| Konu: | CHP GRUBUNUN, GİRESUN MİLLETVEKİLİ SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN, TARIM ALANLARIMIZDA YAŞANAN KURAKLIK İLE 29-30-31 MART 2014 TARİHLERİNDE YURDUMUZUN BAZI BÖLGELERİNDE MEYDANA GELEN DON AFETİNİN ÜRETİCİMİZE VE TARIMSAL ÜRETİMİMİZE VERECEĞİ ZARARLARIN TESPİT EDİLEREK ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 7/5/2014 TARİHİNDE VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 4 HAZİRAN 2014 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 97 |
| Tarih: | 04.06.2014 |
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kuraklık, don, sel ve son olarak dolu tarım ürünlerimize büyük oranda zarar vermiştir. Yaşadığımız kuraklıkla birlikte, buna eklenecek aşırı sıcak havalar neticesinde tarım sektöründe yaşanan felaketin etkisi katlanarak artacak ve gelecek yılları etkilemesi muhtemel bir gıda krizine dönüşebilecektir.
Küresel ısınmanın etkilerinin son yıllarda ülkemizde de belirgin şekilde kendini göstermeye başladığını söylemek bu konudaki veriler ışığında bir kehanet olmayacaktır. Türkiye genelinde yağış miktarının, geçen yıl ortalamalarına göre yüzde 37,5 oranında azaldığı görülmektedir. Geçtiğimiz yüzyılda Türkiye'de her on yılda sıcaklık 0,2 santigrat derece arttı ve yağışta da yaklaşık yüzde 10 azalma yaşandı. Geçtiğimiz kırk yılda Türkiye 2,5 milyon hektar sulak alanın yarısını ne yazık ki kaybetti. Yirmi yıl içerisinde, 4 bin metreküp olan kişi başına düşen su miktarı 1.400 metreküpe düştü.
Küresel ısınmanın etkileri ülkemizde sanılandan daha hızlı şekilde kendini göstermeye başlamıştır. Küresel ısınma, tarımsal alanda toplam ürün miktarının azalmasıyla kendisini göstermektedir. Tarım arazilerinin korunması ve amacı dışında kullanılmaması gerekmektedir. Gıda ve tarım örgütü FAO'ya göre son yıllarda kişi başına düşen tarım arazisi gelişmiş ülkelerde yüzde 14,3, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 40 oranında azalmıştır. Kişi başına düşen tarım arazisi miktarı 0,23 hektar olup, 2050 yılında 0,15 hektara düşecektir.
Kıtlık ve açlığın dünyayı ciddi olarak tehdit ettiği 21'inci yüzyılda, toprak ve su en önemli stratejik maddeler olarak kabul edilmektedir. Kurak ve susuz geçen bir kışın ardından 29-30-31 Mart 2014 geceleri büyük don felaketi yaşanmıştır. Tarımsal rekolte düşüşü şimdiden gıda enflasyonu şeklinde kendini göstermeye başlamıştır. Üreticiden başlayarak tüketiciye kadar ve ihracat gelirlerindeki büyük kayıplar anlamında hepimiz bu faturayı ortak şekilde ödeyeceğiz.
Buğday üretimimizde yüzde 30, arpada yüzde 15 civarında bir kayıp öngörülmektedir. Bu, buğday fiyatının yükselmesi ve ithalata başvurulması anlamına gelmektedir. Mera ve otlaklardaki kuraklık, yem ve saman üretimindeki düşüş sonucu hayvancılıkta sorunlar yaşanacaktır. Türkiye'nin hububat ambarlarından Çukurova'da yaşanan kuraklık nedeniyle rekoltenin yüzde 50 oranında düşmesi beklenmektedir. Ayçiçeği, mısır, pamuk gibi ürünlerde de sıkıntılar yaşanacaktır. 2013 yılında 22 milyon ton rekor buğday üretimine rağmen 4 milyon ton ithalat yapıldığı dikkate alındığında rekolte düşüklüğünün ve kuraklığın yaratacağı olumsuz etki daha iyi anlaşılacaktır.
Mart ayında etkili olan don olayı Malatya'da kayısıyı, Karadeniz'de fındığı vururken, bazı bölgelerde dolu da meyve ağaçlarına ve zeytinliklere zarar vermiştir. Ege Bölgesi'nde dolu yağışından kirazda, üzümde, zeytinde, şeftalide, armutta yüzde 70, yüzde 80, yüzde 90 oranlarına varan zararın olduğu bildirilmektedir. Fındıkta yüzde 40'ı aşan zarar meydana geldi. Dünya ihracatının yüzde 80'inden fazlasını gerçekleştiren Türkiye'de kayısıda zarar yüzde 90'lara vardı.
