| Konu: | SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ARTAN ŞİDDET OLAYLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELER VE MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU RAPORU |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 28.05.2014 |
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, araştırma komisyonunun raporu üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, sağlıkta şiddet konusu deyince, hep kriminal vakalarla değerlendirilen ve kriminalize edilen bir vakadan söz ettiğimizi bilmek gerekiyor. Açıkçası, sağlıkta şiddetin temellerine, kaynaklarına inmeden, onlara kalıcı ve gerçekçi çözümler üretmeden bu sorunu bertaraf etme şansının olmadığını ifade etmek gerekiyor.
Şimdi, sadece son dönemlerde kriminalize edilmiş birkaç vaka üzerinden, olay üzerinden bu olayı değerlendirdiğiniz zaman, sağlıktaki bu vakayı değerlendirdiğiniz zaman, etkili bir sonuç çıkarma şansı var mıdır? Bizce yoktur.
Şimdi, 400 küsur sayfalık bir komisyon raporu var, ben de incelemeye çalıştım, bol bol şiddet tarifi yapılmış; ülkelere göre şiddet tarifi yapılmış, bilim adamlarına göre şiddet tarifi yapılmış, şiddete ilişkin ansiklopedik bilgiler, ne varsa hepsi oraya konulmuş. Öğreniyoruz, orada şiddetin her türlü tarifini görüyoruz.
Çözüm önerilerine gelince, çözüm önerileri konusunda atılacak adımlara gelince, şimdi, bir buçuk yıldan bu yanadır Meclisin gündeminde var olan bir olaydan söz ediyoruz. Öncesi de var ama Meclisin gündemine bu konuyu aldığından bugüne kadar Sağlık Bakanlığı, Hükûmet bu konuda ne yaptı? Sorunun cevabı bu. Yani raporda öngörülen başlıklara ilişkin, çözüm önerilerine ilişkin olarak bu süre içerisinde bir şey yaptı mı? Yapmadı. Butondan söz edildi, onun dışında bir şeyden söz edilemiyor. Burada bol bol suçlamalar ve bol bol popülist yaklaşımlardan dem vuruldu, ancak bu sorun, bir buçuk yıl önce olduğu gibi, iki yıl önce olduğu gibi hâlâ gündemde mevcut ve hâlâ hastanelerde, maalesef, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet vakalarıyla karşı karşıyayız. Şimdi, sağlıktaki şiddet vakalarının gündemimize gelebilmesi için Ersin doktorların ölmesi mi gerekiyor? Tabii ki hayır, önce önleyici tedbirleri almak gerekiyor. Sadece doktorlar mı? Doktorlar değil. Burada sağlık politikalarını konuşurken de doktor merkezli, hekim merkezli bir değerlendirme yapılıyor, bu da yetersiz.
Şimdi, orada çalışan, sağlık sektörü içerisinde çalışan hemşirelerin sorunlarına, sağlıkta çalışan memurların sorunlarına, taşeronlar marifetiyle çalıştırılan insanların sorunlarına değiniliyor mu, onlara bir çözüm önerisi geliştiriliyor mu? Yok. Bir bütün olarak oradaki güvenliğin kendisi dahi özelleştirildi. Şimdi, bu konuda bir karar vermeniz gerekiyor. Siz Avrupa'nın birçok ülkesinde olduğu gibi kamu marifetiyle sağlanan, oradaki bir güvenliği mi esas alıyorsunuz, özel sektör marifetiyle sağlanan -ki Amerika modeli biraz daha bunu çağrıştırıyor- Amerikancı bir model mi esas alıyorsunuz bu konuda? Güvenliğinden tutun da işte hekimine kadar birçok alanda artık sözleşmeli taşeronlaştırma sistemini baz aldınız, esas aldınız. Sorunun kaynağı, bir parçası bu. İkinci önemli parçası şu: Şimdi, sağlıkta dönüşümü siz bir reform olarak ifade ediyorsunuz, ancak, bu reform sağlıkta darbeye dönüştü. İçini doldurursanız, sorunları bertaraf etmeye dönük bir politikayla soruna yaklaşırsanız bu reform olur. Ama adına "reform" deyip sağlık sistemini yerle bir edecek politikalar geliştirirseniz bunun adı -siz "reform" koysanız bile- sağlıkta darbedir, yaşanan budur. Performans sistemi hemen hemen bütün hatiplerin burada dillendirdiği konuların başında geliyor. Bu bir faciadır ve Sağlık Bakanlığı bu performans sistemine ilişkin olarak hâlâ kendi politikalarının doğruluğunu savunur burada: Hükûmet bunun reform niteliğinde bir girişim, bir uygulama olduğunu savunur burada. Kesinlikle böyle değil.
