| Konu: | DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR (2/2011) (S. SAYISI: 563) |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 16.04.2014 |
BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de MİT Yasa Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine grubumuz adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu yasayla ne yapılmak isteniyor, bu teklif neye hizmet edecek, bu bizce çok önemli. Başından beri biz bu soruyu soruyoruz. Bu teklif hangi ihtiyaca binaen Meclisin gündemine geldi ve biz bunun üzerinde neyi konuşuyoruz, biz bu görüşmeler esnasında tüm konuşmalarımızda bunu aradık.
Şimdi, biraz önce de konuşmalarda gündeme geldiği için tekrarlamakta fayda var. Eğer bu yasa teklifiyle geçmişe sünger çekiliyorsa ve geçmişin bütün günahları yok hükmünde, artık, sayılıyorsa, biz burada itiraz ediyoruz, başından beri bu itirazı yapıyoruz. 17 bin faili meçhul dosya var, Türkiye'nin mahkemelerinin raflarında duruyor; failleri meçhul bunların, açıklanmamış. Bu yasa teklifiyle kaygımız o ki bu geçmişe bir sünger çekiliyor ya da geçmişteki bütün bu günahların üzerine bir örtü çekiliyor.
Esasında burada sıraladığınız şeyler, MİT'e atfedilen yetkiler defakto, bugüne kadar sürekli kullanıldı. Biliyoruz, bunların bu şekilde kullanıldığını biliyoruz. Örneğin, Batman Valisinin tasarrufuyla o dönemin Hizbulkontranın faaliyetleri için kullanılan silah ve teçhizatları biz biliyoruz, Türkiye'de herkes bunu biliyor. Dönemin Batman Valisi çıktı, bunları itiraf etti. Şimdi, burada 11'inci maddede koydunuz, her türlü ekipman ve teçhizatın istek üzerine itirazsız MİT'e sağlanacağı, tahsis edileceği hükmünü getiriyorsunuz. Geçmişteki defakto uygulamayı şimdi yasal bir kisveye büründürüyorsunuz, arada bir fark yok. Yani bu devletin istihbarat birimlerinin bilgisi dâhilinde olduğu düşünülen binlerce faili meçhulden söz ediyoruz. Burada bir madde getiriyorsunuz, bu konularda MİT'in elindeki belge ve dokümanların açıklanmamasını burada yasal güvenceye kavuşturuyorsunuz, diyorsunuz ki: "Müsteşar istemedikçe hiçbir şekilde bunlar açıklanamaz."
"MİT'in denetimini Meclise veriyoruz." diyorsunuz. O zaman, denetimi Meclise veriyorsanız eğer, MİT'in elindeki belge ve dokümanların kamuoyuyla paylaşılması hükmünü de Meclisin denetimine verelim; Meclis bu konuda kararlı olsun, MİT Müsteşarı değil. MİT Müsteşarı "Açıklamıyorum, devlet sırrıdır." dediği sürece Meclisin MİT üzerindeki, İstihbarat Teşkilatı üzerindeki denetiminin kıymetiharbiyesi olmaz, bir anlamı olmaz. Eğer gerçekten Meclis bu konularda MİT'in uygulamalarını bir bütün olarak inceleyebilecek ise bu denetimin bir anlamı olur. Ama buraya koyduğunuz madde itibarıyla MİT Müsteşarı "Hayır efendim, Parlamento yasayla bana bu yetkiyi verdi. Dolayısıyla, Parlamentonun verdiği bu yetkiyi ben kullanıyorum, Parlamentoyla bilgi paylaşmayacağım." diyecektir. Bunun bir izahı olmaz.
Eğer gerçekten Türkiye'nin demokratikleşmesine hizmet edecek diğer çerçeve yasalarla birlikte bu yasa da gündeme alınmış ve o şekilde biz bunu tartışıyor olmuş olsaydık çok daha verimli iş yapmış olurduk. Bu teklifle ilgili olarak, güncel olarak en çok tartışılan nokta bu teklifin devam etmekte olan demokratik çözüm ve barış süreciyle ilintisidir, bu konuşuldu; amenna. Eğer gerçekten bu görüşmelerin en azından devlet mekanizmaları açısından bir yasal mekanizması oluşturulması isteniyorsa biz bunu anlardık ama mesele o değil. Bu şekilde olmaz, devlet bunun içerisinde kendisini güvenceye alıyor, kendisi dışındakilerin hepsini mevcut yasalar karşısında ateşe atıyor, hedef gösteriyor, hedef pozisyonuna getiriyor. Başında da teklif ettik biz bunu, bunun anlaşılır olabilmesi için elinizin altında -tarihi yanlış hatırlamıyorsam- 13 Şubat 2014 tarihi itibarıyla Parlamento gündemine taşıdığımız müzakere çerçeve yasa teklifi önünüzde duruyor. Birlikte ele alalım madem ki öyle, yasal altyapıyı birlikte güçlendirelim, anlaşılır olsun bu. Bunu beklerdik, bunu birlikte ele almadığınız sürece bu olmaz. Geçmişin sorgulamasını doğru dürüst yapmadığınız zaman hiçbir şey yapamazsınız.
