| Konu: | HDP GRUBUNUN, GRUP BAŞKAN VEKİLİ IĞDIR MİLLETVEKİLİ PERVİN BULDAN TARAFINDAN, 5/7/1993 TARİHLİ MGK'YE SUNULAN RAPORLARLA BİRLİKTE O GÜN ALINAN KARARLARI DA KAPSAYAN, BU TARİHTEN SONRA GERÇEKLEŞTİRİLEN VE BİR DÖNEMİN KAYBINA NEDEN OLAN TÜM OLAYLARIN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 13/12/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 3 HAZİRAN 2014 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 96 |
| Tarih: | 03.06.2014 |
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Grup önerimize geçmeden önce, 1 Haziranda tekrarlanan ve halkımızın başarısıyla sonuçlanan Ağrı ve Norşin seçimlerini buradan bir kez daha kutluyorum, diğer yerlerde tekrarlanan ve herhangi bir soruna neden olmadan selamet içerisinde geçen seçimlerde halkımızı da buradan kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Temmuz 1993 tarihli MGK'ye sunulan raporla birlikte, o gün alınan kararları da kapsayan, bu tarihten sonra gerçekleştirilen ve bir dönemin kaybına neden olan tüm olayların araştırılması hakkında verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 3 Haziran, hepimizin yüreğinin tekrar tekrar yandığı gün. 3 Haziran 1994'te, Kürt iş adamı Savaş Buldan ve yakın arkadaşları Adnan Yıldırım ve Hacı Karay, Düzce Yığılca yakınlarında hunharca katledilmişlerdir. Onlar şahsında tüm faili meçhul cinayetlerle hayatını kaybeden insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyor ve hepsinin anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Yine, başta sevgili arkadaşım ve Grup Başkan Vekilim Pervin Buldan'a ve yakınlarını bu faili belli cinayetlerden kaybeden tüm ailelere başsağlığı dileklerimizi tekrarlıyorum.
Evet, "Tansu Çiller-Mehmet Ağar" dönemi olarak da adlandırdığımız bu dönemi, PKK'nin kitle tabanını hedef alan bir dönem olarak görüyoruz. Bu dönem, hepimizin bildiği üzere, "93 konsepti" olarak da adlandırılıyor. Araştırma önergemizde de dile getirdiğimiz gibi, bu konsept kapsamında sivil toplum kuruluşlarına, yasal derneklere ve sendikalara yapılan taktiksel operasyonlar genel stratejinin en önemli parçasını oluşturmuştur. İşçi sendikaları ve radikal sol örgütler üzerinde de denenen politik kontrol operasyonları ve tekniklerindeki yenileşme ağırlıklı olarak Kürdistan'da uygulanmıştır. Bu uygulamalar, Kürtlerin özgürlük mücadelelerine yönelik bir dönemi oluşturuyor. Şeyh Sait İsyanı, Koçgiri, Zilan katliamlarından, 80'lerin katı asimilasyon politikalarından dağda verilen bir özgürlük hareketine vardırılan PKK hareketine karşı Kürdistan başta olmak üzere Türkiye'de yaşayan Kürtlere karşı bir katliam konseptidir.
TRT'nin öncülüğünde "Anadolu'dan Görünüm" programının başını çektiği medya hareketiyle psikolojik bir savaş başlatılırken köy yakmalar, köy boşaltmalar, karakollarda infazlar, gece evlerinden alınıp asit kuyularına atılan Kürtler. Asker, kontrgerilla çeteleriyle yol kesme, köylülerin yiyeceklerine el koyma, köylülere ait hayvanların katledilmesine kadar varan, bir halkın kendi topraklarında zulümle, asimilasyonla, katliamla, yok edilmeyle karşı karşıya bırakıldığı nadir örneklerden biridir Kürtlerin çektiği acılar.
14 Ağustos 1993 Digor katliamı, 1992 "Nevroz"unda Cizre ve Şırnak'ta yaşanan katliamlar, devletin resmî görevlileri tarafından "93 konsepti" çerçevesinde uygulamaya konulan strateji kapsamındadır.
