GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, ARDAHAN MİLLETVEKİLİ ENSAR ÖĞÜT VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, DEĞERLİ TAŞLAR VERGİYE TABİ OLMAZKEN ÇİFTÇİLERİN KULLANDIĞI YAKITTAN YÜKSEK ORANDA VERGİ ALINMASININ NEDENLERİNİN ARAŞTIRILARAK ÜRETİCİLERİMİZİN SORUNLARININ GİDERİLMESİ KONUSUNDA ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN TESPİTİ AMACIYLA 6/5/2014 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 28 MAYIS 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:94
Tarih:28.05.2014

MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, benim burada konuşacaklarımı, benim burada sizlerle ve milletimizle paylaşacaklarımı hobi bahçesinden başka toprağı görmemiş, toprağa bir damla alın teri düşmemiş insanların anlaması çok zor çünkü onlar toprağın, topraktan para kazanmanın, alın teriyle para kazanmanın ne demek olduğunu çok iyi bilemezler, anlayamazlar, onların yaşadığı sıkıntıları da çok iyi bilemezler. Dolayısıyla, ben bir çiftçi kardeşinizim, bizzat tarla ekip diken, kardeşlerinin köyde bizzat çiftçilikle uğraştığı bir arkadaşınızım. Onun için, ancak burada yüreği yanan, çiftçilikten zarar eden insanlar buna anlam verebilirler, bunu anlamlandırabilirler.

Onun için, böyle rakamlarla, "Şurada şunu verdik, burada bunu verdik." demekle bir şey elde edilmiyor. Şu ana kadar, aslında yağlı tohumların, yağlı tohum üreticilerinin, mısır, pamuk, soya fasulyesinin primlerinin verilmesi lazımdı ama hâlâ ödenmedi. Her çıkan, burada "İşte şu kadar prim veriyoruz, bu kadar destek veriyoruz." gibi çiftçiyi, efendim, güya hoş tutmak adına, çiftçiye büyük destekler veriliyormuşçasına konuşmalar yapıyorlar. Şu ana kadar verilmesi gereken destekler verilmedi. Hükûmeti uyarıyorum: Çiftçinin en zor günleri, en sıkıntılı günleri, bir an önce bu destekleri verin, çiftçilerimiz de gübrelerini alsınlar; pamuklarına, mısırlarına gübrelerini atıp bir an önce işlerine baksınlar. Yoksa, gidip tefecinin eline düşecekler; yoksa, gidip bankalardan faizli para almak zorunda kalacaklar. Onun için, bu desteklerin bir an evvel verilmesi lazım.

Yine, bu önerge mazot fiyatlarındaki KDV, ÖTV oranıyla alakalı. Benim pırlantayla ilgili herhangi bir önergem yok ama mazotta ve gübrede KDV'nin, ÖTV'nin kaldırılmasıyla ilgili birkaç tane önergem ve kanun teklifim var ama Maliye Bakanlığından gelen cevapta "Efendim, devlete ek yük getirir." gerekçesiyle bunların hepsi reddedildi.

Peki, pırlantadaki KDV, ÖTV devlete ek yük getirmiyor mu? Onları ithal edenler, onlar üzerinden ihracat yapıp para kazananlar, burada da bir ek gelir elde etmiyorlar mı? Onlar devletin sırtından para kazanmıyorlar mı? Ee, orada birileri üretiyor, birileri çalışıyor, iş yapıyorsa, çiftçi ne yapıyor o zaman?

Çiftçi bu ülkenin insanlarını doyuran kesimdir. Sabahın beşinde tarlasına gidip, akşamın dokuzuna kadar tarlasında alın terini toprağa döken, alın teriyle para kazanmaya çalışan insanlar, ama bugün mazot girdileriyle, gübre girdileriyle inim inim inleyen çiftçilerimiz var. Kaç defa burada gündeme getirdim, dilimde tüy bitti; ben söylemekten usandım, siz dinlemekten usanmadınız, Hükûmet dinlemekten usanmadı.

