GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNU VE TÜRK MEDENİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:83
Tarih:30.04.2014

ALİ ÖZ (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 564 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5'inci maddesine bağlı 8/C fıkrası üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesiyle alakalı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kanuna genel manada baktığımız zaman, aslında, Türkiye'de ihtiyaç olan, uzun süredir çözülmesi gereken bir sorunun, belli kriterlere dayanarak büyük çoğunluğunu hallettiğini görüyoruz. Bu nedenle de, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun tasarısını desteklediğimizi öncelikle ifade etmek istiyorum.

Ancak, Türkiye'de tarımsal üretimin ve ihracatın sonraki yıllarda sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından üreticilerin bugün bankalara birikmiş olan borçlarının, prim borçlarının, elektrik borçlarının faizsiz ertelenmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Yeni kredi kullanımında kolaylıklar sağlanması gerekmektedir. Çiftçi, yapılacak desteklerle ayağa kaldırılmalıdır. Çiftçilerin doğal afetlerden gördüğü zararı önlemek için mücadele edilmelidir.

Maalesef, biz, her defasında -millet olarak genel bir alışkanlığımız- kapımıza afet dayanmadan, bir afeti yaşamadan daha önceden bununla alakalı nasıl önlemler alınması gerektiğini, ne tip yardımların yapılması gerektiğini düşünmeyen ve uzun vadeli stratejileri geliştirmeyen bir milletiz. Her afet olduğu dönemden sonra "Vay, şurada şu afet oldu, böyle afet oldu, onunla alakalı şunlar mağdur oldu, acil hangi tedbirler alınmalı..." Aslında, bunların hepsinin mutlaka hukukun içerisinde olan kanuni birtakım temellere dayanılması gerektiğinin zorunlu olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Tabii ki bu doğal afetlerle yaşadığımız hadise sadece çiftçileri etkilemiyor; çiftçilerden başlayan, çiftçiyle beraber tüm sektörü içerisine alan, sonuçta tüketicinin mutfağına kadar yansıyacak olan, enflasyonu da yükseltecek bir gıda krizinin içerisine Türkiye'yi sokmaktadır. Dolayısıyla tüketiciye kadar uzanan zincirdeki bu felaketin bedelini herkes ödemek zorunda kalacak.

Ülkemizde bu yıl için kuraklıktan en çok etkilenen ürünlerin başında buğdayın geldiğini ve üretimin de bu yıl yüzde 20-30 oranında azalmasının beklenmekte olduğunu yapılan çalışmalar göstermektedir. Kuraklık aslında hepimizin önlem alması gereken -kuraklığın sebeplerinin dışında kuraklıkla mücadele noktasında doğal su kaynaklarımızın kırk elli yıllık planlamalarla bir eylem planı yapılarak kuraklıktan en az düzeyde etkilenmenin yollarının aranması da gereken- önemli adımlardan bir tanesi olmalıdır. Tabii, burada su kaynaklarımızın kullanılmasıyla beraber, aynı zamanda kuraklığın getirdiği sorunu çözerken evlerde kullanmış olduğumuz suların daha sonra entegre sanayi tesisleriyle birleştirilerek yeniden doğada kullanılması, harcanması gibi bir stratejiyi de geliştirmemiş olmamız da ülke olarak kuraklıktan çok fazla miktarda etkilendiğimiz anlamına gelmektedir. Su kaynaklarının çevresinde yapılaşmaya müsaade edilmesi de bizim için önemli sorunlardan bir tanesidir.

Tarımsal alanda çiftçilerimiz her yıl değişik bir nedene bağlı olarak mağdur olmaktadır. Çiftçi, doğal afete maruz kaldığında o yıl harcadığını bile elde edemiyor, borçları arttıkça artıyor, bir kısır döngü içinde bocalayıp duruyor. Bu anlamda, tarım sigortasının yapısındaki zarar karşılamanın mutlaka revize edilmesi gerekmektedir. Bu anlamda, ziraat odalarının ve çiftçilerin talepleri göz ardı edilmemelidir. Bu konuda çiftçilerin sigorta sistemine dâhil edilmesi için kolaylaştırıcı önlemler mutlaka alınmalıdır. Sigorta primleri çiftçiyi cezbedecek şekilde indirilmelidir; ürün oluşmadan, kısa sürede sona eren sigortalama sürelerinin uzatılması sağlanmalıdır. Ürün hasat edilmediği sürece afet yaşandığında çiftçilerimize ek bir meblağ tahakkuk ettirilmeden sigorta kapsamı devam ettirilmelidir. Sadece don afetinde uygulanmakta olan "çiçek sigorta kapsamı" konusunun diğer afetleri de kapsaması sağlanmalıdır, güneş yanığı da sigorta kapsamına alınmalıdır. Çok yıllık bitkiler aşırı hasar görmüşse, bunların hasar görmesinin tespiti hâlinde ürün veremeyeceği yıl üzerinden mutlak surette yeni düzenlemeler yapılması gerekmektedir.

Biz Mersin'de, Mezitli'de yaşamış olduğumuz bir don afetinden sonra sadece sebzelerin değil, ağaçların uzun süreli ürün veremeyecek durumda etkilendiğini biliyoruz. Dolayısıyla 2009 sayılı Kanun'un ve 5363 sayılı Kanun'un çiftçinin doğal afetlerde görmüş olduğu zararı telafi etme noktasında çok büyük eksiklikleri olduğunun herkes tarafından bilinmesi, bu Parlamento tarafından da sigortalama ve doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin korunması anlamında yeni düzenlemelerin bu kanunlara ilave olarak hızlı bir şekilde çıkarılması gerektiğine inanıyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)