Bu dönem -Türkiye'nin- Kürtleri yok etmek, sindirmek, onlara Türk olmayı kabul ettirmek için insanlık dışı yöntemlere maruz bırakıldığı dönemlerdir. Bir taraftan kimyasal silahlarla, savaş hukukuna aykırı yöntemlerle PKK'ye karşı savaş yürütülürken diğer taraftan da PKK'nin tabanını yok ederek Kürt sorununu canlı tutacak tüm damarları kesme hareketi yürütülüyordu. Kürdistan'ın halkı ya katledilecek ya da yerlerinden edilerek başka coğrafyalara sürülecekti. Faili meçhul cinayetler olarak Türkiye devletinin tarihinin en kirli sayfalarından birini oluşturan bu dönem, aynı zamanda binlerce köyün boşaltılmasını, çocuk katliamını, Kürt iş adamlarının katliamını da kapsamaktadır. Devlet terörü Kürdistan coğrafyasıyla birlikte metropollere, Kürtlerin yaşadığı tüm kentlere kadar yayılmış, aynı zamanda Kürt politikacılara, askerlere kadar varan bir katliam amaçlanmıştı. Kürtlerle barış yapmayı amaçlayan merhum Turgut Özal'ın âdeta bir darbeyle ortadan kaldırılması, Eşref Bitlis suikastı ve benzer birçok faili meçhul cinayet bu konseptin bir parçasıdır. Ardından Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir darbeyle Kürt siyasi hareketi yok edilmeye çalışılmıştır, Kürt milletvekilleri yaka paça gözaltına alınmış, yıllarca zindanda tutulmuşlardır. 1999 yılına kadar sürdürülen bu konsept Sayın Abdullah Öcalan'ın uluslararası bir komployla Türkiye'ye getirilişinin ardından yeni bir döneme girmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu anlattığım süreç "Kürtler kardeşimizdir, bu ülkenin birinci sınıf vatandaşlarıdır." diyen bu devlette yaşanmıştır. Ancak, Kürt sorunu bugün de bütün yakıcılığıyla devam ettiği gibi, AKP de 1993 konseptinin bir başka versiyonu olmuştur. Kürt sorununa dönük en önemli adımını "Cezaevlerinde artık Kürtçe konuşulabiliyor." şeklinde somutlayan AKP, demokratik siyaset kanallarını tıkayarak 10 bini aşkın Kürt siyasetçiyi cezaevine koymuştur, Kürt milletvekilleri yıllarca cezaevinde kalmıştır. 1993 konseptinde gizlice yapılan katliamlar bugün aleni olarak devletin üniformasıyla işlenmektedir. Başbakanın açıkça fermanını yazdığı 2006 Diyarbakır katliamı, Türk savaş uçakları ile bombalanan Roboskili 34 genç, sokak ortasında katledilen öğrenciler, çocuklar ve Kürtlerle birlikte Türkiye'deki tüm demokratik güçlere karşı başlatılan bir yok etme harekâtı hâlâ devam etmektedir.
AKP, 93 konsepti ile yaşanan katliamları karanlıkta bıraktığı gibi, kendi döneminde de Türkiye'nin karanlık sayfalarına yeni sayfalar eklemiştir. Kürtlerin barış taleplerine savaşla karşılık verilmiştir. 14 Nisan 2009 siyasi kırım operasyonu ile Kürt siyasi hareketini tamamen boğmayı hedeflemiştir. Buna karşın, Sayın Abdullah Öcalan'ın çabaları ile kan ve göz yaşına son verilerek demokratik siyaset kanallarını açmak için oluşturulan yol haritası ile tek taraflı yürütülen bir süreç başlatılmıştır. Çözüm süreci hakkında Hükûmet üzerine düşen görevi yerine getirmemesine rağmen, sürecin devam ettirilmesi yönünde bir irade genel olarak Kürt tarafında oluşmuştur.
Sonuç olarak, 93 konseptinden günümüze kadar karanlıkta kalan tüm faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması ve o dönemde atanmış ve seçilmiş sorumluların, İçişleri, Emniyet, istihbarat bürokrasisinin ve paralegal iç harp örgütlenmesinin ortaya çıkarılmasını sağlamak ve yargılamaların önünü açabilmek için devlet içinde gizli savaş örgütünün varlığı yönündeki iddiaların hiçbir istisnaya yer bırakmayacak şekilde araştırılıp hakikatlerin ortaya çıkarılması demokratik çözüm sürecinin selameti için aciliyet arz etmektedir.
Artık acı çekmeye doyan bir toplum olarak, bu olaylara tahammülümüz olmadığını bir kez daha dile getiriyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)