"Gelin, şu gübredeki KDV'yi kaldıralım." dedim, ama gübredeki KDV'yi kaldırmıyorsunuz, mazottaki KDV'yi kaldırmıyorsunuz; lüks yata binen, lüks yattaki mazotlar ile çiftçinin kullandığı traktördeki mazot aynı para, lüks yatlardaki mazot yarı fiyatına, çiftçinin kullandığı mazot onun 2 misli, 3 misli. Şimdi, lüks yata binen adamın kullandığı mazot ile köylünün tarlasını ekip, dikmek için traktörüne koyduğu mazot aynı para. Bu Allah'tan reva mıdır ya? Allah'tan reva değil.

Süs eşyasında, altında... Yani şimdi parası olan insan gider süs eşyası alır, altın alır, değil mi? Onu ziynet eşyası olarak veya bir yatırım olarak saklayabilir. Parası olduğu için yapar bunu. Parası olmayan insan kolay kolay altın alır mı, kolay kolay süs eşyası alır mı? Alamaz. Ama çiftçi gübreyi almak zorunda, çiftçi traktörünü çalıştırıp tarlasını sürmek için mazot almak zorunda. Bu zorlukları gördüğünüz hâlde çiftçiye mazotta KDV, ÖTV, efendim, pırlanta alanlara, pırlanta işi yapanlara KDV, ÖTV yok, gemi işletmeciliği yapanlara KDV, ÖTV yok, lüks yatlara, kotralara binenlere KDV, ÖTV yok.

Çiftçi, bu ülkede Suriyeliler kadar bile değer göremedi ne yazık ki. Onlara harcadığınız parayı çiftçiye verseydiniz çiftçi çok daha iyi üretim yapardı, çok daha güzel şeyler ortaya koyardı ama çiftçi hep üvey evlat, hep ikinci sınıf vatandaş.

Şimdi, bir tarımsal kuraklık yaşandı ülkemizde. Tarım Bakanı diyor ki: "Hiç korkmayın, buğday üretiminde sıkıntı olmayacak." Ben de diyorum ki rekolteler çok düşük, Çukurova'dan biliyorum. Çukurova'da, geçmiş yıllarda dönüme 600 kilo, 700 kilo veren buğday şu anda en kral, en iyi veren yerde 300 kilo veriyor, o da yüzde 10'u değil Çukurova'nın, yüzde 10'u değil. İç Anadolu'da buğday yok denecek kadar az, kuraklıktan dolayı. Elbette ki Cenab-ı Allah'ın bahşettiği bir şey, buna bir şey demeye hakkımız yok ama Hükûmet olarak çiftçimizi de korumak zorundayız, devlet olarak çiftçimizi korumak zorundayız. Her yerin, her bölgenin geçen yılki rekoltesi belli. Alalım geçen yılki rekolteleri, Ofisin belirleyeceği fiyat üzerinden çiftçimize destek olalım.

Ziraat Bankası borç erteliyormuş, kaç kişinin borcunu erteliyor? Bir de faizli erteliyor ertelediği borcu. Tarım kredi borç erteliyormuş, kaç kişinin borcunu erteliyor? Bir de faizli erteliyor borçları. Gelin, faizsiz, hatta Ziraat Bankası vasıtasıyla yeni krediler verelim. Özel bankalardan bir sürü faizli borç almış çiftçilerimiz. Bunlar nasıl edecekler peki, nasıl ödeyecekler? Elinde buğday yok, hayvancılık bitmiş, yem alamıyor, sütünü satamıyor, yoğurdunu satamıyor, nasıl ödeyecek bunları? Nasıl öderse ödesin tabii, sizin umurunuzda değil.

