| Konu: | CHP GRUBUNUN, 24/4/2014 TARİHİNDE İSTANBUL MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN ÇELEBİ VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 1 MAYISTA TAKSİM MEYDANI'NDA EMEKÇİLERİN KUTLAMA YAPMASINA İLİŞKİN TARTIŞILAN SORUNLARA ÇÖZÜM BULARAK TÜRKİYE'NİN ALTINA İMZA ATTIĞI ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE, YASALARA UYGUN TARTIŞMASIZ VE GERİLİMSİZ 1 MAYIS KUTLAMALARI İÇİN DOĞRU POLİTİKALARI VE ANLAYIŞLARI ORTAYA ÇIKARMAK AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN GENEL GÖRÜŞME ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 24 NİSAN 2014 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 81 |
| Tarih: | 24.04.2014 |
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aslında tarihsel bir süreci yaşıyoruz. Bu tarihsel sürecin en önemli ayağı da 1 Mayısla ilgili. 1 Mayıs 2014'le ilgili yeni bir tartışma sürecini, başta ülkenin Başbakanı olmak üzere, ilgili bakan, ilgili belediye başkanı, ilgili olmayan AKP'nin İstanbul il başkanı başlattı. Biliyorsunuz, daha önce 1 Mayıs süreçlerini Türkiye en geniş şekilde yaşadı. 2007'de gaz bombaları altında bir 1 Mayıs süreci yaşadık. 2008'de daha DİSK binasının dışına bile çıkamadan yine gaz ve sularla yıkandık. 2009'da makul sayıda bir katılımla -herkesin katılamadığı, bazılarının katıldığı, bazılarının katılamadığı- bir 1 Mayıs kutladık. Dolayısıyla, 2010 yılında çok kitlesel bir 1 Mayısı İstanbul'da kutladık; tek bir olayın olmadığı, dünyaya da örnek gösterilen bir 1 Mayıs kutlandı. 2011'de yine dünyaya örnek gösterilen bir 1 Mayıs kutlandı. 2012'de yine dünyaya örnek gösterilen bir 1 Mayıs kutlandı.
Dolayısıyla, şimdi, sulamadan ve gazdan sorumlu bakan sürekli çıkıyor, şöyle bir yaklaşım sürüyor ortaya, diyor ki: "Bir daha versek, geçmişte yaşananları biliyorsunuz, cam, çerçeve gidecek." Camların, çerçevelerin gittiği süreçleri Türkiye biliyor. Ne zaman işçilere müdahale edildiyse, ne zaman işçilerin 1 Mayıs kutlaması engellendiyse olayların çıktığı süreçtir. Ne zaman gerçekten 1 Mayıs kutlanması özgürce sağlanmışsa tek bir insanın burnunun kanamadığı bir süreci Türkiye yaşadı; hatta dünyaya, Avrupa'ya "Örnek 1 Mayıs" diye de sunuldu bu.
Şimdi yeniden bir 1 Mayıs tartışması var. Başbakan çıktı diyor ki: "Herkes hukuka saygılı davranacak." Şimdi, ben, bu kürsüden, bunun için sesleniyorum: İlk önce Başbakan hukuka saygılı davranacak. Eğer bir ülkenin Başbakanı "Ben Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymuyorum." deyip, ondan sonra da ilgili mahkeme kararlarına saygı duymadan "Ben bu kararları uygulamayacağım, artık benim için mahkeme kararları asla bir şey ifade etmez." diyorsa bu Meclis buna bir tedbir almalı. Çünkü orada, Avrupa İnsan Haklarının mahkeme kararı var ve o mahkeme kararıyla 2008'de yapılan engellemenin doğru olmadığını, sözleşmenin 11'inci maddesinin ihlal edildiğini ve 11'inci madde ihlali nedeniyle de artık burada özgürce herkesin bir 1 Mayıs kutlaması gerektiğini çok net teşhir etmiş durumda.
Peki, nedir o mahkeme kararı? Bizim Anayasa'mızın 90'ıncı maddesidir değerli arkadaşlar. Anayasa'nın 90'ıncı maddesi diyor ki: Uluslararası sözleşmeler ve altına imza attığımız sözleşmeler Anayasa maddesi niteliğindedir. Anayasa'nın 90'ıncı maddesi bunu söylüyor.
