| Konu: | TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 05.06.2014 |
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine ülkemizdeki adalet sistemiyle ilgili yeni kanun maddeleri üzerinde konuşuyoruz. İktidar her zamanki gibi kendi işine gelen, o gün ihtiyacı neyse onunla ilgili kanun değişikliklerine gidiyor.
Bakın, Adalet Bakanı Bozdağ 24 Mart 2011 günü yapılan oturumda neler söylemiş: "Hepimiz diyoruz ki: 'Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.' Kural bu, hepimiz bunu biliyoruz ama bir şeyi daha görüyoruz: Bu kürsüler sanki mahkeme salonu. Türkiye'de suçları soruşturmakla görevli cumhuriyet savcıları suçlu, haklarında herhangi bir iddia bulunan ve soruşturmaya konu olan kişilerin hepsi savcılar tarafından zorla suçlanan insanlar. Burada bir yargılama ve mahkûmiyet yapılıyor." diyor ama aynı Bakan bugün HSYK'nın incelemeye gerek görmediği ama bence de incelenmesi gereken Ergenekon hâkimleri ve Savcı Öz hakkında "İnceleme talimatı verdim." diyor. 2011'deki konuşması mı doğru, bu mu doğru? Hangisi emir verme ve talimat verme üzerine?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - O cümle bana ait değil Sayın Gökmen, o basının yazdığı.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) - Peki. Ben bu gazeteden aldığım için veya herhangi bir tekzip olmadığı için aradım.
Sayın Bakan aynı konuşmasında başka şeyler de söylüyor, bir başka şey diyor: "Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor. Her şeyi açık, devletin denetimi, gözetimi altında, açık, her şeyi göz önünde olan, yapılan hizmetlere baktığınızda siz buna herhangi bir savcının iddiası, mahkûmiyet kararı olmayan birine 'çete' diye itham ederseniz ona karşı da büyük bir haksızlık yaparsınız. Kendi de burada yok ama -gelsin istiyorlar ya şimdi- çeteden yargılananları, çete iddiasıyla soruşturulanları, kovuşturulanları, demokrasiye darbe vurmak isnat ve iddialarıyla yargılananları milletvekili olmak için Meclise taşıma gayreti içerisinde olurken, temiz insanları 'çete' diye suçlamak kabul edilemez." Ve AKP'nin bütün sıralarından alkışlar.
O suçladıkları milletvekili arkadaşlarımız onurla bizim yanımızdalar, onurla, Sayın Alan dışında, hepsi yanımızdalar. Yakında Alan'ın da yanımızda olacağını düşünüyoruz ama sizin bu sevdiğiniz, bu milletvekillerini içeri attıran çete için o gün "çete" diyenler "Haksızlık yapılıyor, böyle bir gruba, Fetullah Gülen Hoca'ya bunlar yapılıyor." diye neler konuştuğunuzu bu tutanaklarda görüyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunun gibi onlarca çelişki sayabiliriz. Geçen hafta Mavi Marmara'nın yıl dönümü ve Ayasofya'nın cami olabilmesi için sizce yasal olmayan miting alanlarında yapılan mitinglere izin verilirken Gezi'de, 1 Mayısta tamamen barışçı gösterilere yüzlerce TOMA ve 25 bin polisle en acımasız bir şekilde müdahale etmeniz örnektir. Bu vahşeti uygulayan polislere bile, yaptıklarını az görerek "Nasıl sabrediyorsunuz?" diyebilmektesiniz. Gezi'de, 1 Mayısta gözaltına alınan, içinde çocukların da olduğu yüzlerce gencimize kolları bükülerek, ters kelepçe yapılarak, aç bırakılarak, tuvalete götürülmeyerek, onurları kıracak şekilde üst araması yapılarak, zamanında savcılık ifadesi alınmayarak her türlü işkence yapılırken, cumhuriyetten nefret eden, tekrar Osmanlı hayalleri gören yandaşlarınıza gösterdiğiniz müsamaha manidardır. "Geziciler başörtülü bacımıza saldırdılar." yalanını söylerken Hopa'da, Erzurum'da, Karadeniz'de başörtülü bacılarımıza yapılan işkenceyi görmezden gelmektesiniz. Hükûmetin başı "Başbakana yuh çekersen tokadı yersin." diyebilmekte, basın danışmanı polislerin arasındaki bir çocuğu tekmeleyebilmekte, adaleti kendi uygulamaya çalışmakta ama Gezi'de vahşice öldürülen 14 yaşındaki Berkin Elvan'ın annesini yandaşlarına yuhalatabilmektedirler. Balyozdan, Ergenekon'dan zulümhanelerde zulüm çeken yurtseverler yeniden yargılama beklerken, Hükûmetin başı "Bizim suçumuz yok, kumpas var." derken Hükûmet, bu hafta yeniden yargılama için formül bulamadıklarını açıklamış, bunların tüm umutlarını yakmıştır.
Değerli arkadaşlarım, tüm zulümhanelerde yatanlar ve Türkiye açık hava hapishanelerindeki vatandaşlarımız için, ölüm yıl dönümünde Ahmed Arif'in şu şiirini okumak istiyorum:
"Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin."
Memleketimin dağlarına bahar geleceği günlerin özlemiyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)