| Konu: | ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARIN KEŞFİ, EĞİTİMLERİYLE İLGİLİ SORUNLARIN TESPİTİ VE ÜLKEMİZİN GELİŞİMİNE KATKI SAĞLAYACAK ETKİN İSTİHDAMLARININ SAĞLANMASI AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU KURULMASINA İLİŞKİN ÖNERGELER VE MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU RAPORU |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 93 |
| Tarih: | 27.05.2014 |
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; akşamın bu saatinde yine ben bir fıkra anlatayım, fıkrayla başlayayım. Sayın Bakanım demin bana anlattı eski bir karikatürden. Muhlis otobüse binmiş, başlamış otobüs şoförüne bağırmaya, "Ben bu otobüse bindim ama sor bakalım benim biletim var mı?" demiş. Şimdi, Sayın Bakan, ben bu çalışmayı yaptım ama şimdi sorayım bakayım ki bunun sonuçları hayata geçecek mi?
Evet, konuştuğumuz konu özel bir konu; anlatmak için de, anlamak için de -bunu Komisyon çalışmaları sırasında fark ettik ki- gerçekten özel bir ilgi alanınızın olması lazım çünkü hep konuya bakarken "Memleketin bu kadar derdi varken, kimisi yanarken, kimisi ağlarken, kimisi açken, kimisi bekarken şimdi bu çocukların sırası mı? Zaten Allah bunları övmüş yaratmış, onlar zaten zeki, akıllı ve bir problemleri varsa da çözerler." diye bakılmış, onun için hiç gündeme gelmemiş. Ayıpmış, sanki günahmış, sanki memleketin bu kadar problemi varken üstün zekâlı ya da yetenekli çocukları konuşmak kusur olurmuş gibi ki konuşmacılarımızın bir kısmında da haklı olarak bu refleksleri gördük, "Yani bunu konuşuyorsak şunu da..."
Değerli dostlar, değerli meslektaşlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım; evet, bu çocukları konuşamazsak memleketin bir sürü sorununu çok uzun yıllar konuşmak zorunda kalacağız, hep sonuçları konuşacağız, hep Soma'ları konuşacağız, hep siyasetteki gerginlikleri konuşacağız. Niye konuşacağız biliyor musunuz? Benim bir teklifim var: Bu üstün zekâlı çocuklardan birkaç tane serpiştiriversek kurumlara, kuruluşlara, siyasete, emin olun çok sonuç değişecek. Sebepleri, sonuçları herkes konuşabilir. İşte, şimdi bu konuştuğumuz alanda ayıracağımız emek, zaman, vakit, para, neyse, hayatı bize kolaylaştıracak, hayatı bize hızlandıracak, hayatı bize rahatlatacak. Bir sürümüz için kahır olan, zahmet olan şeyler o gençler ve çocuklar için öyle değil. Bizim günlerce çalışıp öğrenebileceğimiz şeyler onlar için öyle değil.
"Kim bu çocuklar?" dediğimizde özellikle birkaç tane Avrupa Birliği ülkesinin nüfusu kadar genç bir nüfusu olan Türkiye'nin üstün zekâlı çocuklarından bahsediyoruz. Hiç düşünmemiş mi siyaset bunu? Düşünmüş. 1929'dan itibaren düşünmeye başlamış. Kurumlar kurmuş, kuruluşlar kurmuş, kanunlar çıkarmış ama devletin yapılanması içinde, kendi personel ve kurumsal yapısı içinde bu üstün yeteneklilerden biraz serpiştirmedikleri için konuları anlamak, kavramak, hayata geçirmek ve bunları okullarda ve sokakta yaşanılır kılmak maalesef olmamış.