Üçüncü önemli sorun: Sağlıkta belirli kentlerde merkezîleşme yarattınız, sağlık hizmetlerini Türkiye'nin belirli kentlerine yoğunlaştırdınız, sağlıkta "taşra" kavramını gündemleştirdiniz. Artık "taşra" diye tarif edilen bölgelerde bu merkezler dışında kalan diğer yerlerdeki sağlık hizmetine erişim, vatandaş açısından tartışmalı bir konu durumuna geldi. Sağlık hizmetine etkili erişim, verimli sonuç alma bakımından Türkiye'nin neredeyse dörtte 3'ü atıl duruma düştü. Taşradaki bu hastanelerdeki sağlık uygulamaları vatandaşı tatmin edemeyecek duruma geldi.
Şimdi, düşünün ki Ağrı'dan bir vatandaş alıyor hastasını, buraya geliyor 3 refakatçisiyle; zaman zaman oluyor. Dün Numune Hastanesinde karşılaştık, kanser hastası, 4 refakatçisiyle birlikte burada duruyor. Pekâlâ, bu merkezileşme politikasına gidilmemiş olsaydı aynı tedaviyi, Ağrı veya Ağrı'ya yakın ya da Muş'a yakın bir merkezde bu hizmeti verme olanağı olurdu çünkü buradaki hekim ile oradaki hekimin aldığı eğitim aynı. Olanak sağlanmış olsa, oradaki hastanelere olanak sağlanmış olsa, tedavi olanakları güçlendirilmiş olsa hastayı Ağrı'dan kaldırıp, Ankara'ya getirip burada hastayla birlikte hasta refakatçilerinin de eziyet çekmesine vesile olmuş olmazdınız. Bu pozisyonda diyorsunuz ki: "Hasta yakınları sağlık çalışanlarına niye saldırıyor?" E, niye saldırıyor; saldırmasın, iyi hoş da böyle bir psikolojik atmosfer içerisinde insanların içine düştüğü ruh hâlini hesaba katmanız gerekmiyor mu? Katmanız gerekiyor.
Ayrıca, hekimlerin hastaya yaklaşımlarını burada masaya yatırmadan da bu sorunu enine boyuna, sağlıklı bir şekilde değerlendirme şansına sahip değiliz. Raporda sadece sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddet faktörü değerlendiriliyor. Ayrıca, hasta yakınlarının, hastaların kendilerinin hastanelerde maruz kaldığı kötü muamele yok mudur? Bu sorunun cevabını herkes biliyor, pekâlâ da vardır. Ayrımcı yaklaşımlar yok mudur? Pekâlâ vardır. Bütün hekimler Hipokrat yeminine bağlı olarak mı sağlık hizmeti veriyor, tedavi uygulaması yapıyor? Buna hiçbiriniz burada "Tamamıyla böyledir." diyemezsiniz. Kelepçeyle tedavi edilen mahkûmları, kelepçeyle ameliyathaneye sokulan mahkûmları siz hiç sorgulama konusu yapıyor musunuz burada? Yapmıyorsunuz.
Toplumsal olarak bizim psikolojimiz bozuldu. Şimdi, bir bütün olarak sadece bir alanda kategorize edilerek çözüm bulmak mümkün değildir. Düşünün, çok övündüğünüz bir konudur, artık kimse reçetesiyle hastanenin kapısında durmuyor. Doğru, hastanenin kapısında durmuyor ama eczaneleri vezneye dönüştürdüğünüz için vatandaş eczanenin kapısında durmaya başladı. Orasının gözden ırak bir yer olduğu düşünülmüş. Eczaneler vezneye dönüştürüldü, vatandaş orada eziyet çekiyor, ilacını alamayacak bir noktaya geldi. Galiba toplumsal olarak bir psikolojik travmanın içerisindeyiz ama bu travmayı en ağır bir şekilde de Hükûmet yaşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Hükûmetin son dönemlerde bayağı psikolojisi bozuldu. Galiba onlar için de bir araştırma komisyonuna ihtiyaç vardır.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)