GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: EKONOMİ ESKİ BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN, İÇİŞLERİ ESKİ BAKANI MUAMMER GÜLER, AVRUPA BİRLİĞİ ESKİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ VE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK ESKİ BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR HAKKINDA MECLİS SORUŞTURMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN (9/8) ÖN GÖRÜŞMESİ
Yasama Yılı:4
Birleşim:84
Tarih:05.05.2014

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesi üzerinde ilk imza sahibi olarak söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa'nın 2'nci maddesinde belirtilen hukuk devleti insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hak arama hürriyetini düzenleyen Anayasa'nın 36'ncı maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." denilmektedir. Anayasa'nın 100'üncü maddesinin birinci fıkrasında ""Başbakan veya bakanlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin vereceği önerge ile, soruşturma açılması istenilebilir. Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve gizli oyla karara bağlar." hükmü yer almaktadır. Meclis İçtüzüğü'nün "Meclis soruşturması açılması için önerge" başlıklı 107'nci maddesinde ise "Görevde bulunan veya görevinden ayrılmış olan Başbakan veya bakanlar hakkında Meclis soruşturması açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin vereceği bir önerge ile istenebilir." denilmektedir.

Ben ve 85 arkadaşımın vermiş olduğu ilk soruşturma önergesi üzerinde, anlamsız olduğuna inandığım pek çok tartışma yaşandı ve insafsız eleştiriler yapıldı. Rahatsızlığın, soruşturma önergesinin AK PARTİ milletvekilleri tarafından verilmiş olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

4 eski bakanımız hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen fezleke ve eki bilgi ve belgeler, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 157'nci maddesi uyarınca soruşturmanın gizli olması, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı gereği, Yüce Divan'a sevk kararı alınıncaya kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine de açılamamaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yasama faaliyeti çerçevesinde bulunan eylemlerinin cezai bakımdan takibi için Meclisin buna izin vermesi gerekmektedir. Bakanların görev nedeniyle işledikleri suçların kovuşturması ise ancak Meclis soruşturması yoluyla mümkündür.

Meclis soruşturma komisyonu da siyasi denetim değil adli anlamda denetim yapmaktadır, âdeta bir savcılık makamı gibi çalışmalarını yürütmektedir. Bundan dolayıdır ki, milletvekilleri olarak Meclise intikal eden fezlekeleri görmememize rağmen kamuoyuna ve basına yansıyan bilgi, belge ve "tape"lerden ve açılan davalardan hareketle bir önerge verdik. Fezleke içeriğini tam olarak bilemememize rağmen "görevi kötüye kullanma ve nüfuz ticareti" fiillerini kapsayan TCK 257 ve TCK 255'in iddiaları tam kapsayabileceğini düşünmüş idik ancak daha sonra gerek basına ve kamuoyuna yansıyan daha çeşitli haberler gerekse Meclis Genel Kurulunda okunan fezleke özetlerinden hareketle daha önce verdiğimiz soruşturma önergesini revize ederek daha detaylı, daha kapsamlı bir soruşturma önergesi verdik.

Bu önergeyi vermemizdeki amaç, söz konusu 4 eski bakanımıza ilişkin tüm iddiaların araştırılarak aydınlığa kavuşmasıdır, cezai sorumluluğu gerektiren tüm fiillerin araştırılması içindir. Şunu herkes bilmelidir ki: Yolsuzluğa bulaşmış biri varsa hesabı mutlaka sorulmalıdır. Yol arkadaşlarınızdan biri olsa da iddia edildiği gibi bir olaya bulaşanın milletimize hesap vermesi zorunludur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargı, bir ülkede millete ait olan egemenliğin düzgün bir şekilde kullanılması için gerekli olan bir kurumdur. Demokratik bir ülkede yargı işlemlerini yaparken yasalar çerçevesinde ve demokratik yasalardan ortaya çıkan temel mantığa zarar vermeyecek, aksine onu güçlendirecek şekilde çalışmalıdır. Adaleti teslim ettiğimiz savcı ve hâkimler her şeyden önce adli süreçlerin şaibelerden uzak ve tarafsız bir şekilde yürütülmesine yönelik toplumsal güveni tesis etmek zorundadırlar. Zira, soruşturmalar onların kişisel ayrıcalıkları değil, toplumsal bir yükümlülüktür. Bu yükümlülük ihlal edildiğinde hem demokratik siyaset ve bunun kurumları ağır yaralar alır hem de yargının her şeyi olan toplumsal güven zedelenir.