"Kim bu çocuklar Halide Hanım?" "Bizim evde torun vallahi çok akıllı biliyor musunuz?" "Bir görsen benim kız var ya en son numara, çok zeki." diye başlıyor hepimizin konuşmaları, doğru. Onların kullandıklarını biz kullanamıyoruz, onların konuştuklarını biz konuşamıyoruz, doğru. İyi ama onlar gibi konuşmak için şimdiki televizyonlar vardı da biz mi konuşmadık? Onların kullandığı cep telefonları vardı da biz mi kullanmadık? Hayır. Tabii ki zaman geliştikçe, anne baba beslenme, anne baba eğitimleri arttıkça çocuklarımızın hızlanan bir zekâsı olduğu kesin, bizden daha akıllılar kesin. Lakin burada özellikle bahsettiğimiz, parlak çocuklar dediğimiz, bizden daha hızlı öğrenen, bizden daha iyi düşünen çocuklar olmasından ziyade akranlarının arasında diğerlerine fark atan, yaratıcılık yanı güçlü olan, başladığı işi mutlaka tamamlama ihtiyacı hisseden, sorumluluk sahibi, adalet duygusu gelişmiş, empati duyguları gelişmiş bir nesilden bahsediyoruz ve bunların sayısı her 100 kişide ortalama 2 oldu ama biz komisyon çalışmaları sırasında şuna kanaat getirdik ki 2'yle sınırlandırmak çocuklara da bize de haksızlık olur. Çünkü, eskiden tek zekâ ölçümüyle zeki diye tanımlanan çocuklar şimdi artık çoklu zekâ ölçeklerinde farklı zekâlara sahip. Sosyal zekâ, müzik zekâsı, matematik zekâsı yani bir sürü ifadelerle tanımladığımızda bu halka genişleyebiliyor. "Bu çocuklar şanslı, bırak Halide Hanım." sakın demeyin, bu çocuklar dertli, dertli; kanayan bir yara.
Nereden çıktı bu bunca dert varken? Bakın, 22'nci Dönemde çocuklarda artan şiddet eğilimini çalıştık. Çünkü her çocuk kıymetli ve her çocuk biricik kabul ettik.
23'üncü Dönemde kayıp çocukları çalıştık, çocuk mağduriyetini çalıştık. Çalışmalarımızdaki çıktılardan birisi de toplumun çok fark etmediği ama bu çocukların çoğunluğunun annesinin babasının neredeyse depresyon tedavisi gördüğü, cezaevleri ziyaretine gittiğimizde bu çocukların bir kısmını oralarda gördüğümüz bir çocuk nüfusundan bahsediyoruz. Evin yaramazı, hor görüleni, okulun tek ayak üstünde tutulanı, sınıfta öğretmeninin en sevmediği, rakibi gibi gördüğü çocuklar; tırmalıyorlar, didiniyorlar, öğrenmeye çalışıyorlar. Tek kusurları var; arkadaşından önce öğreniyor, filmin sonunu sizden önce görüyor. Tek kusurları var; fark edemediklerinizi fark ediyor, çözemediklerinizi çözüyor, debeleniyor "Beni görün." diye.
Sayın Bakanım, eğer 13 yaşında bir beslenme reçetesi veriyorsak gençlerimize ve çocuklarımıza ve bunun altında beslenmeyle çocuğa "Eksik besleniyor." diyorsak... -özür dilerim, birden Eğitim Bakanı, Sağlık Bakanı, Kalkınma Bakanını yan yana görünce heyecanlandım çünkü 3'ü de bu konuyla çok ilgili- ...hemen Sağlık Bakanlığı diyor ki: "Bir dakika, çocuğu besleyememişsiniz." Çocuklar sadece midelerinden beslenmiyor; çocuklar gönüllerinden, zihinlerinden ve beyinlerinden...
Bana bak, biriniz nazar değdirdiniz bana ya! Okuyun üfleyin vallahi, gitti sesim.
İşte bu nedenlerle 139 milletvekili kendine dert edinmiş ve yedi önergeyle birlikte Komisyonumuz 6/3/2012 tarihinde kurulmuş. Yalnız, kendi grubumu da kınıyorum, muhalefetin bu konuya baskı yapmamasını da kınıyorum; bu kadar güzel bir çalışma on yedi aydır rafta bekliyor. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Efendim, tabii ki o kadar konu varken bu çocuklar, bu komisyonlar görüşülür mü? Eğer bu komisyonları görüşmezsek, bu çocukların derdine deva olmazsak orta zekâlılarla siyaset de bürokrasi de daha uzun yıllar sıkıntı çeker.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Bravo.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Evet, 22 toplantı yapmışız, 12 uzman çalıştırmışız. Yurt içinde millî eğitim çatısı altında 3 fen lisesi, 4 bilim sanat merkezi, 3 özel eğitim, bu arada Ankara Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevini gezmişiz fakat yetmedi çünkü Türkiye bize bu konuda iyi çalışma ve örnekleme yapacak bir hazırlığa sahip değildi. Üniversitelerine gidiyoruz, boş; AR-GE'lere gidiyoruz, sonuç yok. Bunun üzerine -Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına çok teşekkür ediyoruz- 3 ülkede dünyanın bu konuda neler yaptığını görmek için bir grubumuz Yeni Zelanda'ya, bir grubumuz Güney Kore'ye, bir kısmımız da Almanya'ya gidip yerinde çalışmalar yaptı ve 27 kişiyi Komisyona davet ederek araştırma konusuyla ilgili bilgiler aldı.
