| Konu: | MERSİN'İN TARSUS İLÇESİNİN KÖYLERİNDE YAŞANAN DON AFETİNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 15.04.2014 |
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz, ne yazık ki her yıl yaşadığımız afet dönemini, tabii afetlerin zararını yaşamaya başladı. Yurdumuzun her bölgesinde, hemen hemen her bölgesinde yaşanan tabii afetlerden bir tanesinde, Mersin'in Tarsus ilçesinin Kulak, Yeşiltepe, Özel Bahşiş, Köselerli, Aliağa, Egemen, Atalar köyleri ve Mezitli ilçesinin Tepeköy, Sarılar ve Kocayer köylerinde 30-31 Mart gecesinde yaşanan rüzgâr ve soğuk havayla çiftçilerimiz mahsulünü kaybetti, büyük bir afet yaşadı, bu hususa dikkatinizi çekmek için söz aldım.
Değerli milletvekilleri, gerçekten yalnız Mersin'de değil, işte, daha önce de burada konuşuldu, Malatya'da kayısı, Karadeniz'de fındık, yine Ege ve Akdeniz Bölgelerinde üzüm ve birçok yerde de sebze ve meyveler bu don felaketinden, soğuk havalardan, rüzgârdan ve dolu afetinden büyük zarar gördü.
Tarsus'ta yaklaşık 20 bin dönüm arazide karpuz tarımı, buğday, mısır, nektarin tarımı ve üzüm tarımı büyük zararlar görmüştür. Her ne kadar tespitler yapıldı, TARSİM üzerinden zararların karşılanması yönüne de gidildiyse de burada, köylümüz, maalesef, TARSİM'in de bir yanlış tavrından dolayı büyük bir mağduriyet yaşıyor.
Değerli milletvekilleri, bu konuyu her dönemde, birçok milletvekili arkadaşımız dile getiriyor. Bu konunun temel sebebi, 2090 sayılı tarımda afet kanununun 1'inci, 2'inci maddelerindeki tanım yanlışlığından kaynaklanıyor. Çiftçinin tabii afetlerden gördüğü zararın karşılanabilmesi için ürünlerinin, üretim araçlarının ve tesislerinin yüzde 40'ını kaybetmesi şartı getiriliyor bu kanunda. Şimdi, hemen hemen her birinizin kendi ilinizde yaşadığınız bu afetlere karşı çaresizliğinizin sebebi bu. 2090 sayılı Kanun'un 2'nci maddesindeki bu tanımı değiştirmediğimiz takdirde, devletin zarar gören bu çiftçilere yardım eli uzatabilmesi mümkün değil. Eğer bir çiftçinin varlığının yüzde 40'ını kaybetmesini şart koşar "Buna dayalı olarak yardım edeceğiz." derseniz, bunun adı yardım etmemek olur.
Değerli milletvekilleri, bu arada bir hususu daha ifade etmek istiyorum: Tabii, arzu ederdik ki Tarım Bakanı burada olsaydı, yoğun biçimde yaşanan bu afete karşı da çiftçimizi rahatlatacak üç beş cümle söyleseydi; Tarım Komisyonu Başkanımız ümit ederim ki salondadır, o bir şeyler söyler ama çiftçi ürününü kaybetmiş ve fakruzaruret içerisinde, devletten, Hükûmetten, bizlerden bir şeyler bekliyor ama bizim duyarsızlığımız maalesef had safhada.
Bir hususu daha ifade etmek istiyorum: TARSİM, tarımda sigorta konusu -halka zorla kabul ettirilen- zor, bu kültürün yerleşmesi bayağı emek isteyen bir husus. Ancak, Tarsus'ta yaşanan bu felaketten sonra TARSİM yöneticilerinin gösterdiği tavır, bu sigortacılık hususuna duyulan endişeleri besleyecek mahiyette. Şimdi, TARSİM, Tarsus'ta yaşanan bu rüzgâr, don ve dolu afeti karşısında "Sözleşmede bunlar yazmıyor." diye herhangi bir ödemeden kaçınmaktadır. Zorla sağladığımız TARSİM'e malını sigortalattırma hususu böylelikle bir şüpheye, endişeye, güvensizliğe dönüşmektedir. Buradan yine uyarıyorum: Tarım Bakanlığı veya Hükûmetin ilgili birimleri TARSİM'in bu uygulamasına da müdahale etmeli. TARSİM'le köylü arasında, Tarım Bakanlığıyla köylü arasında yeniden mahkeme süreçlerinin başlaması hiç de akıllıca bir şey değil. İdare olarak Hükûmetin bu işe müdahil olup TARSİM'in bu uygulamadan geri dönmesi ve malını, ürününü sigorta ettiren çiftçilere zararını karşılayacak yönde bir uygulamayı başlatması gerekmektedir.
Ben öncelikle, Hükûmetin bu konuya duyarlı olmasını, Türkiye Büyük Millet Meclisini tüm partiler olarak bu 2090 sayılı Kanun'un 2'nci maddesindeki tanımı değiştirmeye davet ediyor, bu hususu bilgilerinize ve takdirlerinize sunuyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)