Şimdi Başbakan çıkıyor diyor ki: Bak, 2 tane alan var, ya giderler Yenikapı'da 1 Mayıs kutlarlar veya giderler Maltepe'de, 2 tane alan. Taksim'de kutlatmam, kutlamaya teşebbüs edenleri şimdiden uyarıyorum, yasaktır, engelleyeceğim. Şimdi, Başbakan diyor ki: Bu miting alanı, miting alanı 2 tane. Konuşulan konu şu: Hâlen Başbakanın bu Meclisin çıkarttığı yasadan haberi yok. Bu Meclisin çıkarttığı yasa böyle bir yasa değil. 1 Mayıs tatil, 1 Mayıs bayram günü. 1 Mayıs bayram günüyse bayramlar miting değildir, bayramlar bayram gibi, tıpkı 19 Mayısta olduğu gibi, tıpkı dün olduğu gibi, tıpkı 29 Ekimde olacağı gibi onunla ilgili alanlar vardır, işçilerin, emekçilerin bayram alanı da 1 Mayıs ve Taksim'dir. Bu böyle bilinsin. O nedenle, miting yapmaya müracaat etmiyor sendikalar, miting alanı gibi bir talepleri yok. Tam tersine, daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen ve orada işçilerin, 34 işçinin yaşamını yitirdiği, yüz binlerce işçinin, o 1 Mayıs alanında anısının olduğu, kan aktığı ve o sürece gelinceye kadar da mücadele ederek 1 Mayısın yeniden yasalaşması mücadelesine ve kutlanma mücadelesine katılanların orada bir talepleri var. Dolayısıyla, bu 1 Mayısı dar bir yaklaşım içerisinde, bir miting havası "Miting yapacaklarsa buralarda yapsınlar." gibi Başbakanın değerlendirmesi doğru bir değerlendirme değil, hukuki bir değerlendirme değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına uygun bir düzenleme ve yaklaşım değil.
Şimdi, dizayn edildi, yandaş sendikalarla ilgili iradeler çıkıyor. Birisi Kayseri'de. HAK-İŞ'e denildi ki: "Kayseri'de kutlayın." MEMUR-SEN'e denildi ki: "Siz gidin Diyarbakır'da kutlayın." El altından TÜRK-İŞ'e denildi ki -şimdi görüşüyor Başbakanla- "Siz direnin ama biz Kadıköy'de demeyeceğiz ama sonra size izin vereceğiz." Şimdi o izin çıkacak, hiç merak etmeyin, Kadıköy'de de Türk-İŞ... Bu, zaten diğer örgütler DİSK, KESK, Tabipler Birliği, bunlar bizim muhalefet örgütleri. Bunları ben sustururum, bunları gazlarım, bunları coplarım, bunlara bol bol su sıkarım, bunları 1 Mayıs alanına sokmam. İşte, bu yeni Cumhurbaşkanlığı süreci böyle bir şey. Yani, o kitleselliğin orada, Taksim'de buluşmasını istemiyor Başbakan. Yani, o nedenle, bu belirlemeler hani şöyle algılanmasın: İstanbul'da bir vali var, vali bey belirliyor. Yok böyle bir şey. Bakan var bir tane, su sıkmadan sorumlu, gaz atmadan sorumlu bakan, o bunları belirlemiyor, bir tek insan belirliyor bunu. Hani, Cumhurbaşkanı şu anda müdahale etse "Yahu, yapmayın etmeyin, bu ülkenin huzuru için 1 Mayıs Taksim'de kutlansın." dese o da dinlenmeyecek. Bir tek insan... Bir tek insan, otoriter bir yaklaşımla diyecek ki: "Burada ya kutlanırsa..." Onun ağzından çıkan burada kanun oluyor, "Burada kutlanmayacak." deniliyorsa ona uygun bir dizayn var.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, şimdi, bu sürece ilişkin esas sorun nedir diye bakarsanız, bu kitleselliğin bir araya gelmemesi isteniyor. Yani bu ülkenin sorunları var. Ne var? İşte, taşeron uygulaması var ciddi anlamda. Ne var? Emeklilikte yaşa takılanlar var, 4/C statüsünde olanlar var. Emekliler açlık sınırının altında maaş alıyorlar. Asgari ücretle çalışanlar bir rezalet. İşsizlik sorunu belli, yoksulluk sorunu belli. "Bunların en etkin şekilde orada sunulması doğru değil." diyor, "Böyle kitlesel bir talebi, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi, böyle büyük bir buluşmayı nasıl engelleriz? Bunları birbirleriyle çarpıştırırız ve 1 Mayıs alanında da buluşturmayız, böylece seslerini kısmış oluruz." diyorlar.
Valinin imkânı yok, vali buna karar veremez. Validen önce zaten AKP İl Başkanı dedi ki: "Burada 1 Mayıs kutlanmayacak." Daha çok önce. Daha Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş seçilmeden önce dedi ki: "1 Mayıs artık Taksim'de kutlanmayacak." Dediğim gibi, kararları vali filan vermiyor. Kararları Başbakanla görüşüyorlar, Başbakanın direktifi doğrultusunda sözcülük yapıyorlar. Dolayısıyla, bu kararların... Anayasa'nın bu düzenlemesine saygı duymayan Başbakanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına saygı duymasını beklemiyoruz. Daha önce ne oldu da şimdi engelleniyor 1 Mayıs değerli arkadaşlar? Bana verdiler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı şu kadar büyüklükte plaket verdi, "Güzel bir coşkuyla 1 Mayıs kutladınız." diye. Ne oldu arkadaşlar? 2010'da, 2011'de, 2012'de böylesi coşkuyla kutlanan 1 Mayısa neden engel olunuyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Efendim -tek kelime- şundan: Bu kitleselliğin buluşmasını istemiyorlar. O nedenle, bu anlamda yeniden bu Meclise sorumluluk düşüyor. Yeniden Taksim'in 1 Mayıs alanı olarak işçilere açılmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)