Sayın milletvekilleri, Doğu Karadeniz ekonomisinin iki ana direği olan çay ve fındıkta da don felaketinden büyük zarar görüldü. Özellikle fındık, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaşayan nüfusun önemli bir bölümü için tek geçim kaynağıdır. Alternatif ürün kivi de don olayından zarar görmüştür. Fındık üretiminde ve ihracatında dünyada ilk sırada yer alan Türkiye, yılda 600-700 bin ton kabuklu fındık üretiyor ve bunun yaklaşık yüzde 80'ini ihraç ediyor. Bu gelişmeler Karadeniz Bölgesi tarımsal üretiminde bu yıl büyük bir kayıp yaşanacağını gösteriyor. Geçen yıl 570 bin ton dolayındaki fındık rekoltesinin don nedeniyle bu yıl 350 bin tona düşeceği öngörülüyor. Fındıkta yaşanan don sebebiyle en fazla ürün kaybı Doğu Karadeniz Bölgesi'nde görülmektedir. Ordu, Giresun ve Trabzon üreticilerinin mağduriyetinin giderilmesine dönük kanun teklifi verdiğimizi de belirtmek isterim.
Değerli arkadaşlar, bir yıl fazla olan rekolte, düşük olan yıllardaki ihtiyacı karşılamaktadır, fındık elimizde kalacak iddiaları hiç gerçekleşmemiştir. Bu iddialar, tek geçimi fındık olan üreticimizin elinden fındıkları yok pahasına alınmak için yapılmaktadır. Yöremizde 1-2 ton fındığı olan üretici "Fındığım çok." diye sevinir. Onun alın terinin karşılığını almasını sağlamak hepimizin boynumuzun borcudur.
2004 yılında yaşanan don afetinden sonra fındık üreticisinin zararının karşılanması için Hükûmet kararlar alsa da, afetin yaralarının sarılması için verilen sözler yerine getirilmemiştir. 1 milyar TL olduğu tahmin edilen don hasarının Hükûmet tarafından bütçe marifetleriyle gasbedildiğine tanık olduk. 292 trilyon lira tespit etmişlerdir, bunun 160 trilyon lirası bütçe marifetiyle üreticiye verilmemiştir. 2004 yılında yaşanan donda Giresun'da ürün ve rekolte kaybı daha fazla olmasına rağmen, belirlenen 35.649 fındık üreticisine Giresun İl Hasar Tespit Komisyonu Raporu doğrultusunda tespit edilen yardımın bile ancak yüzde 44'ü ödenmiş ve geri kalanının ödenmesi kanunla durdurulmuştur.
2004 yılı afet yardımını alamayan fındık üreticisine Tarım Bakanı "Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi bu yönde karar verdi." demiştir. 4 Nisan 2004 yılındaki don afeti ardından on yıl sonra, 29-30-31 Mart 2014 tarihinde yaşanan don afeti fındık üreticisini oldukça endişelendirmektedir. AKP iktidarı 2004 don afetinden üreticiye olan borcunu da hesaba katarak düzenleme yapmalıdır. Bunun yanında geleneksel tarım üretimi yüzde 80 oranında yağışlara bağlı olan Türkiye'de kuraklığın hâlen tarım sigortası kapsamı dışında tutulduğunu da hatırlatmak istiyorum. Seçim bölgem Giresun'da ziraat odaları, İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, TARSİM Bölge Müdürlüğüyle yaptığım görüşmelerde, aldığım bilgilerde bölgemizde 250-300 metreye kadar olan yüksekliklerin altında kalan kısımda fındıkta herhangi bir sorun yoktur. 300 metre yükseklikten yukarıdaki fındık bahçelerinde yüzde 70-80 oranında, bölgenin ifadesiyle don yanığı vardır. 500 metrenin yukarısındaki fındık bahçelerinde de bu oran yüzde 100'e varmaktadır. Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ziraat Ana Bilim Dalı Başkanı Sayın Profesör Turan Karadeniz de ifadelerinde fındık ağaçlarının dallarının iki üç yıl kendilerini onaramayacağını ve iki üç yıl fındık alamayacağını belirtmektedir.
Yapılması gereken şeyler, önerilerimiz; özellikle 2004 don afetinden dağıtılmayan 160 milyon liranın fındık üreticilerine dağıtılması, tarımsal ve zirai kredilerin bir yıl faizsiz olarak ertelenmesi ve yine gerektiğinde faizsiz olarak kredi olanaklarının sağlanması; bölgemde, Giresun'da üreticilerin ancak yüzde 25'inin TARSİM'den poliçe yaptırdığını, yüzde 75'inin yaptırmadığını ya da yaptıramadığını düşünerek zararlarının karşılıksız hibe olarak verilmesi konusunda yaptığımız önerilerimizin araştırma komisyonu kurularak, dikkate alınarak üreticimizin lehine bir karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca doğal afetlerden etkilenen üreticilerin mağduriyetini gidermek üzere 2006 yılında başlatılan tarım sigortası uygulamasının don afetinin mağdur üreticilerinin tamamını kapsaması yanında, kuraklığın bir sigorta riski kapsamında olmaması nedeniyle kuraklığın da risk kapsamına alınması ve bu konuda verdiğim kanun teklifinin de gündeme getirilmesi üreticilerimiz lehine önemli bir katkı sağlayacaktır.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)