| Konu: | DEVLET İSTİHBARAT HİZMETLERİ VE MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR (2/2011) (S. SAYISI: 563) |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 77 |
| Tarih: | 16.04.2014 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 563 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11'inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu maddede, MİT'in ihtiyaç duyması hâlinde tüm kamu ve özel kurum ve kuruluşlarının her türlü malzeme, ekipman, teçhizat ve cihazına el konabilmesi hususu düzenlenmektedir. Müsaderenin gönüllü olması, kurum ve kuruluşların rızasına dayandırılması hukukta yeri olmayan bir düzenleme olup ayrıca MİT'e verilen olağanüstü yetkiler karşısında bir anlam da ifade etmemektedir. Bu itibarla, bu maddenin teklif metninden çıkarılması, en azından özel kurum ve kuruluşların madde kapsamından çıkarılması gerekmektedir. Millî İstihbarat Teşkilatının yetkilerini ve görev alanını olağanüstü şekilde artıran bu kanun teklifi yasalar üstü hatta Anayasa üstü bir düzenleme niteliğini taşımakta, MİT'e Anayasa üzerinde yetkiler ve MİT mensuplarına da sınırsız dokunulmazlık vermektedir. Elbette, istihbarat kurumu devlet için çok önemli, en temel ve en vazgeçilmez kurumlardan biridir. Ancak, ne kadar vazgeçilmez olursa olsun bu kurumların sınırsız yetki, ezici ve sorumsuz güç sahibi olmaları doğru olmaz; olursa bu, kurumsal diktatörlük demektir. Dolayısıyla, Türkiye'yi istihbarat devletine götürecek bir düzenleme yapılmakta, istihbarat diktatörlüğü oluşturulmak istenmektedir. Bireysel hak ve güvenceleri ortadan kaldıran sınırsız ve sorumsuz bir yapı oluşturulmaktadır. Günlerdir paralel yapı masalını okuyanlar şimdi gerçek anlamda paralel yapıyı kurmaktadır.
Teklif, MİT'e terör örgütleriyle görüşme ve temas kurma yetkisi de vermektedir. Yani, PKK'yla ve İmralı canisiyle yapılan pazarlıklar yasal güvenceye kavuşturulmaktadır. Bu şekilde, İmralı canisinin en temel dayatmalarından birisi de onaylanmaktadır. İhanet görüşmelerinin Meclis eliyle yasal zemine çekilmesi Türkiye Cumhuriyeti'ne, milletimizin beka ve güvenliğine karşı acımasız bir saldırı ve husumettir; bunu sıradan görmek, hafife almak mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifine göre kamu özel kurum ve kuruluşları, meslek kuruluşları ve bankalar bilgi, belge, veri, kayıt, ne varsa MİT'e vermek zorunda olacak; daha da ötesi, bu kuruluşlar kendi veri tabanlarını MİT'e bağlayacak. Müşteri sırrı, mesleki sır, ticari sır, kişisel veriler ve özel yaşamın gizliliği diye bir şey kalmayacak, kişilere ait her türlü bilgi teslim edilecek. Aslında, bu düzenleme, toplu ve de ayrıntılı bir fişleme programı demektir. Fişleme böylelikle yasal zırha büründürülmektedir.
MİT'in faaliyetlerinin meşruluğu, hukukiliği, doğruluğu, nasıl ve neye göre belirlenecektir? Bireyler, toplum, kurumlar, sivil toplum kuruluşları MİT baskısından nasıl korunacaktır? MİT'in ezici ve kontrolsüz bir güce kavuşmasıyla bu gücü emrinde tutan siyasi iktidarın, rakip siyasi, ekonomik ve sosyal yapılanmaları bastırmak için bunu kullanması nasıl önlenecektir? Zaten MİT'in siyasi partiler ve partili iş adamlarını teknik ve fiziki takibe aldığı daha önce ortaya çıkmıştı. Bu düzenlemeyle de Başbakan ve şürekâsının MİT vasıtasıyla Hükûmet karşıtı kişi, şirket, parti ve oluşumların her türlü verilerine yasal engel olmaksızın erişmeyi ve bu verileri kendi bekaları ve siyasi çıkarları için kullanmayı hedeflediği açıktır. Bu hâliyle MİT devletin değil siyasi iktidarın bir kurumu hâline sokulursa anayasal düzen, hukuk sistemi, çoğulcu demokrasi ve siyasal rejim yönünden çok ciddi mahzurlar getirmesinin yanı sıra, ülke ekonomisi açısından büyük sorunlarla karşılaşılmasına neden olacaktır. Zira, teklif, MİT'e bankaların ve kişilerin finansal bilgilerine sınırsız erişim yetkisi vermektedir. Dünyanın hiçbir yerinde bankacılık bilgileri, şirketlerin ticari bilgileri siyasi iktidarın önüne bu şekilde serilemez. Her türlü bilgi ve sırların siyasi otoritenin emrinde bulunan bir kuruma servis ediliyor olması Türk ekonomisine ağır darbe indirebilecektir.
Sonuç olarak, ülkemizin yeni bir soğuk savaş şartlarına döndürülmesinin demokrasiyi katletmek, hukuku linç etmek, insan hak ve özgürlüklerini çiğnemek olacağını hiç kimse hatırından çıkarmamalıdır. (MHP sıralarından alkışlar)