Baktık gezilerimizde Millî Eğitim Bakanlığımız neler yapmış. Yetenek ve zekâ konusu sadece Millî Eğitim Bakanlığının sorumluluğu altında değil elbette; Sağlık Bakanlığı, kalkınma ve planlamayı öncelemek açısından Kalkınma Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, bütün bu bakanlıkların bunun altında ortak imzası, tavrı olması lazım.
Türkiye'de çocuk sahipsiz. Türkiye'de suça bulaşmadığı, suçun faili ya da mağduru olmadığı, bir saldırıya muhatap olmadığı süre içinde Türkiye'de çocuğun sahibi yok. Çocuğu ya suçun faili olduğunda ya da mağduru olduğunda konuşmaya başlıyoruz, hep birlikte ağlaşıyoruz "vah vah" diye ama sonuçta bakıyoruz ki sebeplerini ortadan kaldıracak neler yapmışız.
Burada özellikle Sağlık Bakanımızdan istediğimiz şu: 2 yaşına kadar çocukları çok sıkı bir kontrolden geçirdiklerini, hiçbir aşısını aksatmadıklarını biliyoruz. Bu safhada çocuğun tek gördüğü annesidir ve doktorlarıdır, en yakın temasta oldukları. Ve çocukların aşı kartları, sağlık takipleri yapılıyor. Anne eğer aşıya gelmediyse telefon açılıyor, hastaysa çocuk doktoru peşinden koşuyor; gerçekten imrenilecek bir durum. Biz istiyoruz ki okula kadar boşta kalan, 4 yaşına kadar olan çocuğun zihinsel, bedensel gelişiminde, Sağlık Bakanlığı doktorları yanlarında bir sosyal hizmetli, bir aile danışmanı, bilemiyorum, birisini bulundurarak, anneye, aynı çocuğun nasıl beslenmesi gerektiğini yazıyorsa oyuncaklarını da yazıversin, çocuğun zihinsel gelişmesine nasıl yardımda bulunacaksa bunları da söyleyiversin, bunlar çok zor bir şey değil. Bizim için, özellikle "çekirdek aile" dediğimiz yani annelerin, babaların 18 yaşındaki çocukların eline su, yemek götürdüğünü düşündüğünüzde, evlendiğimizde bırakın çocuk bakmayı, çoğumuz ev düzenini falan da bilmeyiz. Ayıp değildir, rehberlere ihtiyacımız var.
Biz Sağlık Bakanımızdan rica ediyoruz, hassaten rica ediyoruz çünkü bundan sonra bu sözü dinlenmeyen araştırma komisyonları ile hayata geçmeyen araştırma komisyonları için şuraya amuda kalkmış bir heykel getirmeyi düşünüyorum. 4 yaşına kadar çocuklarımızla siz ilgilenin Sayın Bakanım ve annelere rehber olun. Çocukların zihinsel gelişimlerini -ileri ya da geri- nasıl daha geliştirebileceklerini, hangi renkleri...
