| Konu: | AVRUPA BİRLİĞİ ESKİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ HAKKINDA BİR MECLİS SORUŞTURMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN (9/4) ÖN GÖRÜŞMESİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 05.05.2014 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az evvel bir haber aldık. Şemdinli'de bir askerî aracımız devrilmiş, 3 tane Mehmetçik'imiz şehit olmuş, 8 tane Mehmetçik de yaralı. Şehit olanlara Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı olanlara acil şifa diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergeyle ilgili şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergeleri Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi hazırladı. İki partinin de aslında amacı aynı, gerçeklerin ortaya çıkması. İki parti de farklı düşünmüyor. Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlara sormak istiyorum: Yani başka gün yok muydu arkadaşlar? Bunu, salı, çarşamba, perşembe günlerinden birisinde yapsaydık da millet bunları izleseydi ne olurdu, ne fark ederdi? Yani yok "İnternet'ten izliyor.", yok "Halk TV'den izliyor." Böyle kaçarak, göçerek anlamı yok. Bu bir suçluluk psikolojisi. Burada bu suçluluk psikolojisini hissetmemesi gereken arkadaşlara da günah ediyorsunuz, hiç bu işlerde zerre alakası olmayan insanlara da günah ediyorsunuz bence. Bu şekilde de aklayamazsınız bakanları veya bu şekilde de bu yolsuzlukların üstünü örtemezsiniz. Her zaman yaptığınız gibi, konuşulanları halkımızdan kaçırarak...
Beş ay önce, 17 Aralıkta ne olmuştu hatırlıyor musunuz? Bazı bakan çocuklarının evinden kasalar, paralar... Yani ben samimi söylüyorum, gerçekten utanıyorum. Bu insanlar bizim çeşitli vesilelerle hukukumuz olan insanlar; bu mesele bu insanlara yakışmadı, gerçekten yakışmadı. Dünya malına bu kadar tamah edip nefislerine bu kadar kurban olmak bu insanlara da yakışmadı, Türk milletine hele reva görülmemeliydi; çok güvendi bu insanlar sizlere, hep oy verdiler.
Devletin bankacısının evinden ayakkabı kutusunda dolarlar çıkıyor. Neymiş? "Ben bununla okul yapacağım, imam-hatip yapacağım, üniversite yapacağım." Yahu, kalıbından utan be arkadaş ya!
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Külahıma anlat onu!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Buna çocuk inanır mı? Buna biz inanır mıyız? Böyle bir şey olur mu? O paralar bağış parası falan değil, yani bağışı bilmiyor bu arkadaşlar. Sizin bildiğiniz bir tek bağış var, o da Egemen Bağış; bu 4 bakanın arasında o da var biliyorsunuz. Hani -hatırlayanınız vardır ama ben bir daha hatırlatayım- Kutlu Doğum Haftası'nda Londra Hilton Otelin mini barından içtiği içkilerin faturasını devlete ödeten bir bakan bu.
Bakın, bu, diğer bakanlarla alakalı -bugün sesim kısıldı benim- suçludur, rüşvet almıştır, vermiştir, yolsuzluk yapmıştır; ben bilemiyorum, kimseyi ön yargıyla yargılamak istemiyorum, akçeli konular çok farklı şeyler ama bu Bakanla alakalı bir şey söyleyeceğim: Diniyle, diyanetiyle, kitabıyla bir millete bu kadar hakaret eden adamın burada işi olmamalı arkadaş. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Size yemin ediyorum -hepimizin tanıdığı ateist insanlar var- ateist insanlar bunu yapmaz, bu işin makarası Bakara'sı da olmaz, bu iş ciddi bir iş. İnsanların inancıyla bu kadar dalga geçen, insanların inancını bu kadar yerlere seren bir adamın buralarda olmaması lazım, buraya gelip konuşmaya cesaret bulamaması lazım -bırakın para işlerini- buna müsaade etmememiz lazım, çocuklarımıza bunun hesabını veremeyiz. Biz inançlı çocuklar yetiştirmeye çalışıyoruz, inançlı nesiller yetiştirmeye çalışıyoruz. Savunduğumuz adamın Kur'an'ın ayetleriyle dalga geçen bir adam olmaması lazım bu şartlarda.