Toplum vicdanını rahatlatacak birtakım argümanların artık burada geliştiriliyor olması gerekir. Türkiye'deki kutuplaşmayı, toplumsal gerilimi, toplumsal katmanlar arasında oluşmuş yarılmayı bertaraf edecek, ortadan kaldıracak birtakım argümanların iktidarıyla muhalefetiyle birlikte burada geliştirilebiliyor olması gerekir. Ancak görüyoruz ki böyle bir argümanın geliştirilmesi kimsenin işine yaramıyor gibi. Herkes birbiriyle kavgalı olunca sanki toplum nezdinde itibar kazanıyormuş gibi bir algı gelişiyor. Esasında birlikte kaybediyor herkes, birbiriyle kavgalı bu pozisyon herkese kaybettiriyor. Başından itibaren biz şunu ifade ediyoruz: Türkiye'nin geçmişiyle cesaretli bir biçimde yüzleşmesine ihtiyaç vardır, geçmişle yüzleşmek gerekiyor. Geçmişle yüzleşip bu toplumda helalleşme duygusunu geliştirmemiz gerekiyor artık diyoruz. Bunu yapmadığınız sürece "iyileştirme" adı altında yaptığınız bu girişimlerin tamamı palyatif kalır, amaca hizmet etmez. Nitekim bu da amaca hizmet etmeyecektir Sayın Bakan.
Toplumsal yüzleşme ve helalleşme pozisyonuna geçmediğimiz sürece bir arpa boyu yol alma şansına sahip değiliz. Kaç defa bu Parlamentonun gündemine geldi bu üç yıl içerisinde. Hakikatleri araştırma ve yüzleşme komisyonu teklifleri kaç defa bu Parlamentonun gündemine geldi. Bugüne kadar kulağınızı tıkadınız, her defasında parmak sayısına indirgediniz ve reddettiniz. Şimdi de biz açıkça ifade ediyoruz: Kaygı duyuyoruz. Bu yasayla, bu teklif yasalaştıktan sonra geçmişin, bütün faili meçhullerin üzerine sünger çekilecektir.
Biz, hiçbir zaman, 12 Eylül 2006 Diyarbakır Koşu Yolu Parkı yanında gerçekleşen patlamanın kimler tarafından gerçekleştirildiğini, kimler tarafından planlandığını kamuoyuna açamayacağız, açıklayamayacağız; bu yasa tasarısına göre sır durumuna gelecek. Oysa ki Ergenekon davalarının ek klasörlerinde bu var, çok açık ve net var. Kimin planladığı, ne şekilde planladığı adamların el yazısıyla kendi ajandalarında mevcut. Hiç sorgulama konusu edilmedi.
Kaç gündür bunu tartışıyoruz ama JİTEM, bu ülkede yokmuş gibi, hiç olmamış gibi, yok hükmündeymiş gibi algılandı. JİTEM faaliyetlerini, JİTEM'in bu ülkede yarattığı tahribatı açığa çıkarabiliyor musunuz, çıkaramıyor musunuz? Eğer çıkarabiliyorsanız, dönemin Urfa Valisi çıkıp burada "Ben bir şeyler yaptım." diyebilecek durumda olur. Bunu ortaya çıkaramadığınız sürece Hüseyin Deniz'in, Nazım Babaoğlu'nun, Muhsin Melih'in ve daha onlarca, Urfa'da gerçekleşen faili meçhulün bir numaralı zanlısı durumunda olur bizim nezdimizde çünkü o dönemin sorumlusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - 1990-1996 yılları arasında Urfa'da valilik yapmıştır ve onun döneminde bu faili meçhullerin hepsi gerçekleşmiştir.
BAŞKAN - Sayın Zozani, teşekkür ederim.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Ya çıkacaksınız, burada bu bilgileri kamuoyuyla açık bir şekilde paylaşacaksınız, toplumdan özür dileyeceksiniz ya da çıkıp burada bu şekilde ahkâm kesmeyin.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)