Anayasa'nın 38'inci maddesine göre ise suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. Buna göre, her türlü suçun sanıkları, başta Anayasa ve yasaların korumasında olan, suçsuzluk varsayımından yararlanması gereken kişilerdir. Anayasa'nın 2, 36, 38 ve 100'üncü maddeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ve ilgili yasalara rağmen soruşturma esnasında üst makamlara bilgi verilmeden soruşturmanın başlatılmış olması, soruşturmanın başsavcıdan saklanması, bilgi verilmemesi, soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesi, teknik takip, arama, el koyma sırasında elde edildiği iddia edilen belge ve bilgilerin dışarıya sızdırılması ve bu şekilde de yargısız infazın yapılması, birbirleriyle bağlantısı bulunmayan soruşturmalara ilişkin işlemlerin aynı anda gerçekleştirilmiş olması, soruşturma evrakının UYAP sistemine kaydedilmemesi, koruma tedbirlerinin uygulanmasında ölçülülük ilkesinin ihlal edilmesi, koruma tedbirlerinin gereksiz ve usulsüz olarak uzatılması, kolluğun önleyici görevini ifa etmemesi, söz konusu soruşturmada yetkisi bulunmayan cumhuriyet başsavcı vekilinin emniyet müdürlüğüne giderek soruşturmaya müdahale etmiş olması, cumhuriyet savcısının yetkisi dışında adliye önünde bildiri dağıtması gibi ve bunlara benzer pek çok usulsüzlük bu hazırlık soruşturması esnasında yaşanmıştır. Soruşturmanın başından sonuna kadar ortaya çıkan veriler, zamanlama, olayların ve kişilerin birbirleriyle ilişkilendirilme biçimi, fezlekenin hazırlanması ve Meclise gönderilme süreci dikkate alındığında operasyonun sadece hukuki bir soruşturma olmadığı, sadece yolsuzluk operasyonu olmadığı, aynı zamanda bakan arkadaşlarımızı, partimizi ve millet iradesini hedef alan hukuk yoluyla siyasi bir suikast girişimi olduğu aziz milletimiz tarafından da fark edilmiştir.

FARUK BAL (Konya) - O zaman niye önerge veriyorsunuz?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Devletimizin yürüttüğü politikaların altyapısının hukuk normunun sağladığı maskeyle çökertilmeye çalışılması o ülkenin egemenliğine saldırıdır. Dünyanın hiçbir yerinde yargının böyle adımlar attığını göremezsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkes bilmelidir ki hiç kimse ve hiçbir kurum millî iradenin üzerinde değildir ve olamaz da. 17 Aralıktan bu yana yaşanan tüm hadiseler bunun sadece yolsuzluk operasyonu olmadığını göstermesine rağmen, hesap verilebilirlik noktasındaki hassasiyetimiz gereği bu soruşturma komisyonun kurulmasını ve tüm gerçeklerin açığa kavuşmasını istiyoruz.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 30 Nisan 2014 tarihinde alınan kararla Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında açılmış olan (2012/125043) numaralı soruşturma dosyası hakkında kovuşturmaya yer olmadığına, Erdoğan Bayraktar tarafından işlendiği iddia edilen nüfuz ticareti ve görevi kötüye kullanma suçlarından hakkında suç işlediklerine dair hiçbir delil bulunmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir. Esasında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu kararıyla eski bakanımız Erdoğan Bayraktar hakkında soruşturma komisyonu oluşturulmasının dayanağının da ortadan kalktığını düşünüyorum.

Cumhuriyetin ilanından bugüne bir Başbakan ve 17 bakan bu yöntemle yargılanmıştır. Mensubu olduğu partinin milletvekilleri tarafından haklarında soruşturma önergesi verilen ve soruşturma komisyonu kurulması talep edilen ikinci örnek bizim vermiş olduğumuz önergedir. Daha önce, 8 Ocak 1985 tarihinde, (9/328) sayı ile Anavatan Partisi milletvekilleri tarafından -ki ilk imza Osman Doğan- verilmiş bir önerge vardı. Bu da AK PARTİ milletvekillerinin gerçeklerin açığa çıkması hususundaki kararlı tutumunu açıkça ortaya koymaktadır.

Bir kez daha vurgulamak istiyorum, şunu herkes bilmelidir ki yolsuzluğa bulaşmış biri varsa hesabı mutlaka sorulmalıdır. AK PARTİ, kurulduğu günden bu yana yolsuzluğa bulaşmış hiç kimseyi içinde barındırmamış ve barındırmayacaktır. Her şeyin şeffaf olduğu bir dünyada hiçbir şeyin gizli kalmayacağını, kalamayacağını da hepimiz çok iyi biliyoruz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Kaç kişiyi hukuka teslim ettiniz, kaç kişiyi?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)