Ne diyor? "Oğlum, ben her cuma bir tane ayet sallıyorum." diyor. "Kitapçık yok lan, Google'a gir, Kur'an'da -atıyorum- kardeşlik mesela, Kur'an'da nankörlük, Kur'an'da bilmem ne, 'search' yap, hepsi çıkıyor. Oradan beğen bir tane, salla gitsin." Ya, bu mudur arkadaşlar ya? Ben utanıyorum, samimi söylüyorum utanıyorum. Bunun bu Mecliste konuşuluyor olması bile çok üzüntü verici. Bu iş soruşturma, araştırma meselesi değil, bu bir ahlaksızlık boyutudur. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Soruşturma olsa ne olur, mahkemeye gitse ne olur, aklansa ne olur, bu nedir arkadaş? Ben bir şey söyleyeceğim size: Bu vatandaş Bakara'ya "makara" demek yerine Sayın Başbakanla dalga geçseydi şu koltuklarda aramızda oturma şansı var mıydı?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Otuz saniye durabilir miydi, otuz saniye?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Yüce Kitap Kur'an-ı Kerim'le dalga geçene sessiz kalıp bir zahiri mevcudiyete laf edildiğinde ayağa kalkmak münafıklıktır. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
İşin para kısmına geleceğim. Kendisinin gönlü çok zengin. Hazırlanan iddianameye göre en az rüşveti de o almış. Biraz evvel Sayın Ali Özgündüz bir laf söyledi: "Ufakçı." Günah ya, 1,5 milyon dolar arkadaş. Gerçekten çok önemli bir para, doğru da bir ülkenin bakanının böyle bir paraya tamah etmemesi lazım. "Bunların hepsi kumpas, paralel, vesaire." Ya, arkadaş, aynı Hükûmette Maliye Bakanı var, Mehmet Şimşek; bankaların bağlı olduğu Ali Babacan var; hiç yıldızımız barışmasa da Başbakan Yardımcısı var, eğer paralel maralel bir şey yapacaksa Bülent Arınç'a yapsın. Niye yapmadı? Savunma Bakanına yapsın. Ya, gözünüzü seveyim ya, bu işler bu kadar ucuz, üstü kapatılacak işler değil veya sadece ona buna laf atarak, onu bunu susturarak olmaz, üzüntü verici bir iş bu. Ne yapmış? Otelin işlerini kolaylaştırmış, vize almış. Sayın Bakanım, Allah aşkına size soruyorum: Hiç kimse size vize için müracaat etti mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sivas'tan kim gelirse gelsin hepsine elimden geldiğince yardım etmeye çalışırım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sayın Bakanım, bakın, seçim bölgenizden gelen birisinden bahsediyorsunuz. Bu vize işi parayla pulla yapılacak iş değildir, istirham ediyorum ya. Yani bu hakikaten çok basit yapılacak bir iştir, eğer yardım edilecekse bile. Bu konuda ayağa düşmek denir buna, ağaya düşmek. Bir hükûmetin bakanı ayağa düşmemeli. Bu kadar rezil rüsva etmemeli o makamı. Bu makamda onlar gelip geçici ama bu devlet kalıcı. Hatırlıyor musunuz bir Avrupa Birliği bütçesinde ben kendisine bir şey söylemiştim, bugünleri görür gibi: "Siz oraya yakışmıyorsunuz Sayın Bakan, istifa edin. Oraya Türk ve Müslüman birisi gelsin." dedim. Kendisi çok sinirlendi. "Bakara makara" derken benim o sözlerimi doğruladı.
