| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 05.06.2014 |
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bir seçimden çıktık geldik. Evet, Ağrı'da yediden yetmişe herkese çok teşekkür ediyorum. Demokrasinin adresi sandık, demokratik siyasetin adresi sandık oldu ve sandığa gittik hep beraber, bir seçim sonucuyla birlikte döndük. Biz parti olarak Türkiye'de 3'üncü partiyiz yani bu millî seçimde yani bizim konumumuz 4'üncü sıra değil, 3'üncü sırada.
Şimdi, seçimler sonrası yaptığım açıklama: Burada kimse ne galip ne de mağluptur. Burada kazanan tek bir şey varsa o da barıştır ve gerçekten Ağrılılar Türkiye'de barışı ve kardeşliği önemsedikleri için tercihlerini bu şekilde ortaya koymuştur. Diliyorum, umuyorum ki Türkiye'deki bütün kesimler, sadece iktidar değil, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle Ağrı'da yükselen bu sesi görürler, siyaseti buna göre dizayn ederler.
İki gündür polemiklere neden olan bir açıklamayla ilgili düşüncelerimi tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben Ağrı'dayken bir gazeteci arkadaşımız bana sordu: "Ben Ağrı kentine gittiğimde Ağrı'nın göbeğinde bir abide var. 1930'larda orada Kürtleri bombalayan bir uçağın pervaneleri orada asılı, o abide orada duruyor." Ben de bir açıklama yaptım: "Bütün Kürtler bundan rahatsız. Yani, Mustafa Muğlalı olayı neyse bu da Kürtler açısından böyle zalimane bir şey. Onu şehrin dışına çıkarmamız lazım. Burada halkın toplumsal dokularıyla oynanacak her türlü şeye halkla birlikte karar vereceğiz." ve bana o ara gazeteci arkadaşımız sordu: "Mesela, Kâzım Karabekir'in oradaki ismi duracak mı?" Ben de aynen şunu söyledim: "Militarizmi çağrıştıracak hiçbir isim bu coğrafyada olmayacak. Ağrı halkıyla birlikte karar vereceğiz." Bugün de aynı şeyi söylüyorum. Ama, buradan çıkarıp bizim hakaret makaret değil... Gerçekten, eğer o halk o kenti yönetecekse halk karar verecek; nereye, kimin, nasıl ismini verecekse o verecek.
Eğer, hâlâ siz 1930'lardaki o uçaklarla bombaladığınız Kürtlerin coğrafyasına, kentine gidip bir abide koyarsanız, o kırılan, dökülen, o uçağın pervanelerini getirir Kürtlerin gözünün içine sokarsanız barışı inşa edemezsiniz. Benim söylemek istediğim budur. Vicdan sahibi olan herkesin buna sahip çıkması lazım. Hamasi nutuklarla buralardan bize ders vermeye kimsenin hakkı yok. Eğer bu topraklarda barış inşa edilecekse, Mustafa Muğlalı'nın nasıl kışladan adı silindiyse... Oradaki o abideler belki birileri için bir abide olabilir ama Kürtler için bir utanç abidesidir. Eğer 1930'larda olmuş, bugün hâlâ duruyorsa veyahut da iki yıl önce Roboski'de olup bitenler de... Eğer bir iki yıl sonra aynı abide gidip Şırnak'a dikilirse bunun arasında hiçbir fark yoktur. Benim söylemek istediğim bu, böyle anlaşılması gerekir. Ben hiçbir değere yani Türkiye halkının değerlerine asla hakaret etmedim ve şunu söyledim: Yani, bu isimler silinirken buraya Nazım Hikmet'in ismi verilmelidir, Yaşar Kemal'in ismi verilmelidir, Ahmedi Hani'nin ismi verilmelidir, Ahmed Arif'in ismi verilmelidir yani Kürtlerin ve Türklerin vicdanında yer edinmiş aydınların, sanatçıların ismi verilmelidir. Şimdi, buna kim itiraz edebilir? Bunun üzerinden niye polemikler yaratılıyor? Yani, halkın iradesi niye yok hükmünde sayılıyor?
"Şu şahıs, bu kişi..." Biz şu şahıs, bu kişi değiliz. Bizim de bir kimliğimiz var. Bize hitap ederken, Genel Başkanımıza hitap ederken lütfen dilinize dikkat ediniz. Yani, size biz "sayın" diyoruz, biz size asla hakaret etmiyoruz ama siz de bizim değerlerimize hakaret etmeyin, bizim Genel Başkanımıza, bize asla hakaret etmeyin. Biz de seçimden geliyoruz, gidiyoruz, seçiliyoruz. Bakın, iki ay içerisinde 2 kez seçilip gelmişim. Hâlâ ben "o kişi" diye... Biz bunu kabul etmeyiz. Bizim size gösterdiğimiz saygıyı lütfen siz de bize gösterin. Evet, Türkiye'nin toplumsal dokularıyla oynamayalım ama Kürtlerin de toplumsal dokularıyla oynamayalım.
Ben teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)