiği demokratik milliyetçi devlet, milletlerin yalnız siyasi kaderlerini değil, iktisadi kaderlerini çizmek hakkına da dayanır. Millî devlet, bu anlamda millî iktisada dayanan, iktisadını millîleştirmiş olan devlettir. Millî bağımsızlık, millî demokrasi ancak millî gücün, ekonomik millî kuvvetin gelişmesi ve sağlanmasıyla gerçekleşebilir. Millî devletin en zorunlu şartı, kendi iktisadi kaynak ve güçleriyle kendi varlığını muhafaza ve devam ettirebilmesidir. İşte bu sebeple, millî devlet, kendini yabancı güçlere sömürtmemek için kendi iş kaynaklarıyla kalkınmasını tamamlamak, ekonomisini geliştirmek zorundadır. Bütün bunlar meşru siyaset içinde yapılmalıdır. Bu nedenle Türkeş, meşru zeminde politika yapılmasının gerektiğini dile getirir ve siyasi meşrunun kaynağını da Türk milletine hizmet olarak değerlendirmiştir.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde onun yanında, ondan feyzalmış, yetişmiş, gayretle çalışan milliyetçi kadrolar onun idealini gerçekleştirmek, durduğu bu meşru zemini ne pahasına olursa olsun korumak, daha ileriye taşımak için dünden daha çok çalışmaya azimlidir.

Bu duygularla Türk dünyasının bilge lideri, cennetmekân Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'i yeniden rahmetle anıyorum.

Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)