Resmî dinlemelere takılıyor, Abdullah Happani'ye diyor ki: "Çikolata paketlerinde 500 bin liranı 'Sadık' adlı birine gönder, 'Sadık' adlı biriyle 'Ege' kod adlı birisine gönder." "Ege kod kim ağabey?" diyor. "Egemen Bağış kardeşim, ona götüreceksin, Marina'ya bıraksın." diyor. "Kim Marina?" "Bizim hizmetçi Marina'ya bıraksın." Sonra, İstinye taraflarında "Ege" ve kısa kodladığı şahsa bir 500 bin talimatı daha gönderiyor. 500, 500 gönderiyor, 1,5 milyon dolara tamamlıyor, çikolata kutularında paralar. Yani bunlar burada konuşulmalı mı? Şimdi, Sayın Bakan, çıkıp "Ben çikolata kutusunda para almadım." demek bir adama zül gelir. Sayın Mustafa Elitaş, böyle bir lafı söyleyebilir misin? Rica ediyorum ya, zül gelir sana ya. Kalbine inme iner, ben inanıyorum, yemin ediyorum. Bunu reddetmek bile adamın kalbine inme indirir.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Bilemezsin, bilemezsin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Ben inanıyorum, Mustafa Elitaş'a bu konuda inanırım. Ben bilmem sizi, ben inanıyorum.
Efendim, "Patron Ankara'ya çağırdı beni: Sen işte bizim Marina'ya götür, oraya ver, ben oradan alacağım." Arkadaşlar, bu İranlı şarlatan var ya -bir daha söylüyorum, beni de mahkemeye versin, inşallah karşı karşıya da geliriz orada- kabineyi doyurmuş ya, bazı bakanları.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Eş başkan, eş başkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Yani sadece bakanlar iyi; bakan çocuklarını, akrabalarını, bürokratların yedi sülalesini jetiyle umreye taşımış. Ya umreye gitmek dediğin 1.000 euroluk bir iş ya, Eman Tura ver 1.000 euroyu git ya. Niye bu adamın altına yatıyorsun ya? Önüne yatıyorsun, arkasına yatıyorsun? Yakışır mı yani 65 yaşında adam. Olur mu böyle bir şey ya? Çok utanıyorum ve üzülüyorum, yemin ediyorum utanıyor ve üzülüyorum. Sizin de utanmanız gerekir diye düşünüyorum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Biz sizden utanıyoruz, siz konuşuyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Kabinede, parayla ilgili bakanların bundan sonraki görev yerlerinin sağlam olmadığını düşünüyorum.
Rıza Sarraf cezaevinden çıktı, en iyi bakanlığı o yapar! Sizi bakanlıktan alabilir Sayın Başbakan, yeriniz tehlikede! Her türlü işe "Evet." diyen bir bakan var. Rıza Sarraf'ı dışarıdan bakan olarak ayarlayabilir, adam paradan iyi anlıyor ya! "Bütçe açığının yüzde 15'ini ben yaptım." diyor. Bir de Türk Bayrağı'nın önünde çıkartıyorsunuz onu. Ayıp değil mi ya, yazık değil mi bu millete?
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Çok yazık!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Böyle bir şarlatanı, Türk Bayrağı'nın önünde, parasını verdiğiniz bir televizyonun önüne çıkartıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) - Havuz medyası ya, yandaş medya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - İnsanlar yiyecek ekmek bulamıyor. Bu şarlatan bizim muhteremlerle milyon dolarlarla beş taş oynuyor. Ve bunların hepsi Başbakanın bilgisi dâhilinde yapılmış. Bakın en acı olan da bu, insan içine bunu sindiremiyor. Sayın Başbakan da diyor ki: "Bu çok hayırsever bir adamdır." Bu bir şarlatandır, hayırsever değildir. Devleti soyan, devleti soyanlarla iş birliği yapan bir şarlatandır. Hayırsever insanlar farklıdır. Rahmetli Sabri Ülker hayırsever adamdı, rahmetli Aydın Bolak hayırsever adamdı, rahmetli Yusuf Türel hayırsever adamdı. Eğer bu hayırseverse onlar kim peki, onu söyler misiniz bana?
Bu paraları -bakın, ben size bir şey söyleyeyim- bu rüşvetle ilgili dönen paraları hesap ediyorum, 840 lira olan asgari ücretten 160 bin kişinin maaşı ödeniyor. Yazıklar olsun!
Hepinize hayırlı günler. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)