Bir dakika Sayın Vekilim, ben burada Bakanıma bir şeyler anlatmaya çalışıyorum, gözünü seveyim sen sonra konuş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hep yapıyorlar bunu, ilk defa değil. Bravo, alkışlıyorum sizi. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Şu çocukları ben bir kurtarayım, sen sonra konuş.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) - Tamam.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Bu arada Kalkınma Bakanımızı görmüşken söyleyeyim: Planlama. Hastaneleri planlayan bir Kalkınma Bakanlığı eğer hastanede kullanacağı teknolojik araçların, gelişmenin planlamasını yapmaz ise, bunları AR-GE'ye sunacak, geliştirecek insan kaynağının planlamasını yapmaz ise, yapacağı "Kaç bin tane iğne ithal edeyim, kaç bin tane doktor ithal edeyim, kaç bin tane sedye ithal edeyim?" Halbuki biz istiyoruz ki bütün bunları planlarken insan kaynağını da planla ve üniversiteleri bitirdiğinde çocuklarımız işsiz, kurumlar da elemansız kalmasın, bu çok zor bir şey değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - E, niye yapmadınız on üç senedir ya?
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Planlama yapmış bunları. Planlama: "Ben yaptım." Yapmayan kim?
YÖK'e gittik. Ey YÖK, bak, sosyal bilimci şu kadar, doktorun şu kadar, hemşiren şu kadar. Bu arada yetenek ne? Şu kadar. "Ne yapıyorsun?" dediğinde hareket edemiyor YÖK, orada bir yalpalıyor. O ona diyor, bu buna diyor derken maalesef iş arada kaybolup gidiyor. Ben YÖK'ten bu konuda, bu süre içinde, bu çalışmayla ilgili hiçbir sonuç alamadığımı sizlerle paylaşmak isterim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Doğru bir sınav yapmayı beceremiyor ki YÖK bunu yapsın.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Çünkü şöyle ki -tabii ki istisnalar- insanları külliyen suçlamayalım; bu kurumların arasında ilişki ve irtibatın olmaması, her kurumun kendinin ayrı bir devlet gibi yapılanıp kendine özel bir alan yaratması ve ilişkilerin olmaması maalesef bu sonucu...
Evvelsi gün sordum -bak Soma acısını yaşıyoruz- sizler de sormalısınız muhalefet olarak; üniversitelere sorun, teknoparklara sorun. Bir memleketin gelişmişliği, neyi, nereden ithal edeceğinizi ölçmekle değil, üniversitelerinizin AR-GE çalışmalarına ne kadar kaynak aktardığı...
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Hep söylüyoruz.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Soruyorum ben o üniversitelere: "O madenlerde iş güvenliği için yapılmış kaç AR-GE çalışması vardı?" Bunu bana sormayacaksın, bunu akademisyene soracaksın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Siz çıkardığınız İş Güvenliği Yasası'na baktınız mı onları sormadan önce? 2 bin lira cezası o şirketin.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla)- Bak, şimdi bir fıkra daha anlattı, onu şimdi anlatamam, vakitten yerim. Konuyu getirip getirip "O öyleyse, bu da böyle." değil.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Doğru Hocam.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Doğru bir şey söylüyoruz. Doğru şeyi tasdikleyeceksin, "evet" diyeceksin.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Hocam, doğru.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Gideceksin, soracaksın YÖK'e, soracaksın teknoparka, soracaksın Bakanlığa "On yıldır kaç tane araştırma yaptın, kaç para istedin de vermedi?" diyeceksin. Sen "Oradan mı ithal edeyim, buradan mı ithal edeyim..." Bunlarla olmaz. Benim derdim bu, gerisi değil.
Yine geldim ben çocuklara. Evet, peki, bu çocukları ne yapar Millî Eğitim Bakanlığı? Rehberlik araştırma merkezleri var. Baktığınız zaman kâğıtların üzerinde "fevkalade" yazıyor; rehberlik edecek, araştırma edecek. Eder mi? Edemez. Niye edemez? Bir kere sayısı yeterli değildir, nüfusa göre dağıtmışlardır. Yeter mi? Yetmez.
Demin dedik ya, bizim çocukların hepsi kendimize göre çok zeki. Bize göre zeki de öğretmene göre zeki değil mi? Öğretmenin yeni yetme, yeni yetişen, zaten neredeyse öğrenerek doğmuş gibi olan çocuklara yetişmesi mümkün değil.
Evvelsi gün burada, yakın okulların birinde veliye demiş ki: "Al götür bunu Halide Hanım'a, ben uğraşamam, ne yaparsa yapsın." Hâlbuki öğretmenin görevi, "Al götür Halide Hanım'a." demek değil. Alıp götürüp o çocuğu, neredeyse ihtiyacı orayla karşılaştırmak.