Arkadaşlar, bakın, yine bu desteklerle alakalı, şimdi, özellikle Adana'nın Ceyhan ilçesinde yeni bir uygulama başlatıldı. Bu, eskiden "ÇKS" dediğimiz, şimdi "Tarım Bilgi Sistemi" dediğimiz bir sistem. Aslında, sistem doğru bir sistem, yanlış bir sistem değil. Bakın, tekrar altını çizerek söylüyorum, sistem doğru bir sistem, yanlış bir sistem değil ama sistemin altyapısı yok, altyapısı olmadığı için çiftçilerimiz mağdur oluyor. Geçen yıl, Ceyhan'da 1 milyon 117 bin dönüm işlenebilir arazinin 740 bin dönümü prim desteği alabilmiş. Eğer bu sistem devam ederse -Haziranın 30'una kadar uzatıldı, daha şu ana kadar hiçbir dosya ortaya çıkmadı- 400 bin dönüm ancak destek alabilecek. Ya bu, Allah'tan reva mıdır? Yarı yarıya destek gidecek? Her çıktığınızda, burada destek vermekle övünüyorsunuz, sanki cebinizden veriyormuş gibi. Milletin parasını alıp millete veriyorsunuz yani cebinizden vermiyorsunuz ki bu parayı.

Şimdi, burada, köy bazlı muhtar ve uydu sistemiyle birbirini teyit eden, devletin zarara uğramayacağı bu eski sisteme tekrar bu yıl dönülüp, bu yılı bu şekilde geçirip önümüzdeki yıl altyapısı oluşturulduktan sonra ada parsel sistemine geçilmesi lazım. Yoksa birçok çiftçimiz mağdur olacak, yüzde 50'ye yakın prim desteğinden zarar görmüş olacak, alamayacak. Bunu Sayın Bakana da söyledim. Sayın Bakan "30 Hazirana kadar süreyi uzattık." diyor. Süreyi uzatmak çözüm değil. Daha şu ana kadar bir tek dosya çıkmadı. Bunun altyapısının oluşturulup seneye alınması lazım, bunu özellikle rica ediyoruz, Hükûmetin bu konuyu mutlaka düzeltmesi lazım.

Yine, değerli arkadaşlarım, bakınız, şu anda buğday hasadı başladı, bitti Çukurova'da, Amik Ovası'nda, işte, yakında İç Anadolu'da başlayacak; Ofisin fiyatla alakalı bir politikası yok, "Çiftçinin buğdayını nasıl koruruz?" derdi de yok yani. Geçen yıl, burada haykırarak söyledim, dedim ki: Dışarıdan mısır getirmeyin, çiftçiyi perişan edersiniz, çiftçinin mısırı elinde kalır. Dinlemediniz, dışarıdan 1,5 milyon ton mısır getirdiniz. Geçen yıl mısır getirenler, şu anda Romanya'da 40 bin dönüm, 50 bin dönüm arazi eken çiftliklerde yeni bağlantılar yapıyorlar yani bu yıl da mısır ithalatı yapacaklar. E şimdi, buğday ithalatının önünü mü açacaksınız?

Yani, arkadaşlar, bakın, biz çiftçimizi korumak zorundayız. Eğer çiftçimizi koruyamazsak bu ülkenin -ekmeğiyle, unuyla, sebzesiyle, meyvesiyle üretim yapan- insanlarını besleyen insanlarımızı perişan etmiş oluruz, onları şehirlerin varoşlarına itmiş oluruz, işsizler ordusunun içerisine katmış oluruz. Onun için, çiftçi kardeşlerimizi, çiftçilik yapanları korumamız lazım.

Ben tekrar altını çizerek söylüyorum: Hobi bahçesinden başka toprak görmemiş, alnından bir damla ter toprağa düşmemiş insanlar benim bu söylediklerimi anlayamazlar. Ben yüreği yanan bir çiftçi kardeşinizim. Onun için, burada haykırarak söylüyorum: Çiftçimizi koruyalım, çiftçimizin arkasında duralım. Suriyelilere verdiğimiz desteği çiftçilerimize verelim, çiftçilerimizi mağdur etmeyelim çünkü onlar üretiyorlar, çalışıyorlar, gece gündüz demeden bu ülkenin insanlarını doyurmaya çalışıyorlar, hatta bu ülkenin ekonomisine katkı sağlıyorlar domates ihracatıyla, narenciye ihracatıyla. Onun için, çiftçimizi korumak bizim boynumuzun borcu. Kuraklıktan zarar gören çiftçilerimize destek vermemiz lazım, onları korumamız lazım, üretimlerini yapmalarını sağlamamız lazım. Üretim yapamazlarsa çiftçiler şehirlerin varoşlarına gider ve orada işsizler ordusuna dâhil olurlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)