Peki, soruyorum: Bir öğretmen bunu yapmazsa kaybedeceği bir şey var mı, yoksa niye yapsın? O zaman bizim eğitim camiasının içinden de bu özel çocuklar için bir gönüllü güruhla birlikte çalışma ihtiyacımız var. Bu herkesin yapacağı iş değil; bu çocuklar, bu gençler zor çocuklar, sabır lazım, sebat lazım. O zaman sabır ve sebat sahibi olan, "Ben varım bu işte." diyen, "Beşi beş geçiyor vallahi." deyip çocuğu yarıda bırakıp giden değil, yirmi dört saatin... Özellikle BİLSEM'ler için, rehber araştırma merkezleri için söylüyorum. Böyle eğitimcilerin sayısı çok ama kaçak göçek arasında bunlar ziyan zebil olup gidiyor, iyi çalıştı diye neredeyse dövülecek hâle geliyor, "Niye hâlâ çalışıyorsun?" Çünkü, o çalışırsa öbürkünün de çalışması gerektiği düşünülüyor. Yok, gerekmiyor ama bu işte gönüllü eğitimcilere çok ihtiyacımız var.
Devlet yine düşünmüş, fen liselerini açmış. Fen liseleri çok önemsediğim liselerden birisi. Değerli milletvekillerimiz, Komisyon üyelerimizle birlikte Ankara Fen Lisesine gittik. Çıkarken hepimiz delirmiştik. Dedim ki çıkarken: "Bu memleketin 500 tane fevkalade çocuğunu sınavla alıp herhâlde bu fen liselerinin altına bir kibrit sokmak için topluyorlar." Başka bir şey olmaz çünkü örnek vereceğim, eğer Sincan Çocuk Cezaevine giderseniz oraya düşmek zorunda kalmış çocuğumuzun hepsinin birer odası, 2 hizmetlisi var. Fen lisesine gidiyorsunuz, bir odada 5 çocuk, öğretmen yok, bütün salonların damı çökmüş. Hemen o zamanın il müdürünü aradık, "Beyefendi, neredesiniz?" Fen lisesinden bahsediyoruz. Değil mi Sayın Vekilim? Vekillerimizle birlikte... "Neredesiniz?" Beyefendi, her sabah o okulun bahçesine yürüyüş yaparmış zatımuhterem ama bir gün zahmet edip içeriye girmemiş. Demek ki il müdürlerimizin de zeki olması gerekiyor. 81'i değil, 10 tanesi yeter bana. Çünkü, iyi örnekle birlikte kaliteyi yükseltme şansımız var. Şakası yok bunun, adam gitmiyor, okulun kapısından içeri girmiyor, bahçesinde gezmiyor, velisini dinlemiyorsa neyin müdürlüğünü yapıyor? Gidecek. Aynı şey, okul müdürleri için de geçerli.
Peki, fen lisesine vermişiz bu çocukları, olağanüstü çocuklar. 4'üncü sınıfta fen lisesinde bir tek çocuk bulamazsınız sınıflarda çünkü o çocuklar başka liseye gittiği zaman okul birincisi. Okul birincisi olup direkt üniversiteye girme şansı varken adam niye orayı beklesin de fen lisesinin...
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Onun sorumlusu Millî Eğitim Bakanı, ortaöğrenim başarı puanını kaldırarak Millî Eğitim Bakanı.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Onu çalışıyorlar.
Şimdi, çocuklar dershaneye gidiyor. Hani şu meşhur dershaneciler var ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Paraleller.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Bu dershaneciler kimlerle övünüyor biliyor musunuz? Bütün dershanelerin övündüğü, aslında Millî Eğitimin yetiştirdiği o fen lisesindeki çocukların başarılarıdır. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) O çocukları topluyorlar yıl sonunda, dershanelere götürüyorlar, beş kuruşluk bir katkı yapmıyorlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) -...o çocuklara bir burs veriyorlar.
Bitti mi süre?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Devam Hocam, devam.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Biz Halide Hanım'ı dinlemeye doyamadık, biraz daha süre verin.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Biraz uzatalım vallahi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Biraz süre verin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın İncekara.
(10/136, 176, 177, 178, 179, 180, 181) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum.
Efendim, değer katan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)